4.BÖLÜM "Elmalı Turta Sever Misin?"

26 3 0
                                    


Bu teneffüste artık herkesin karnı acıkmış bir şeyler yemenin zamanı gelmişti. İnci annesinin hazırladığı ekmek arası sandviçini çantasından çıkardı. Sınıf arkadaşlarının çoğu kantindeydi. Onların ne yediğini merak etti ve dikkatle incelediğinde herkesin elinde aynı dilimi gördü: Elmalı turta! Mis gibi kantini kokutan pudra şekerinin sebebi şimdi anlaşılmıştı. Bugün kantinde elmalı turta çıkmıştı ve herkes denemek için dilim dilim elmalı turta alıyordu. Kantinci amca çocukların heyecanından memnun şekilde:

-Herkese var çocuklar..." diye sesleniyordu.

İnci de sandviç yerine elmalı turta yemek istedi. Çünkü turta onun en sevdiği tatlılardan biriydi. Mis gibi tarçınlı ve cevizli elmalar pudra şekeriyle zenginleştirilmiş tadıyla bir değil, iki hatta üç dilim bile elmalı turta yiyebilirdi. İşte buna hayal kırıklığı denirdi. Nasıl parası olmazdı! Eskiden her cebinden ve çantasından çıkan paralar şimdi nereye gitmişti? Bunu düşünmedi İnci. Onun umutsuz olduğu konu elmalı turtayı yiyememesiydi. Hayal kırıklığı gözlerinde birikmeye başlarken kendini durdurmak için sandviçinden bir ısırık alarak sanki elmalı turta yiyormuş gibi hayal kurmayı denedi. Ama ekmek bayattı ve onun istediği peynirden de yoktu içinde. Gözleri iyice buğulanmışken masasına bir elmalı turta dilimi geldi. Beyaz bir elmalı turta tabağını İnci'nin önüne doğru itti. İnci ilk önce hayal gördüğünü sansa da başını kaldırıp baktığında saçları yukarıya doğru taralı, küçük gözlü, yaşıtlarına göre biraz minyon kalan, gülümsediğinde dahi gözleri kaybolan yakışıklı bir erkek öğrenci gördü. İnci'nin gözüne bir yerden tanıdık geliyordu. Kimdi bu çocuk? Gülümseyen yüz:

-Oturabilir miyim?" diye sordu. İnci başıyla onayladı. Ama o anda çocuğun nereden tanıdık geldiğini düşünüyordu.

-Sana da elmalı turta aldım. Sever misin?" dedi son derece sevimli haliyle. Bir yandan kendi diliminden bir lokma ağzına attı. Şimdi elmalı turtanın mis gibi kokusu İnci'ye daha yoğun geliyordu. O iştah açıcı kokusu şimdi daha yoğun geliyordu. Ama yine de İnci elmalı turtayı istediğini belli etmeyerek:

-Teşekkür ederim, ama ben yemeyeceğim, dedi. Şimdi o gülümseyen yüzün ifadesi değişmiş, tamamen şaşkınlıkla gözleri açılabildiği kadar açılmıştı.

-Elmalı turta sevmez misin?" diye sordu. İnci bu soruyu hiç beklemiyordu. Ne düşüneceğini bilmeden sandviçinden aldığı lokmayı çiğnemeyi sürdürerek zaman kazanmaya çalıştı.

-Elmalı turta seversin değil mi?" diye sordu bu sefer çekingen ses. Yanlış bir şey yaptığını düşünerek üzülmeye başlamış gibi bir hali vardı. İnci onu üzmek istemiyordu, tekrar gülümsemesini istiyordu ama ne yapacağını da bilmiyordu.

Elmalı turtayı kabul etse miydi yoksa? Ama o zaman da ayıp olmaz mıydı? Sonuçta ona borçlanacaktı. Borcunu nasıl öderdi? Yanında hiç parası yoktu. Ama ondan almasını istememişti ki! Yine de borç sayılır mıydı? Kafası karmakarışık olan İnci her zamanki gibi samimi olmaya karar verdi. Çünkü dürüstlük her zaman insanı en güç durumdan kurtaran ve geceleri rahat uyumayı sağlayan çok güçlü davranıştı. İnci bunu bildiği için elmalı turta alan çocuğa dürüst davranmaya karar verdi.

-Elmalı turta severim, dedi. Çocuğun içi rahatlamıştı ve derin bir 'oh' çekti.

-Neden bu kadar korktun?" diye sordu İnci onun hala neden elmalı turta aldığına anlam veremeyerek.

-Çünkü, dedi çocuk. "Arkadaşlıkta beğenmediğin veya istemediğin bir şey yaparsan karşındakini üzmüş olursun. Seninle daha tanışmadan seni üzmek istemem, dedi yine gülümseyerek. Söyledikleri hoşuna gitmişti İnci'nin.

İnci'nin hiç arkadaşı yoktu ama gerçekten arkadaşlık ilişkisinde karşındakine değer vermek güzel bir şeydi.

-Elmalı turta sevmeyen var mı ki? Bence bütün çocuklar sever, dedi İnci bu sefer gülümseyerek."

-Bilmem, bazı çocuklar tatlı sevmiyor mesela. Benim kuzenim elma sevmediği için elmalı turta da çok sevmez."

-Gerçekten mi? Elma benim en sevdiğim meyve, dedi İnci önünde duran elmalı turtaya iştahla bakarak.

-Aaa! Benim de öyle. En çok yeşil mi seversin yoksa kırmızı mı?" diye sordu çocuk.

-Ben ikisini de severim ama..." dedi İnci. Sonra tekrar düşündü:

-Şöyle büyük kırmızı elmaları sanırım daha çok seviyorum, dedi. Elmalı turtasından bir çatal daha alan çocuk:

-Kesinlikle. Sulu ve tatlı olanlara bayılırım."

-Bende, dedi İnci sevinçle. İlk defa birisiyle böyle birdenbire içinden geldiği gibi konuşuyordu.

-O zaman yesene, ben neredeyse bitirdim, dedi çocuk. İnci yine düşündü. Elmalı turtanın parasını teklif edecek parası yoktu. Onun düşünceli halini gören çocuk, birden yine heyecanla konuşmaya başladı:

-Sana bir şey söyleyeceğim ama yanlış anlama dedi. İnci meraklandı, ne olabilirdi diye düşündü.

-Ne oldu?" diye sordu.

-Aslında canım senin sandviçinden çekti." İnci elindeki bayat ekmekten yapılan sandviçine baktı, şaşırdı.

-Bunu mu?" dedi İnci.

-Evet, dedi çocuk son derece iştahlı gözükerek. İnci bayat ekmeği yerken su içiyordu. Nasıl bu ekmeği canı çekebilir diye düşündü.

-O sandviçin kalanını ben yiyebilir miyim? Böylece sende benim elmalı turtamı yiyebilirsin, dedi çocuk. İnci sandviçi çocuğa uzattı, çocuk da elmalı turta tabağını İnci'nin önüne iyice itti. Sonra iştahla sandviçini yemeye başladı. İnci bir çatal turtayı ağzında bıraktı. Eriyen pudra şekerinin lezzetini elmanın, cevizin ve tarçının tadı dilinde şölen etkisi yarattı.

-Mmm! Çok lezzetliymiş, dedi.

-Evet gerçekten öyle. Senin sandviçin de çok lezzetli, dedi çocuk bir ısırık daha alarak. İnci şaşırdı. Nasıl lezzetli olabilirdi? -Bu arada ben Göksu, dedi çocuk elini uzatarak. İnci de elini uzattı.

-Memnun oldum, dedi.

-Bende memnun oldum. Okulumuza yeniden hoş geldin."

-Hoş buldum, dedi İnci turtadan bir çatal daha alarak.

-Hatırladım, dedi birden Göksu'ya bakarak.

-Neyi, dedi Göksu sandviçi bitirmeye çalışırken.

-Sen benim üç sıra önümde oturuyorsun değil mi? Hani Ömer Seyfettin'in bir kitabı vardı sıranda. Onu mu okuyorsun?"

-Aaa! Evet benim kitabım. Kaşağı."

-Sence de biraz acıklı değil mi? Ben okuyamamıştım."

-Evet, acıklı ama okumasak da nereden öğreneceğiz başkalarının hayatını, dedi Göksu sandviçin son lokmasını ağzına atarak. Zil çaldı. İkisi sınıfa yürürken Kaşağı kitabındaki hikayenin yaşanmış olup olmadığını tartışıyorlardı. 

Arkadaşımın RüyasıWhere stories live. Discover now