Yukarıdaki bölüm şarkımızı açmayı unutmayın :) desteklerinizi ve yorumlarınızı merakla bekliyorummm
keyifli okumalar.
[DURU AK GÜNLÜĞÜNDEN]
Bir insan kaç kez ölür, kez kez yok olur ,kaç kez parçalanabilir ki? Ben binlerce kez dirildim her defasında aynı tabuta konuldum. Boğazlarım kanayıp yırtılana denk bağırmak istedim. Çığlıklar eşliğinde içimdeki öfkeyi tutmak zorundaydım. Çok fazla ağladım, derim süzülen kadar saçlarımdaki deriyi kopardım. Her defasında canım yandı sonra geçti, ama her koparılan yaranın acısı geçmez sevgili günlüğüm.
Bedenimde binlerce morluk var. Yarası geçse bile "bak ben buradaydım," diyen izleri. Yara bandına güvendim ama çıkardığım yara bandı canımı öyle yaktı ki bir daha takmamaya yemin etim. Benim yaram ailem sevgili günlüğüm. Benim kimsem yok. Ne beni test etmek için küçük yaşımda sokakta bırakan anneme güvenim var nede biblolar bozukluğu olan babama. Abim bu ailenin bir üyesi değildi. Ben abime kan bağımız olmadığı için güvendim.
Benim adım Duru ak. Abim poyraz ak. Gerçek soyadı ulusoy. Annemin yılar önce rahmine düşmediği için bir oyuncak gibi esirgeme yurdundan alınan öksüz bir çocuk. Onun mutluluğu uzun sürmezdi hiç bir zaman, çünkü o eve babamın tabiri ile "mucize" gibi ben gelmiştim. El üstünde yaşadığı iki yılık çocukluğu, bir annenin doğmamış bebeğini kaybederken bacaklarından süzülen kana benziyordu. Coşkuyla geldi, heyecan ile büyümesi beklenirken bir darbe yedi ve yavaşca yok oldu.
Küçüklüğümüzü hatırla abicim. Annemin elimi bıraktığı zaman senin sıcak ellerin ile beni korumaya çalıştığın zamanı hatırla. Kendi harçlıklarını biriktirerek bana ilk bisikletimi aldığın zamanı, yemek cezalarımda bana gizlice yemek getirişini hatırla. Zira ben, sen beni sokağa attığında dahi aklımda çıkartmak istemedigim sendin.
Herkes beni bu sokakta terk eti. Annem elimi bu sokakta bıraktı, babam beni bu sokakta dövdü, Benim araba kurabiyelerim bu sokakta döküldü. Neyim varsa elimde sokaklar aldı benden. Bir durağın kaldırım taşında büyüyerek yok oldum. Gelen her bir otobüs insanları son duraklarına götürürken benim son durağım hiç olmadı. Göz yaşlarımı soğuk hava terbiye eti.
Tanrıya dua etmiştim sevgili günlüğüm.
"Tanrım, Anneme benzeyeceğim her şey yok et hayatımdan," demiştim.
Önce abim çıktı hayatımdan, sonra da doğup büyüdüğüm evim. Sonsuza denk seveceğim dedim her şey ellerimden de gönlümden de kayarak gitti.
Ve sonra söyle dua etim.
"Tanrım bana hiçbir şeyi senden çok sevdirme."
∽
Eve döndüğümde içimde ukde kalan bir his vardı. Sanki bir şeyleri yarım bırakıp gelmiş gibiydim, bu hisle durgunca girdim eve. Kapıyı arkamdan kapadığımda sırtımı yaslayarak bir süre boş koridoru izledim. Fazla uzun süre durduğumu idrak edemedim başta. Neyi beklediğimi bile bilmiyordum. O sırada sağ omzuma sıcak bir el değdi. Sıçrayarak denize baktım.
"iyi misin?"
Kendime gelerek başımı salladım. "korktum."
Bir süre beni öyle izledi. Denizin içinde bir şey kalıyorsa onu öğrenmeden durmazdı bunu bildiğimden o sormadan önce cevap verdim. "Eski bir yakınımı gördüm sandım."
İkna olmadığı beliydi. Yine de fazla üstelemeden geçmem için yana kaydı. Yanından geçerek kendimi odama sürükledim. "Duru." Kafamı çevirdim. Bir elim kapının kulpundaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON DURAK
Jugendliteratur"Denizin içinde binlerce ton vardı. Katiller, umutlar ve aşk. Ben denizin içinde aşk yüzünden boğuldum."