Altay Bayındır hayatı boyunca bir insanı hiç bu kadar uzun düşünmemişti. O gün, Abdülkerim'le olan konuşması üzerinden geçen süre boyunca yani on altı saat yirmi dakika boyunca aklındaki düşüncelerin ana konusu Kerem olmuştu. Eve ilk girdiğinde çantasını odasına bırakmasıyla başlamıştı her şey. Çantanın içindeki Kerem'in formasını sandalyesine koymuş ve o sandalyeyi yatağının karşına çekmişti. Kendisi de yatağına oturduğunda karşında Kerem varmış gibi hissetmişti.
Ve Kerem'e -formaya- sormuştu sorunun ne olduğunu. Elbet cevap almayı bekleyecek kadar kafayı sıyırmış değildi ama buradaki amaç kendisinin cevap vermesiydi zaten. Davranışları Kerem'i üzüyor muydu mesela en büyük sorusu buydu. Üzüyorsa bile amacı zaten üzmekti. Ama bu ihtimal onu rahatsız etmişti. Sonuçta aralarındaki bu olay karşılıklıydı. Kerem ne söylüyorsa Altay da aynısını söylüyordu. Bazı anlarda Kerem'e normal yaklaşmaya çalıştığında iş geri tepiyordu.
Bu yüzden Altay konunun kendisiyle ilgili olmadığına karar verdi. Çünkü Kerem onun söylediklerini umursayacak biri değildi.
Konunun ne olduğu da bulduğu cevaptan sonra çok onu alakadar etmezdi. Kendisini bağlamıyordu çünkü. Kerem'in kişisel sorunları üzerine düşünmek onun işi değildi. Sadece vicdanını rahatlatmak için bu kadar üzerinde durmuştu ve rahatlamıştı da. Ta ki uyumak için kafasını yastığa koyana kadar.
Kerem'in derdi neydi?
İçine düşen kurt kemirmeye başlamıştı onu. Geçmişe giderken anılar tozlu raflardan açığa çıkmıştı. Kerem eylülde vardı, okulun açıldığı o ay Kerem'in varlığını biliyordu. Hafızası ekime kaydı şimdi de. Mahallede yapılan futbol maçını düşündü. Ne olduysa ekimde olmuştu çünkü Kerem ekimde yoktu. Bunu kanıtlayan şey telefonundaki maç sonu çekilen fotoğraflardan videolardı.
Bir videoda Arda'nın sesi geliyordu. Telefonu tutup bu anı kayıt altına alan Arda'ydı. Önce ekranda İsmail beliriyordu. Gülümsemesinden belli oluyordu, kazanmışlardı. Arda telefonu çeviriyordu Arda abi ekrana geliyordu. Ters bir bakış attığında Arda hemen telefonu ondan çeviriyordu.
"Evet Barış abi yenilmeniz hakkında bir şeyler söylemek ister misin?"diyor Arda. Barış kameraya bakıyor ve gülümsüyor sinsice. "Eksik olmasak ağlatırdık sizi sahada, biliyorsun abim. Kerem'im gelemedi bugün."
İşte oradaki eksiklikti cevap.
Videonun devamında pek bir şey olmuyordu. İsmail ve Barış kavgaya girişiyor, Arda telefonu kendine çevirip arkadaki karışıklığı arkasına alıp pozlar veriyordu.
Kerem evi yansa bile o maça gelirdi. Hatta bir ara ateşi otuz sekiz dereceye çıkmış ve o hâlde gelmişti sahaya. Kaan'a da söylediği tek şey abi meydanı itlere mi bırakalım olmuştu.
Kerem o ayki maçı kaçırdıysa ciddi bir şey olmalıydı.
Düşünceler tekrardan nüfus etmişti zihine. Üzerindeki galatasaray formasını sakladığı ceketi bile yardımcı olmamıştı formadan gelen parfümün kokusunu gizlemeye. Kerem'in parfümü olduğunu tahmin ettiği bu parfümle Kerem'den uzak kalmak imkansızlar arasındaydı.
Ne koktuğunu bilmiyordu ama koku huzur gibiydi Altay için.
"Oha Altay, üzerindeki forma ne forması?" İsmail'in sorusu sınıftaki bazı kafaların kendisine dönmesine sebep olmuştu.
Arif atladı lafa, sınıfın yaramaz çocuğu gibiydi zaten. Diğerlerinden bağımsız takılırdı. "Çıkar da bakalım kanka." dediğinde Altay yerin dibine doğru inen bir çukura kaymak istedi. Ceketini açtığı an yaşanacakları biliyordu çünkü.
Sınıftaki birkaç kızın da bakışları dönmüştü şimdi Altay'a. Rahatsızca yerinde kıpırdandı. Altay belli başlı bir popüleritesi olan bir çocuktu. Kızlar tarafından da adı sıkça duyulurdu. Şimdi de ilgi üzerinde olunca geri teptiremezdi bunu fakat üzerindeki kıyafet ilgileri yanlış toplayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zamanın sonu | altay - kerem
Historia Cortakerem & altay "neydi , seni böyle bende saklayan? neydi, beni böyle her gün yakan?"