9, biraz delisin

62 13 86
                                    

oh, sen biraz delisin
hatta bana deli divanesin

bensiz bir hiç gibisin
sen yalnızca benimle iyisin

****

"aşkım buna da binelim!"

hyunjin artık bindiği şeylerden midesinin bulanmıştı ama sevgilisine hayır diyemedi yine de.

"binelim güzelim."

jeongin gülerek sevgilisinin elinden tutup lunaparktaki bir alete daha sürükledi onu. evet, sabahtan beri lunaparktaki tüm oyuncakları deneyip eğleniyorlardı. hyunjin için ideal bir gün bu değildi aslında, evde kalıp tüm gün yatmayı ve tavanı izlemeyi tercih ederdi ama jeongin'in gülümsemesini her gördüğünde kalbi yerinden çıkacakmış gibi hissediyordu ve bu hissi hiçbir şeye değişmezdi. kendini büyülenmiş gibi hissediyordu adeta.

kamikazeden de indiklerinde hyunjin artık başının döndüğünü söyleyip durdurmuştu jeongin'i. çünkü bir oyuncağa daha binerlerse bayılabilirdi resmen.

"yavrum vallahi yoruldum, pamuk şeker falan yiyelim biraz da."

"ben pamuk şeker sevmem ki."

"ne?" şoke olmuş bir şekilde sevgilisine baktı sarışın. "kendi türünden bir şeyi nasıl sevmezsin?"

"ne?" kaşlarını çattı jeongin.

"pamuk şekere benziyorsun."

sarışın gülümseyip karşısındakinin saçlarını karıştırdığında jeongin utanıp başını eğmişti. kırmızı yanaklarını saklayamamıştı yine de. hyunjin dayanamadı, etraftaki insanları umursamadan jeongin'in yüzünü elleri arasına alıp dudaklarını birleştirdi. başta şaşırsa da sonrasında ayak uydurmayı başardı kısa olan.  kaç saniye, kaç dakika geçtiğini bilmeseler de onlar için saatler gibi gelmişti. tanımadıkları bir teyzenin kafasına vurmasıyla jeongin'den ayrılmak zorunda kaldı hyunjin.

"gençlik bitmiş, yazık gerçekten."

ikisi de kahkahalara boğuldu bu sözler üzerine. 

--

"tilkiyi kazanacağım senin için."

"kazan bakalım."

"kazanacağım!"

balon patlatma standının önündelerdi. hyunjin kendinden çok emin bir şekilde yaptı ilk hamlesini ve çok alakasız bir yere gitti. tekrar denedi, olmadı. tekrar ve tekrar denedi ama olmadı. artık sinirlenmeye başlıyordu.

"aşkım, olmadıysa sorun değil gerçekten. gerek yok zaten."

"hayır, alacağım ben o tilkiyi."

tekrar denedi. sonra tekrar denedi. olmuyordu. jeongin onun bu kadar hırs yapmış olmasına gülüyor, gerek olmadığını söylüyordu sürekli.

"ya sikeceğim balonu da ya. amca bu oyunu da kazanmayalım diye mi yaptınız ya bu ne?"

"vallahi oğlum senin kadar istikrarlısını da ilk defa gördüm," dedi ve tekrardan ödeme yapacak olan hyunjin'i reddedip peluşu ona verdi. "benden olsun. tatlı bir çiftsiniz."

amcaya teşekkür etti ve jeongin'e verdi hemen elindeki beyaz tilkiyi. jeongin ise ona kocaman bir gülümseme sunup sarıldı sıkıca.

"tek lokmalıksın ya," dedi kollarını sevgilisinin beline sararken. "yiyeceğim seni."

"ya!"

jeongin'in saçlarının arasına ufak ufak öpücükler kondurdu hyunjin.

"melek gibisin."

"tamam, tatlısınız dedik de yeter bu kadar. aşkınızı başka yerde yaşayın hadi," dedi balon patlatma yerindeki amca.

"buradan da kovulduk amına koyayım," diye mırıldandı hyunjin gözlerini devirip.

"hyunjin," deyip kahkahalara boğuldu tekrardan jeongin. "gidelim hadi, boş ver."

ağzına ikram olan şekerlerden birini atıp yürümeye devam etti hyunjin.

"güzel mi tadı?"

"güzel, denemek ister misin?"

"var mı ki başka?"

hyunjin hınzırca gülümseyip yavaşça sevgilisinin yüzüne doğru uzandı ve dudaklarını aralayıp şekerin onun ağzına geçmesini sağladı ve geri çekildi.

"hyunjin!"

kıpkırmızı olmuş yüzünü saklamak adına yüzünü eğip elleriyle kapattı siyah saçlı olan. hyunjin ise gülüyordu sadece.

"güzel miymiş tadı?"

"ya, git!"

jeongin'in gönlünü almak için ona tekrar sarılacakken beklemediği bir şey oldu. jeongin tekrardan dudaklarını birleştirdi ve şekeri geri verdi.

"beğenmedim ben, sen ye."

ardından yaptığı şeyden utanıp hızlı adımlarla sarışından uzaklaştı. hyunjin ise gülerek peşinden gitmeye devam etti. yanına yaklaştığında oğlanın duraksadığını fark etti.

"bir sorun mu var?"

"kedi... ona pek iyi davranmıyorlar gibi görünüyor."

sarışın, onun baktığı tarafa döndüğünde bahsettiği kediyi gördü. beyaz tüyleri kirden grileşmiş, yeşil gözlerinin ise ışığı sönmüş gibiydi. orta yaşlarda bir kadın vardı yanında, onu vurarak korkutmaya çalışıyordu. kedi ise bir köşeye sinmiş, kurtarılmayı bekliyordu.

hyunjin düşünmedi, ortada düşünecek bir şey de yoktu zaten. bacakları ondan bağımsız bir şekilde hareketlendi ve kadının yanına gitti. jeongin ise hemen yanından geliyordu.

"ne yapıyorsunuz siz?"

"ne yapıyormuşum ben?" dedi huysuz teyze. "işine baksana oğlum. seni ne ilgilendirir ne yaptığım?"

hyunjin tam ağzını açacaktı ki kolundan çekiştirilince susmak zorunda kaldı. jeongin, kucağına kediyi almıştı ve hyunjin'i de yanlarında sürükleyerek koşuyordu.

"hey! buraya gelin çabuk!"

"rüyanda görürsün!" deyip dilini çıkardığında jeongin gerçekten de beş yaşına dönmüş gibi hissediyordu. gülerek önüne döndüğünde ona hayranlıkla bakıp istemsizce gülümseyen bir hyunjin olduğunun farkında değildi. keşke hep gülse, diye düşündü hyunjin. keşke hep gülse de dünyam aydınlansa.

"yoruldum be!"

nefes nefese kalmışlardı durduklarında. kadını atlattıklarına eminlerdi, bu yüzden rahatladılar ama jeongin pek rahatlayabilmiş gibi görünmüyordu. hâlâ nefes almakta zorluk çekiyordu, bu yüzden yere çömeldi bir eli göğüsünü tutarken.

hyunjin ise hemen yanına eğildi ve neler olduğunu anlamaya çalışırken jeongin'in gömleğinin üst düğmelerini açtı yavaş yavaş.

"iyi misin?"

"iyiyim ben..."

kedi ise jeongin'in kucağına gelip miyavlamaya başladı. kötü bir şeyler olduğunu anlamıştı sanki.

"kusacağım galiba..." deyip ayağa kalkmaya çalıştı jeongin ama başaramadı. bilinci kapandığı sırada kafası hyunjin'in kollarının arasına düştü.

fourth of july - hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin