25

5.1K 279 54
                                    

İyi okumalar :⁠-⁠)

Aradan geçen yarım saatin ardından Soner hoca, Yalın abiye "ben Mete ile biraz konu çalışayım." Diyerek yanından ayrılmıştı.

Onun görevini abim üstlenirken Mete, "nasıl yani piknikte olduğumuz halde ders mi çalışcaz?" Diye fısıldamıştı.

Onun bu dediğine hepimiz gülerken Soner hoca Mete'nin yanına oturmuş ardından elindeki kitap ve kalemle Meteye ders anlatmaya başlamıştı.

Onları izlerken kulağıma "gezelim mi biraz?" Diye fısıldayan adam ile başımı salladım.

Yattığımız yerden kalkıp yürümeye başlarken bir yandan da top oynayan çocukları, oturan adamlı izliyorduk.

O sırada önümüze küçük bir erkek çocuğu düştü. İkimizde panikle yanına giderken çocuk dudaklarını büzmüş ve bize bakmıştı. Sanırım utanmıştı bizden.

Onu hemen kucağıma alıp kaldırırken üstüne baktım bir şey olmuş mu diye. Gayet sağlıklı olduğuna karar verdikten sonra enseme sığınmış miniğe "adın ne bakalım yakışıklı?" Demiştim.

Önce utangaçca yüzüme bakmış sonra "Lodos." Demişti. İsminin güzelliği karşısında dilim tutuldu. Ne kadar da güzeldi. Sıradan isimlerin dışında, duyulmamış bir isim...

"Lodos annen baban nerde bakayım?" Diye sorduğumda kaslarını çatıp "benim annem yok ki!" Diye bağırmıştı.

Bu dediği şeyle Arslana bakıp "ay çocuğun annesi yokmuş mal mıyım ben Arslan?" Dediğimde "annesi yok, iki babası var." Diyen bir ses duymuştum.

Önüme döndüğümde gördüğüm iki erkek bedeni ile yutkundum. İkisi de gayet yakışıklılardı. Sadece bir adam diğerine kıyasla kumraldı ve bir o kadar da güzel.

"Kusura bakmayın, ben bir anda çocuğun yarasına dokundum sandım da ondan üzüldüm. Yoksa bizde gayiz." Diye Arslanla kendimi şirince tanıtırken.

Benim bu tanıtma şekline ikisi de gülerken lodosu yere bıraktım. Arslan elini belime sararken "tanıştığımıza memnun olduk ben Arslan bu da sevgilim Eflal." Demişti.

Adamlar sevgili olduğumuzu duyunca daha çok gülümsemiş ve "bizde memnun olduk. Ben Kenan bu da eşim Anıl." Demişti.

Ayaküstü biraz daha sohbet ettikten sonra yanlarından ayrıldık.

"Arslan?"

"Efendim güzelim?"

"Bizim de böyle güzel yavrumuz olur mu ki? Evlatlık alsak."

"Neden olmasın ki birtanem. Hem sen benle o kadar yaşamayı istiyor musun?"

Gülerek kurduğu cümle ile kaşlarımı çatmıştım.

"Terbiyesiz ben sen gibi gönül eylendirmem seversem severim." Dedim.

"Allah Allah öyle miymiş?"

"Ya öyleymiş."

Hemen yan taraftaki kimsenin görmediği ağaçlık alana bedenimi sokarken dudaklarıma hızla yapışması ile karşılık verdim hemen.

Elleri önce ensemi sonra rahat durmayıp bedenimi turlamaya başladı.

En son elleri kalçalarımı kavrarken kucağına çıkartması ile dudaklarımızı ayırdım.

"Ay napıyon?" Diye sessizce sormamla gülüp alnını alnıma yasladı.

"Güzelliğinin dili olsa, seni anlatacak kelime bulamaz." Demişti.

Bu dediği yanaklarımın allanmasına sebep olurken güldüm salakça.

Ardından sıkı sıkı sarıldım bedenine.

Biz böyle dururken Arslan'ın telefonun çalması ile kucağından inmiştim.

Arayan Yalın abiydi.

"Ulan şerefsiz gelsenize. Etler oldu sizi bekliyoz."

"Tamam geliyoz hemen."

Telefonu kapattıktan sonra elimi tutmuş ve koşmaya oturduğumuz yere koşmaya başlamıştı.

Biz geldiğimizde şerefsizler yemeye çoktan başlamışlardı.

Hemen gelip etten ve tavuktan alırken hunharca yemeye başladık.

E her gün et görmüyorduk değil mi?

--------

"Lan amına korum düzgün at şu topu!"
Onurun Arslana bağırması ile Arslan "lan piç nasıl düzgün atayım." Diye bağırması bir olmuştu.

Ben, Arslan, onur, mavi bir. Soner hoca, abim, Yalın abi, Mete iki olmak üzere gruplara ayrılıp voleybol oynuyorduk.

Ve Onur biraz gerilmişti.

Çünkü kazanan takım kaybedene dondurma ısmarlayacaktı.

"Ya şerefsiz gökteki topa sen daha yakınsın bir yetmiş boyumla ben mi vurayım?" Metenin abime bağırması ile Yalın abi "oha ne alaka?!" Diye bağırmıştı.

Artık gülmekten oynayamıyordum.

"Ya Soner sende altı üstü bir topa basacaksın hep yaptığın şey." Diye mırıldanan Mete ile Soner hoca "mavicim bir yetmiş boyunla sen geç bence." Diye laf sokması ile mavi şokla gözlerini Soner hocaya çevirmişti.

Onun bu hareketi ile Onur gülünce topu karşılayamamış ve sayıyı almışlardı.

Ve evet, Mete Soner hocaya "hoca" demiyordu. Çünkü hoca artık okul dışında demesine gerek olmadığını söylemişti.

Bu hepimiz için geçerliydi elbet ama ben alıştığım için diyemiyordum.

Oyuna biraz daha devam ettikten sonra en sonunda karşı takımın bizi yenmesi sonucu ile seve seve dondurmaları almıştık.

Hava iyiden iyiye kararmışken yorgunluktan bayılan bayılana hem dondurma yiyor hem de yatıyorduk.

Hayatıma dair bu yorgunluğu özlemiştim.

Mutlu olduğum için yorulduğum günleri...



Maskeli Balo | GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin