ÖLÜMÜN TADI

47 13 128
                                    

                 Demir Demirkan - Zaferlerim

     Lütfen yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.

Keyifli okumalar!

Minik yıldızımıza destek olabilirsiniz

  Cengiz ile olan konuşmanın ardından eve giderken oyalanmadan sıcak yorganımın içine girmiştim bile. Yarın okul vardı ve ben uzun zaman sonra ilk kez bir gün sevinç ve heyecan duygusu ile kapattığım yarına uyanmak için çok hevesliydim. Belki Alp bu dünyada değildi artık, insanlar için bir süre sonra unutulacak sıradan bir isim de olacaktı ama ben onun hikayelerini yaşatacaktım. Hayata tutunmak için pek bir gayem de doğumu beni koca bir boşluğa sürüklerken beni o boşluktan kurtarabilecekti. Bölümler beni uçurumun hortumun çektiği zaman gibi

...

  Şiddetli değildi. Anıları onu asla terk edeceği an geldiğinde keskin makas saçlarına dayadı kız çocuğu ve bir saniye bile düşünmeden onlar kıydı. Anılarını geçiremediği makastan saçlarını geçirmeyi seçti.

  İleri doğru bir adım attı ve ardından bir adım daha, artık tamamıyla uçurumun kenarındaydı. Kendini bırakmak istiyor ama aynı zamanda aklına annesi geliyor ve vazgeçip tekrar adımlarını geriye alıyordu. Son birkaç gündür buraya gelir, aynı şeyleri yaşar ve evine geri dönerdi.  Tek istediği yok olmaktı, zaten babasının terk edişi onun için büyük bir yok oluştu.

  Korkak olduğunu düşünüyordu her seferinde, sadece korkaklar kaçmaz mıydı? Pekâlâ bu vazgeçişinin en büyük korkaklık olduğunu biliyor ama yine de buraya gelmeye devam ediyordu. Sonuçta o daha küçük bir çocuktu, yaptığının korkaklık olmadığı düşünülebilirdi. Ah hayır, korkaklık her yaşta aynıydı bu yaptığının da korkaklıktan başka açıklaması olamazdı, aksini düşünmek gerçeği söylemeye korkan aptal insanların ortaya attığı bir iddiadan ibaretti sadece.

  Evet o uçurumdan atlamayacaktı, ama kendinde yaşamaya devam etmek için bir sebep de sunamıyordu. Bu saatten sonra yaşamanın ona ne faydası olacaktı, yaşadığı süreç boyunca ölüden bir farkı olmayacaktı ki.

  Dönük bakışlar ile kayalara çarpan dalgaları izlerken bir ses duyuldu yan tarafından "Atlamayı mı planlıyorsun yoksa sadece manzarayı seyretmeye mi geliyorsun? Dört gündür geliyorsun buraya, hiçbir şey yapmadan sessizce uzaklaşıyorsun. Amacını anlayamadım açıkçası" yan tarafımdan gelen ses ile ürkmüş bir şekilde bakışlarımı ona çevirdim. Onu nasıl fark etmediğimi sorgulamadım çünkü onu göremeyecek kadar ölü bakıyordum etrafa.

  Şaşırdığım dört gündür beni izlediği olmuştu "Sen sapık gibi dört gündür beni mi gözetliyorsun yani?" Sözlerim ile alt dudağını büzerken alınmış bir ifade yerleştirmişti yüzüne "Oradan bakılınca öyle bir insana benzer bir halim mi var?" bunu sorarken galiba gerçekten alınmıştı ama bende haklıydım sonuçta günlerdir beni izlediğini söyleyen oydu.

  Tekrar konuşmaya başlayacaktım ki açıklama yapma gereği duymuş olmalı dudaklarımı araladığım anda konuşmaya başladı "Dört gündür buradasın ve düşünüyorsun ama hala o uçurumdan atlamaya cesaret edemedin. Demek ki uğruna yaşayacak sebeplerin var, peki neden katil olmak istiyorsun? Yoksa çoktan kendinin katili misin?" benden bir ya da iki yaş büyük olmalıydı ve belki de benimle aynı şeyleri düşünüyordu. Bu hayat benim gibi küçük bir kızın kendini ölümün kollarına bırakmasını sağlayacak kadar nasıl acımasız olabilirdi? Şu an benim arkadaşlarım ile oyunlar oynayıp koşup terlemem gerekiyordu fakat ben bir uçurumun kenarında durmuş atlamayı bekliyordum. Hayat gerçekten çok acımasız ve asla adil değildi.

Hayalet YazarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin