Bölüm şarkımızı açmayı unutmayın. desteklerinizi merakla bekliyorum keyifli okumalar. ^_~
.
.
.
.
Bazı çocukların Rengarenk hayal dünyaları karşısında, karanlık bir hayatı vardı. Kimilerimizin hayali bazılarının oyuncağı oldu. Bazen soyut bir şekilde hisseder, bazense somut bir şekilde elimizde tutardık. Canımızı yaksa da sesimizi çıkartamıyoruz, yeni oyuncaklarımızın geleceğini biliyoruz. Oysa kırılan bir oyuncağı tamir etiğinizde eskisinden daha çok önem verir, bir daha kırılmaması için her şeyi yaparsınız.
🗝
Günlerden cumartesi, Saat 17.46
Bir şeylerin değiştiğini hissediyorum bir hayatın, bir karakterin değiştiğini. Yeni fikirler çıkıyor zihnimden bunlar da kim diyorum. Huzursuzluğun başka bir tarifi, başka bir hissi bu. Birine anlatsanız umursanmayacak tek duygu belki de. Adı ya da bir teşhisi yok. Cadı kazanına düşmüş diyorum her uğradığında, öyle ki tüm duyguların iyisi ve kötüsü gibi.
Belki umursamazsam gider diye düşündüm. Onu da görmezden gelirsem yok olur. Düşündüm önce baya, hızlı karar veremeyince bez çantamı da kemanımı da alıp çıktım.
"İçimdeki bu duygu birazdan patlayacakmışım gibi hissettiriyor."
Derin bir nefes alarak iç sesimi onayladım. Durağın yanına geldiğimde bir süre ayakta bekledim. Boş durağın içinde neyi ve kimi beklediğimi, nereye gideceğimi bilmeden bekledim. Birkaç otobüs geldi geçti, en sonunda içimden bir sayı tutarak gelen otobüse bindim.
Eteklerimin ucundan tutarak içinin yarısı boş olan otobüste bir yer bularak oturdum. Önümde oturan iki çocuk birbirleri ile konuşurken bende cama bakarak onları dinliyordum.
"Meryem" dedi çocuk. "biz neden evlenmiyoruz?"
"Çünkü büyükler evlenebiliyor."
"Bizde büyüdük. Beşinci sınıf olduk"
"Olmaz Samet daha çok büyümemiz gerekiyor"
"Ama babam sevmek evlenmek için yeter dedi"
"Biz büyüyünce de sevgin büyürse, seninle evlenirim."
Başımı camdan çevirerek arkalarından onlara baktım. Konuşmaya ve gülüp kahkaha atmaya devam ediyorlardı. Yana düşen başımı koltuğa yasladım. Gözlerim kapanıyordu, uykum sanki yıllardır varmış gibi gözlerimi kapanmaya zorluyordu. Tekrar açmak istediğimde yan koltuğumda oturan onu gördüm. Uzun ve bol tişörtü, yine ona bir iki beden bol gelen panolunu ile karşımda buğra demir oturuyordu. Onunda bana bakışını görmem özelikle düne götürüyordu beni. Boynum onun basit dokunuşu ile yanıyordu.
Saçlarım bunu anlıyormuş gibi rüzgârla savrulduğunda kulağımın arkasına sıkıştırdım. Onunda bunu yaparken yüzüme yakınlaşması gözümün önüne geldi.
Bazen kollarımı boynuna dolayıp, saatlerce gözlerinin içine bakmak istiyorum.
Beni yeni görmüşe benzemiyordu ama buna rağmen yeni fark ediyormuş gibi el sallayarak ayağa kalktı. Yanımdaki boş koltuğa oturdu. Gülümsüyordu ve gülümsemek ona gerçekten çok yakışıyordu.
"Tesadüf olmalı?" dedi. Sesi ilk konuştuğumuz zamanı hatırlatmak ister gibi çıkıyordu. Onu kampüsün önünde gördüğümde birbirimize söylediğimiz ilk şey buydu.
Tesadüf olmalı.
O zaman da yaptığım gibi gülerek başımı salladım.
"Nereye gidiyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON DURAK
Teen Fiction"Denizin içinde binlerce ton vardı. Katiller, umutlar ve aşk. Ben denizin içinde aşk yüzünden boğuldum."