•11•

530 96 188
                                    

Oy ve yorum☁️
•••

İşler nasıl bu hale gelmişti hala anlamıyordum.

Tekrar etmek gerekirse ben Yang Jeongin. Aşık olduğu idolü ve grubunu ölümüne destekleyen bir şekilde de şu an onun yanında yatan kişiyim. Bir şekilde diyordum çünkü dokunmak istesem dokunamaz öpmek istesem öpemezdim. Hayalletti o. Kendi dileğiyle hayalet olmuş -pardon Hyunjin'e göre başka paralelliğe aktarılmıştık- ve beni de peşinden sürüklemişti.

Pişman mıyım?

Aşık olduğum adamın yanında olmaktan mı? Asla.

Sadece... Son dediklerine asla inanasım gelmiyordu. Hiç görmemiş gibi yapıp normal bilime sarılmaya ihtiyacım vardı. Bu tarz fantastik olaylar benlik değildi. Bana göre herşeyin bir açıklaması olmalı ve somut kanıtlarla desteklenmeliydi.

Efsane diyerek konu kapanamazdı!

"Yine sinirlendin... Sinirlenince çok tatlı oluyorsun innie~"

"Vuramadığım için bu kadar rahatsın demi jinnie~"

Doğru noktaya parmak basmış olacağım ki sadece küçük bir kahkaha ile konu kapandı. Gülüşü yerini gülümsemeye bıraktığında ise gözlerimin içine bakıyordu sevgilim. Evet sevgilim. Hala gerçek değil gibiydi. Olamayacak kadar güzel bir rüyadaydım sanki. "Tilki çocuk söyle bana... Bir şansın daha olsa... Seçmelerden yine vazgeçmek ister miydin?"

Durdum. Ona bunu ben söylememiştim. Seçmelere girdiğimi demek ki Chan hyung veya Felix konuşurken duymuştu. Yutkundum ve dudaklarımı yaladım. Ne diyeceğimi cidden bilmiyordum şu an. Vazgeçer miydim yaptığım gibi? Muhtemelen. Benim öyle bir cesaretim yoktu. Her zaman korkak biri olmuş her zaman da bu yüzden zorbalık görmüştüm. Ama... Ama konu eğer istemekse işte o zaman olay değişirdi.

"Ben isteyerek geri çekilmedim. Sadece korktum. Her zamanki gibi. Bu yüzden de vazgeçtim. Yine olsa yine vazgeçerim muhtemelen ama yine de isterim. Hep isterim. Garip değil mi?"

"Pek değil." Elini kaldırıp saçımı okşuyormuş gibi yaptı. "Bazen istediğimiz şeye yetecek cesaretimiz yoktur."

Kafamla onu onayladım ve gülümsedim. Beni anlaması cidden hoşuma gidiyordu. "Üç günden biri gitti. Kaldı iki." Parmağıyla ikiyi gösterip belirtince kafamı salladım yavaşça. İki gün. İki gün sonra ne olacaksa olacak belki de olmayacaktı. Garipti. Bize öyle bekleyip durmak kalıyordu sadece.

"Olmazsa." Dedim kısık çıkan sesimle. "O zaman ne olacak?"

"Başka çözüm ararız. Bulamazsakta sen deli bense senin eserin olarak hayatımıza devam ederiz. Bizimkiler umursamaz bence. Deli severler onlar."

Omzuna vurdum ama vuramadım. Elim yine içinden geçmişti. Bu beni güldürürken o da güldü. Şu an şükür etmesi gerekiyordu aslında çünkü ona dokunduğum ilk anda bir güzel dövecektim. Sonra öper kucağından inmezdim ancak öncelik olarak bu geliyordu.

Ne yapayım şu iki haftada çileden çıkarmıştı beni.

"Jeongin. Ne olursa olsun seni seviyorum." duyduğum şeyle gevşedim. İşte buydu. Bana bıraktığın etki tamamen buydu. Tek sözüyle mutlu ediyor tek sözüyle kızgınlığımı kırgınlığımı götürüyordu. Nefesimi kesiyor beni herkesten özel hissettiriyordu. Yutkundum ve karşılık vermek için dudaklarımı araladım. "Hyunjin. Ne olursa olsun seni sevi-"

"FESTİVALE GİDİYORUZ TİLKİLER İLERİ!"

.
.
.

"Peynir diyince. Peynir!"

Felix'in saymadan fotoğrafımızı çekmesi beni şoka uğratırken gösterdiği ekrana da bunun yansıdığını fark ettim. Elimde balık ekmek şaşkın bir şekilde çıkmıştım fotoğrafta.

Remember me •Hyunin• ⚜️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin