•8•

556 98 227
                                    

Oy ve yorum☁️
•••

"Bunu düzeltmenin... Bir yolu yok mu?"

Sesim kısıktı. Sanki yok dese yok olacak gibiydim hayattan. Biliyorum. Belki de hoş geliyor kulağa ama değildi işte. Sevdiğiniz adama dokunamayınca yanında olmasına rağmen öpmeyince... İnsana pekte hoş olmuyordu bu durum. Bu yüzden istiyordum. Gerçeklerle yüzleşmesini, kaçmayıp gerçek anlamda iyileşmesini. Bu sayede bana gerçek haliyle gelebilirdi. Bu şekilde aşkımı daha net verebilirdim ona.

Evet. Ben. Ben Hwang Hyunjin'e aşıktım.

Bunu anlamam fazla zamanımı almıştı açıkçası. Daha doğrusu fark etmem. Ben ona içten içe çekilirken aslında bu fanlıktan öteydi ama anlayamamıştım. Şimdi ise o böyle dediğinde bana... Bana senden hoşlanıyorum dediğinde netletmişti hislerim.

O benden hoşlanıyordu. Bense ona aşıktım. Aramızda ki fark buydu işte.

"Bilmiyorum güzelim. Bilmiyorum. Sen uyurken bunu da araştırdım ama bulamadım bir şey. Üzgünüm."

"Bulamadığın için üzülme." Dudağımı büzerek ona baktım. "Ettiğin dilek için üzül aptal."

"Dudağını-"

"Biliyorum. Bilerek yapıyorum. Ceza çekmen gerektiğini bilmiyor musun Hwang?"

Sesli bir şekilde yutkunduğunda memnuniyetle gülümsedim. Başarılı bir şekilde korkutmuştum onu. Şimdi kendini tam anlamıyla verebilirdi bu konuya. Çünkü açıkçası bunun öyle basit bir dilek olduğunu sanmıyordum.

Yoksa benim dileklerimde kabul edilirdi. Bence duruma buradan bakmalıydık. Hyunjin. Hyunjin bir melek değildi. Tabi ki olduğu sektörde istemeden de olsa insan üzmüş ve kırmıştı. Bu yüzden saf kalbi olduğu teorisini geçiyordum. Neydi? Tanrının ona şans vermesinde neden olacak bir şey olmalı... Yoksa trajik hayatı mıydı? Sanmıyorum. Ondan daha çok şey yaşayan ve hala kötü durumda olan insanlar vardı bu yüzden bu teori de boşa çıkıyordu.

Neydi ve nasıl düzeltebilirdik bunu? Anlamıyordum cidden. Bir yolu var mıydı onu bile bilmiyordum. Dudağımı tekrar büktüm ve gözlerinin içine baktım sevimlice. "Lütfen zorla kendini. O gün tuaf bir şey var mıydı?"

Gözleri dudaklarıma kayınca gülmemek için tuttum kendimi. Yine de başarılı olamamış olacağım ki yalancı bir sinirle gözlerimin içine bakmıştı. "Bilsem sence tam şu an burada olur muydum? Yanlış soru. Sen burada kucağımdan farklı bir yerde olur muydun?"

Bu sefer yutkunup kaşlarını çatma sırası bendeydi. Bu cesaret hayalet olduğu için gelmiyordu bunu zaten biliyordum. Hyunjin karakter analizine göre cidden böyle biriydi. Nazik kibar sanatsal ama bir o kadar da şehvetli. Hwang Hyunjin buydu. Bu yüzden burada hayalet olduğu için rahat ve farklı davranan bendim. Kısaca kızma hakkım yoktu sanırım.

"Aslında. Şey. Fan meetingten sonra özel dinlenme odalarına geçtik ve..." Hatırlamaya çalışıyor gibi bir hali vardı. "Orada bir broşür gördüm. Masada. Öyle içini açıp bakmadım ama ilk üstümü değiştirmek için girdiğimde orada olmadığından eminim."

"Neydi neydi?" Heyecanla oturmaya çalıştım ancak unuttuğum şey üçüncü kattan düşmüş olmamdı. İnleyerek geri sindim yerime. Anladığım kadarıyla zaten birkaç gün uyutulmuştum hala nasıl bu kadar ağrım olabiliyordu ki? Gözüm dolarken Hyunjin endişeli bir şekilde baktı bana. Her ne kadar inandırıcı olmasa da gülümsedim. Kemiklerim. Hepsi. Ağrıyor.

"Hey hey bu yüz ifadesi de ne?"

Seungmin'in sesiyle ona baktım. Hemen içeri girmiş ve arkamda katlanan yastığı düzeltmişti. Rahat bir nefes aldım. Şu an düzelmiştim işte. Resmen hayatımı kurtarmıştı.

Remember me •Hyunin• ⚜️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin