you just know how to be cruel
****
"hyunjin."
"ne var minho?"
"konuşmamız gerek."
gözlerini devirdi sarışın. aynı şeyleri dinlemekten bıkmıştı.
"gözlerini devirme bana, yeter artık. konuşmamız gerek diyorum."
yattığı yerde doğruldu bu sefer. minho genelde ona sert davranmazdı ama bugün farklı gibiydi. kaşlarını çattı.
"ne konuşacağız?"
"tavırların."
"ne varmış tavırlarımda?"
"bana olan tavırların... jisung'a olan tavırların... diğerlerine olan tavırların... tanrı aşkına hyunjin, neden böylesin? neden böyle oldun? eski hyunjin'e ne oldu?"
"öldü," dedi. "eski hyunjin öldü."
yorgundu. konuşmak istemiyordu. başı ağrıyordu.
"bak, bana olan tavırlarını elimden geldiğince alttan aldım. diğerleri de elinden geleni yapıyor. ama jisung? jisung'la derdin ne, hyunjin? sevgilimden ne istiyorsun? ne yaptı sana?"
mor saçlı genç ise bıkmıştı artık. aylardır aynı şeyler yaşanıyordu ve sabrı kalmamıştı.
"gerçekten sevgilin için benden mi vazgeçeceksin?"
"senden vazgeçtiğim falan yok. bu durum sadece jisung'la ilgili de değil."
minho da mı terk edecekti onu herkes gibi? neyi yanlış yapıyordu yine? istemiyordu. minho'suz bir hayat düşünemiyordu ki. çocukluğundan beri yanındaydı. bir günleri bile konuşmadan geçmezdi. hyunjin istemese bile o yanına gelir, saçlarını okşar ve moralini düzeltmeye çalışırdı.
peki ne değişmişti?
hani sonsuza kadar birliktelerdi?
"beni bırakıyor musun?"
"bırakmıyorum ama biraz aklını başına toplaman gerek. bir süre görüşmesek daha iyi olacak sanırım."
"ne?"
gözleri şaşkınlıkla kocaman oldu sarışının.
hayır, hayır... bu gerçek olamazdı. minho onu bırakmazdı, değil mi?
bırakır mıydı?
ama söz vermişlerdi. minho sözlerini tutardı.
minho onu bırakmazdı.
herkes gitse bile sadece ikisi kalırdı, değil mi? minho ve hyunjin. ayrılmaz ikili. küçüklüklerinden beri böyleydi. değişmezdi, değil mi? değişir miydi yoksa?
ayrılmaz ikili ayrılıyor muydu?
"ne yaptığının farkında değilsin, hyunjin. çevrendekileri kırıp duruyorsun sadece. yeji dışındaki herkese kör olmuş gözlerin. ne kadar üzdüğünü fark etmiyorsun bile," dedi mor saçlı titreyen sesiyle. gerçekten kırgın görünüyordu.
"ben..."
"böyle giderse yalnız kalacaksın, hyunjin. yapayalnız."
hyunjin hiç tamamen yalnız kalmamıştı ki. babasından dayak yediği zamanlar minho onun yaralarını sarardı. annesi öldüğünde minho onun yanındaydı. yeji'nin hastalığını öğrendiklerinde sabahlara kadar onunla birlikte ağlayan da minho'ydu.
hayatının her anında minho vardı. şimdi minho'suz nasıl yapabilirdi ki?
"ben sensiz... ben sensiz yapamam ki minho..."
"tamam, sonsuza kadar seveceğiz dedik ama bu kadarı da fazla. yeter artık, anlıyor musun? benim de bir kalbim var."
"üzgünüm... sonsuza kadar sevilecek biri olmadığımı biliyorum."
minho gitti ve hyunjin tek kaldı.
ilk defa bu kadar yalnızdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
fourth of july - hyunin
Fanfictionhyunjin, kız kardeşi yeji'yi hastaneye ziyarete geldiğinde melek yüzlü bir oğlanla karşılaşır. [bxb] [skz hyunin fanfic] [yan shipler: minsung, changlix, chanmin ve ryeji]