Düşüncelerin çöplüğü

29 7 0
                                    

"Acı çekiyorum farklı bir acı bu bir nedeni yok gibi duran ama ardında dağlar yatan acılar.
İçimde yanan bişeyler var adını koyamadığım şeyler,önce alevler alıyor sonra yavaş yavaş sönmeye başlıyor üstüne basıp geçmeye çalışıyorum canım yanıyor,yok sayıyorum kapanmayacak yaralar açıyor. "Kapanmayan yara olur mu hiç,her yara kabuk bağlar. Durmayan göz yaşı olur mu hiç,er ya da geç diner. Kaç uykusuz gece geçirebilirsin,kaç gün uyuyabilirsin."
Her gecenin sonunda güneş doğar aydınlanır etraf elbette,peki ya güneşin doğması demek insanların içindeki dertlerin yok olması demek mi?
Bazen tek çözüm kalıp savaşmak değildir kaçmak gerekir,gitmek çok uzaklara,zihninde kimsenin ulaşamayacağı o noktalara,korkmaktan değildir bu kaçış bir yarayı daha kaldıramayacak halde olduğun içindir,yıkılmaktan korktuğun içindir,ayakta durmak istediğin içindir bu kaçış. Çünkü bilirsin yaranın nerde olduğunu,çünkü bilirsin bir söz,bir resim,bir an,insanin canını saatlerce,aylarca ve hatta yıllarca nasıl yakabildiğini
Biraz yorgunum
Biraz kırgın
Biraz umutsuz
Nasıl iyi olunur öğrenemedim daha öğrenir miyim hayat izin verir mi bilmiyorum. Ama iyiyimleri dilime alıştırdığıma eminim."
Sızlanarak kapattığım defterimin ardından yatağıma uzanmış ve her zaman ki derin düşüncelerimin içine kapılmıştım. Kimdim ben? Yaşama sebebim neydi?Ama en büyük zorluk bu yalnızlığımın sebebini aramaktaydı. Kendimden, hayatımdan, düşüncelerimden kuşku duymaya, kendime yetemediğimi düşünmeye, düşüncelerimin arasında boğulmaya başlamıştım. Düşüncelerim çalan telefonum ile kesilmiş ve telefonumu aramaya koyulmuştum. Kafamdan daha dağınık bir odada ne kadar kolay bulunabilirse o kadar kolay elime geçirmiştim telefonumu. Ekrana baktığımda Berk'in aradığını görmüş açıp açmama arasında tereddütte kalmıştım. Duyduğum bu tereddüt çok da uzun sürmemiş ve karşıdan Berk'in sesi duyulmuştu.
"neden telefonuma cevap vermiyorsun" demişti karşıdan gelen yüksek ses, "uyuyordum berk" diyebilmiştim sadece "sürekli uyuman normal mi?"
"Dinlenmeye ihtiyacım var" " Duygu yıllardır senin arkadaşınım ama artık benimle bile konuşmuyorsun nasıl yardım edicem sana nasıl elini tutucam neden engeller koyuyorsun sana yardımcı olmak isteyen herkese" demişti artık sitemkar o ses tonuyla. "sorunda bu ya benim yardıma falan ihtiyacım yok iyi geceler berk" "iyi uykular Duygu lütfen artık iyi ol." Demiş ve telefonu kapatmıştı. Ufak bir telefon konuşması bile beni o kadar yormuşken uzun bir aradan sonra sabah okula gidecek, insanlarla iç içe olacak olma düşüncesi bile karnımı ağrıtıyordu. Evin içinde hakim olan sessizlik beni ürkütmeye başlamıştı. Saat gecenin bir yarısıydı ama annem ve babam hala ortalıkta yoktu. Sahi ne zaman varlardı ki. Yine aklıma gelen düşünceleri savuşturup balkona çıkmıştım İzmir'in ara sokaklarından birinde oturmamıza rağmen denizi gören bir balkona sahip olmak bile beni mutlu ediyordu. Sokakta başıboş gezen bir kedi olduğumu hayal ettim bir kaç dakikalığına. Acaba o zaman mutlu olur muydum? Ya da denizde tek başına yüzen o balık olsaydım yalnızlığımı bu kadar hisseder miydim? Sorun kainatın işleyişinde miydi? Yoksa ailemin de her durumda yüzüme vurduğu gibi duygularımın bozukluğu ile mi alakalıydı? Kapının gıcırtısı kulağıma ulaştığı an oturduğum yerden kalkıp koşarak odama geçmek istemiştim ama annemin bana seslenmesi durmama sebep olmuş ve ona dönmek zorunda kalmıştım. "Ne bu halin, saat kaç, okula gideceksin yarın yeter artık bıktım senden" gibi bir sürü kelimeyi arka arkaya dizerek ettiği hakaretleri dinlemeyi bırakmış ve sadece karşımdaki duvarı izlemeye başlamıştım. Kolumdan ittirip gittiğinde azarımın bittiğini ve artık odama gidebileceğimi anlamıştım. Artık annemin bu haline o kadar çok alışmıştım ki tepki vermek bile istemiyor sadece susmasını bekliyordum. Yarın beni bekleyecek olan o zor güne kendimi hazırlamaya çalışıyor ama düşündükçe karnıma giren ağrılara engel olamıyordum. Aklıma her defasında eski okulumda yaşadığım sorunlar geliyor ve kendimi dünyanın bir köşesinde yok edilmeye layık hissetmeye başlıyordum. Geçen ay 17 yaşına basmış bir genç kız olarak bu dönem 11. Sınıfıma farklı bir okulun eşit ağırlık sınıfında devam edecektim. Belki de her şey beklediğimden daha basit olacaktı bilmiyorum ama en büyük temennim artık sevilen, görülen ve önemsenen bir kız olmaktı. Bu gece son defa defterimi açıp yazdığım yazının altına not düşmeye devam etmiştim;
Gelmeni istiyorum fakat gitmenden korkuyorum sevgili kendim,
Sahi soruyorum sana hiç sahip olmadığım bir şeyi tekrar ve tekrar kaybedebilir miyim?

Hislerin SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin