Yürüyordum. Yüzüme vuran rüzgar saçlarımı ahenkle dans ettirirken, gözümün önüne gelen turuncu saçımı sinirle geriye doğru attım. Soğuk tüm bedenime hücum ederken, üzerimdeki pelerine biraz daha sarıldım. Durun biraz. Pelerin mi? Ağaçların arasında, elimdeki feneri daha sıkı tutup yürümeye devam ederken, karşımdaki manzaraya hayran olmadan edemedim!
(Böyle düşünebilirsiniz) 😊
Ağaçların yapraklarında uçan ateş böcekleri, gecenin karanlığına ışık oluyor, Etrafında gezen küçük periler, suyun üzerinde ahenkle dans ediyordu. Kafamı yukarıya kaldırdığımda, yıldızların bu ürkütücü ormanın etrafını sardığını fark etmem uzun sürmedi. Sahi? Ormanda ne işim vardı benim?
Her adım atışımda, yerdeki yaprakların çatırtıları kulaklarıma hoş bir ses bırakıyor, nereye gittiğimi bilmeden yürümeye devam ediyordum. Artan rüzgarın şiddeti, fenerimin yere düşüp parçalanmasını sağlarken, aniden çığlık atarak !bilmediğim orman'ın derinliklerine doğru koşmaya başladım. Etrafım, ay'ın loş ışığı İle aydınlanırken, içimden bir ses "yaklaştın." Dediğinde ayaklarım benden bağımsız şekilde yavaşlamaya başladı. Çünkü karşımda uçurum ve uçurumun önünde karanlıktan dolayı göremediğim siyah bir erkek süileti vardı.
geriye doğru gitmek istedikçe, içimdeki isteğin aksini yaparak, mıhlanmış gibi orda durmaya devam ettim. Bana doğru döndüğünde daha önce onu gördüğümü hatırlamıyordum. Yabancı, tahminen 1.90 boyundaydı. siyah ve dağınık saçları rüzgar ın etkisi ile savrulurken, parmak uçlarımın karıncalanmasına sebep oldu.
Evet. Saçlarında parmaklarım İle yolculuk yapmak istiyordum.! Ona doğru yaklaştıkça bana gelen kokusu, gözlerimi kapatmama neden oldu. Yenidoğan bir bebeğin hafif, ama kalıcı kokusu İle karışmış şakayık gibi. İstemsizce titredim. Gözleri?
Bu yabancının gözleri kırmızıydı! Gözlerim dışarı fırlamış ve ağzım o şeklini almış onu seyrederken, benim aksime, bana şefkat hatta özlem İle bakıyordu. elini saçlarımın üzerinde dolaştırmaya başladı. Orman karanlık iken aniden aydınlandı. rüzgar inat edercesine aramızdaki mesafeyi yok saydı. Kollarına tutundum.
Boyum kısa değildi. Bu yabancı çok uzundu! Kafamı kaldırınca, onunda bana baktığını fark ettim.
Siyah hareleri, yüzüme uzunca baktı. Ne vardı suratımda bu kadar?
Başını eğip sakallı çenesini yanağıma bastırınca istemeden kıkırdadım. Yönünü değiştirip kulağıma nefesini üflediğinde kıkırdamam durmuş, ondan gelecek hareketi sabırsızca bekliyordum.Alçak, fakat boğuk sesi ile "Sahram!" dedi. Ne dedi o? Sesi kalın fakat rahatsız etmeyecek kadar yumuşak çıkarken, gözlerimin parladığına yemin edebilirdim. içim çekiliyor gibi olunca, Aniden bedenimden ayrılmış, karşımda duran kendimi ve yabancıyı izlerken buldum. yabancının kollarını daha çok sahiplenmişçesine sıkı tuttum. ve ona "zalam!" dediğimi hatta birbirimize doğru yaklaştığımızı görünce, bedenimin her yeri karıncalanmaya başladı. Kirpiklerimi araladığımda karşımda "zalam "dediğim adam bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt' un Cadısı
FantasyHatırlamıyordum. Onunla yaşadığım anılarım beynimin en ücra köşelerinde açılmak istenmeyen kutu gibi saklanıyordu. Hissettiğim duyguları hayatım boyunca yaşamamıştım. Ona bakmak İçin başımı yukarıya kaldırdım. Zifiri Gözlerinde gördüğüm hüznü bil...