Zil çaldığında Ashton ve Natasha derse girdiler, bende sınıfa ilerledim. Dersin matematik olması beni üzmüştü çünkü matematiğim berbattı.
Sürekli bana soru soruyordu, hemde bile bile. Amacı neydi hala anlayamamıştım.
Sırama geçtiğimde kalem kutumu çıkardım. Defterime bir şeyler karalıyordum.
O sırada yanımda birinin olduğunu fark ettim. Başımı döndürüp baktım.
Siyah saçlı ve hep hayalimdeki gibi yeşil gözlü birisi yanımdaydı. Saçlarının yanları kazıtılmıştı ve ona ayrı bir hava katıyordu.
Dudakları inceydi ve gözlerim yeşil olan gözlerine takıldı. Hayatımda gördüğüm en güzel yeşil göze sahip kişiydi.
Kendime geldiğimde hafifçe gülümsedi.
"Merhaba... Beth."
Gülümsedim.
"Merhaba."
Sanırım ezik olduğum için beni tüm okulun tanımasına karşı tanıyordu.
"Ben Eric."
Saçlarını düzeltti.
"Beni zaten tanıyorsun."
Başını salladı.
"Ah, evet. Ashton'ın en yakın arkadaşısın, değil mi?"
İlk önce şaşırdım ve ardından cevap verdim.
"Evet."
Biz konuşurken içeri matematik öğretmeni girdi ve selam vererek sandalyeye oturdu. Herkes ne diyeceğini beklerken dudakları hareket etti.
"Sınavlar bittiğine göre... Ben kitabımı okurken boş kalabilirsiniz."
Bu habere sevinmiştim, en azından sorular bana gelmeyecekti. Eric bana döndüğünde bende ona doğru döndüm.
"Beth, ders yapmayacağımıza göre konuşabilir miyiz?"
Biraz ciddi görünüyordu. Kabul ettim.
"Pekala, ben senin uzaktan kuzeninim. Bunu bende yeni öğrendim çünkü küçükken sadece bir günlük birbirimizi görmüşüz."
Alayla gülümsedim.
"Bu bir şaka değil, biz Texas'tan buraya geldiğimizde seninle aynı okula gitmemi annen istedi, bende Ashton'ı tanıyordum, okullarla yapılan Paris turuna gelmişti. Her neyse, sanırım annen başına bela açan kişilerin olduğunu düşünüyor."
Dudağımı kıvırdım.
"Bana bakıcılık yapacak birine ihtiyacım yoktu."
Kollarımı birleştirdim.
"Kes sesini, Luke diye birinin saçma bir grubu olduğunu öğrendim. Hergün seninle eğlendiklerinide biliyorum. Artık kendini ezdirmemeyi öğren yada ben sana bakıcılık yapayım?"
Sinirli bir şekilde konuştuğunda bakıcınında yeni bir bela olduğunu düşündüm.
"Kendimi ezdirmemeyi denedim, ama yeniden ezildim, anlıyor musun?"
Gülümsedi.
"O zaman yeni bakıcına iyi davranmayı öğren yoksa bakıcında seni ezer."
~•~•~•~•~•~
Teneffüs olduğunda telefonuma annemden mesaj geldi.
Eric'le tanıştın mı?
-Annem
Eric telefonuma baktı.
"Mesaj yazsana."
Uflayarak mesaj gönderdim.
Evet, o harika bir bakıcı :)
Eric'in mesajımı görmesini istemediğim için telefonumu cebime attım. Eric spor salonuna girdiğinde onu durdurdum.
"Neyin peşindesin sen!"
Tek kaşını kaldırdı.
"Ne var, Ashton'la basketbol oynayacağız. Sende oynamak ister misin yoksa kenarda oturup bizi mi izleyeceksin?"
Göz devirdim.
"Sürekli şöyle sorular sormayı kes."
Güldü.
"Cevap?"
Bekledim.
"Bende oynayacağım, ama orda belalar olabilir."
Eric arkasına baktı.
"Luke ve diğer kaçıklardan mı bahsediyorsun?"
Gözlerimi şaşkınlıkla açıp hızla saklanacak yer aradım.
"Onlarda mı orda?"
Kahkaha attı.
"O kaçıklar sana birşey yapamaz, benimle gel."
Korkuyla kapının arkasına saklanırken Eric kolumdan tuttu ve beni basket sahasına çekiştirdi. Luke ve diğer kaçıklar bana baktığında korktuğumu belli etmemeye çalıştım.
"Merhaba millet! Bizde oynamaya geldik."
Luke anlamsız bir şekilde bana baktı ve sonrada Eric'e baktı.
"Siz mi?"
Eric güldü.
"Kimi bekliyordun?"
Luke'da güldü.
"Sizin gibi ezikleri beklemiyordum."
Gözlerimi Luke'tan kaçırdım.
"O zaman beklemeni tavsiye ederim çünkü bizde oynuyoruz."
Michael ve Calum 'ooo' diye bağırıp gaz verirken Luke ikisinede baktı.
"Kapayın çenenizi."
İkiside sustuğunda tekrar bize baktı.
"Pekala ezikler, bir maça var mısınız?"
Eric tekrar güldü.
"Her zaman."
