"neydi, beni böyle her gün yakan?"

697 70 124
                                    

Kerem gergindi, hem de fazlasıyla. Sabah midesi bulandığı için kahvaltı yapmamıştı. Akşam da zar zor yemişti yemek. Dört gündür kesilmişti iştahı. Neyin neyle alakası olduğunu sorgulamadı. Yine bir kenara atarken kafasını dağıtacak başka şeyler bulmuştu. Kerem kendi sorunlarını çözmekten ziyade onları görmezden gelmeyi ilaç edinmişti ama bu artık zehir oluyordu.

"Öyle işte Halil'im, yavşak geldi kapıma kadar." Kerem son üç gündür yaşadıklarının özetini arkadaşlarına geçiyordu. Altay'la olan kavgalarına kadar her detayı anlatmıştı. Normalde anlatmak gibi bir niyeti yoktu ama Abdülkerim onu resmen sıkıştırmıştı. Dönen olaylar olduğunu fark etmişti. Kerem'in aldığı nefesten anlardı o. Halil, Barış ve Yunus'un yanında da üsteleyince ağzından kaçmıştı olaylar. Sonrasında da devamı gelmek zorunda kalmıştı.

"Ya sen manyak mısın oğlum? Çocuk boğazına sarılıyor, öldürmeye teşebbüs ediyor ve sonra gelip özür diliyor. Sen de bize şimdi söylüyorsun." Barış ses tonunu ayarlama zahmetinde bulunmadı. Ağzına geleni söylerken Kerem'in masum bakışlarıyla devam edemedi konuşmaya fakat kendisinden daha tehlikeli bir şey varsa da bu Abdülkerim'in sessizliği olduğunu biliyordu Barış. Nitekim sustuysa Abdülkerim'in az sonra Kerem'e uygulayacağı gazabı bilmesindendi. Kerem de bunun farkındaydı. Anlattığı süre boyunca Abdülkerim hiç konuşmamıştı, yorumda bulunmamıştı. Konuşan Abdülkerim mi daha riskli sessiz Abdülkerim mi diye sorsalar tüm İstanbul sessiz Abdülkerim'i seçerdi.

"Abdülkerim?"dedi usulca Kerem. "Bir şey demeyecek misin?" endişeli bakışları kendisine dönen buz gibi bakışlara yere eğildi. Endişelendiği kişi Altay'dı. Kerem biliyordu bu iş burada kapanmazdı ve Abdülkerim şu ana kadar sessiz kalabiliyorsa kafasında cinayet planı kurduğundandı.

"Hayır, diyeceklerimi birazdan diyeceğim." Abdülkerim'in kendinden emin ve soğuk sesiyle Kerem sadece yutkunmakla kaldı.

"Altay yarrağı yedi diyenler el kaldırsın." dedi Yunus. Altay'ın yiyeceği dayağı en ufak umursadığı yoktu hatta bir posta o da vurabilirdi fakat Kerem diğerlerinin aksine bunu umursuyordu.

"Apokerim gerek yok bir şey yapmaya. Anlaştık işte, ortaya şart koyduk. Hem zaten bir daha bulamayacağız birbirimize."

"Kerem sikerim senin şartını, fener forması giymek ne demek?" dedi Barış. Üç kırmızı çizgisi vardı Barış Alper'in; sevgilisi Efsa, mahallesi ve tuttuğu takım. Üçüne de toz kondurmazdı, kondurtmazdı da. Ailesini saymıyorum, onlar başkaydı.

Kerem adımlarının hızlandırıp grubun önüne geçti ve yönünü onlara döndü. Şimdi geri geri yürüyordu. "Ya sakin ol calm down baby biraz quality." dedi ellerini dudağının üzerine götürüp sessiz olmasını işaret etti.

"Ey, ey, ey, ey..."diye de davam etti Yunus.

"Bakın güzel kardeşlerim biliyorsunuz ki Metin Oktay'dan daha galatasaraylıyım. Sizce ben o fener formasını boş sebepten giyer miyim?"

"Sen yavşaksın, yaparsın." dedi Halil de ilk defa Kerem'in yanında olmamıştı. Bu tip tartışmalarda taraflar belli olurdu genelde. Kerem saçma şeyler yapar, Abdülkerim azar ve Halil dışında herkes Abdülkerim'e destek çıkardı. Halil inatla Kerem'i savunurdu. Bazen Yunus da ona eşlik etse de genel amacı eğlenmek olduğundan çok önemli değildi bu tip durumlar onun için.

"Halil bile böyle dediyse vardır bir şeyler be Kero'm."

Yunus'un söylediklerine karşılık Kerem sadece kaşlarını çattı. "Ya arkadaşlar gerçekten planım var."dedi yüksek çıkan sesine aldırmadan. Heyecanlı durumlarda böyle olurdu, Kerem ses tonunu ayarlayamazdı.

"Altay enayisi giyer formayı. İki fotoğrafını çeker, itiraf sayfasına atarım. Yıl sonuna kadar taşağını geçeriz. Ben de giymem, kandırırım."

zamanın sonu | altay - kerem Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin