Sabah olduğunda İnci okula geç kaldığını düşünerek yatağından fırladı. Makarnayı yedikten hemen sonra uyuduğu için çok erken uykuya dalmış sonra gece uyanmış ve bir daha uyku tutmamıştı. Ancak sabah karşı uyuyabilmişti. O yüzden saatinin çaldığını duymadan derin bir şekilde uyumuştu. Hemen hazırlanmazsa derse geç kalacaktı. Bir de herkes sınıftayken sınıfa girmesi demek tüm gözlerin ona çevrilmesi anlamına geliyordu. Bunu asla istemiyordu. Ne kadar az dikkat çekerse o kadar rahat ediyordu. Annesi çoktan çıkmış, çıkmadan önce onu uyandırmaya çalışmış ve kahvaltının hazır olduğunu söylemişti. Masada çay, peynir, birkaç zeytin ve ekmek vardı. İnci kahvaltı yaparsa geç kalacağını düşünerek masaya uzaktan baktı. Üzerine okula üniformasını giydi. İnci en çok saçlarından rahatsız oluyordu. Çünkü saçları çok fazlaydı ve İnci'nin küçük elleri bazen bu saçları toplamaya yetmiyordu. Ama yine de İnci saçlarını her zaman toplardı. Anne ve babası hariç kimse onun saçlarının açık halini görmemişti. İnci saçlarını toplar toplamaz dışarı çıktı.
Okul kapısına kadar koşarken arkasından birinin seslendiğini duydu: Göksu'ydu.
-İnci, dur beni bekle, diye sesleniyordu. İnci onu gördüğüne sevindi. Şimdi geç kalsa da artık sınıfa tek başına girmeyecekti.
-Günaydın, dedi İnci.
-Ne kadar hızlı koşuyordun öyle, dedi Göksu.
-Geç kaldım sandım."
-Hayır, daha zil çalmadı. Biraz nefes al, dedi Göksu gülerek. İnci artık yavaş adımlarla yürüyordu. Bahçe kapısından girerken ikisinin ardında duran vitrindeki defter ışıldadı. Ama kimse görmedi.
-Bugün müzik dersi var. Biliyorsun değil mi?" diye sordu Göksu.
-Hıhı, biliyorum."
-Flütün var mı peki?" diye sordu Göksu.
-Evet, var ama hiç çalamam."
-Aa, neden?"
-Bilmiyorum, çok zor geliyor çalması."
-Yok, hiç zor değil. Ben sana öğretirim."
-Olur."
Böyle konuşarak sınıfa gittiler. Zil çaldı, öğretmen sınıfa geldi. Herkesin sırasında flütü vardı. Öğretmen türkülerimizin öneminden, değerinden ve korunması gerektiğinden bahsetti. Tahtaya 'Çökertme' türküsünün notalarını yazdı.
-Evet çocuklar, herkes ikili grup olsun. Bir süre bu parçayı birlikte çalışın, dedi. İnci yanında kimse olmadığını biliyordu. Olsun, zararı yok diye düşündü İnci. İlk defa duyduğu bu parçayı nasıl olsa çalamayacaktı. O yüzden hiç çalmaya gerek duymadan hikaye kitabını açtı ve okumaya başladı.
-Dersimiz müzik, dedi bir ses. "Eyvah öğretmene yakalandım" diye düşünürken kafasını kaldırdığında karşısındakinin Göksu olduğunu gördü.
-Ödümü kopardın, dedi rahatlayarak." Göksu ise onun gerçekten korktuğunu gördüğü için bir süre eğlendi.
-Sana flüt öğreteceğimi söylemiştim."
-Evet ama şimdi mi?"
-Tabii, dediğim gibi dersimiz müzik."
İnci flütünü eline aldı. Göksu kendi flütünde notaların yerini gösterdikçe İnci de aynen uyguladı. Yanlış yaptığında Göksu, İnci'nin parmaklarının yerini düzeltiyor, İnci'nin nasıl nefes alması gerektiğiyle ilgili oturuşunu da düzeltiyordu. Birkaç dakika sonra İnci her şeyi Göksu'nun öğrettiği gibi yaptıkça doğru sesi çıkardığına kendisi de şahit oldu. Flüt çalabiliyor olmasına çok sevindi. Aslında enstrüman çalmak sandığından daha zevkli bir şeymiş. Öğretmen sırayla herkesi ikili olarak dinleyeceğini söyledi. İnci:
YOU ARE READING
Arkadaşımın Rüyası
Teen Fictionİnci içine kapanık karakteriyle yeni geldiği okulda hiç arkadaş edinememişti. Zaten hayatı boyunca da hiç arkadaşı olmamıştı. Ama İnci'nin geldiği okuldaki şansı okulda hiç mutsuz öğrenci olmamasıydı. Göksu, İnci'nin tek yakın arkadaşı olmayı başara...