İnci okul çıkışında ne yapacağını kararsız kalmış durumdaydı. Göksu'nun yanına gitmek istedi ama hangi hastanede olduğunu bilmiyordu. Bunun için Göksuların evine giderek annesine sormaya karar verdi. Kapıyı ablası açtı. İçerisi oldukça kalabalıktı. İnci belki Göksu eve gelmiştir diye sevinerek:
-Merhaba, ben Göksu'nun okuldan arkadaşıyım. İnci. Göksu döndü mü acaba?"
Ablası, İnci kendisini tanıttıktan sonra ağlamaya başladı. İnci ablasının neden ağladığına anlam veremedi. Üstelik ablasının bacağına sarılan iki yaşlarında bir bebek vardı. Bu bebek Göksu'ya o kadar çok benziyordu ki İnci, Göksu'yla bu bebeği yan yana görse kesin Göksu'nun bebekliği derdi. Güler yüzlü bebek annesinin ağladığını görünce şaşkın gözlerle baktı sonra o da ağlamaya başladı. İnci iki kişinin karşısında ağladığını görünce ne yapacağını şaşırdı.
-Göksu hastanede, dedi ablası. Demek daha gelmedi, diye düşündü İnci.
-Acaba hangi hastanede olduğunu biliyor musunuz?"
-Cadde üzerindeki devlet hastanesinde."
-Dolmuşa binsem önünde indiriyorlar değil mi?"
-Oraya mı gideceksin? Seni almazlar ki?"
-Sen merak etme ben girmenin bir yolunu bulurum, dedi İnci. Yanındaki bozukluk saydı, herhalde öğrenci olduğunu söylerse yeterdi parası.
Hastane çok büyüktü, nereye gideceğini şaşırdı İnci. En sonunda Göksu'nun annesini gördü İnci. Onu gizlice takip edip Göksu'nun odasını bulmaya karar verdi. Hastanede koridorunun devamında başka bir koridor geliyordu. Sayamayacağı kadar çok koridordan geçti. Bir cam mekanın girişine geldiler. Annesi cam pencereye yaklaştı. İçeriye baktı. İnci annesi biraz uzaklaşmasını bekledi. Annesi bir süre sonra uzaklaşınca İnci de Göksu'yu görebilmek için cama yaklaştı. Göksu dedikleri gibi uyuyordu. Bembeyaz bir odadaydı. Duvarları, çarşafları, yüzü bembeyaz olan bir oda. Bir sürü kablo vardı. Bu kabloların bazıları Göksu'nun üstündeydi. Demek ki Göksu'nun uyumasını kablolar kontrol ediyordu.
-Göksu, diye seslendi İnci. "Göksu, ben geldim. İnci. Göksu bir an önce uyan. Ben yarın da geleceğim, tamamı mı?" İnci, Göksu'ya seslendiğinde sanki kolu kıpırdadı gibi geldi ona.
İnci yakalanmaktan korktuğu için dışarı çıktı. Ne yapacağına karar veremedi yine. Eve gitmek istiyordu. Yine okula götürdü ayakları onu. Bahçeye girmeden önce Göksu'yla rastlaştıkları yolda bir süre dikildi. O günü hatırladı.
-Göksu, bugünün dersini kaçırdın. Sınavlara çok az kaldı. Halbuki en çok sen çalışmıştın, dedi kendi kendine.
Birkaç adım yürüyünce kırtasiyenin önüne geldi. O gün hava sanki yaz günlerinden kalma gibi güneşli ve sıcaktı. Gün ışığı kırtasiye vitrininde ışıl ışıl parlıyordu. İnci ilk önce kendi yansımasını gördü vitrin camında. Sonra orta rafta diğer defterlerden daha çok parlayan bir defter dikkatini çekti: Sunshine'dı bu defter. Mutluluk Perilerinin pullarıyla bütünleşen defterdi. Sahibini bekliyordu. Mutsuz bir çocuk ona yazmaya başladığı andan itibaren onu mutlu etmek için yanında olacaktı. İnci o defteri vitrinde daha önce hiç görmemişti. Aklına bir fikir geldi İnci'nin. Göksu uyuduğu süre boyunca okulda ne olduğunu bilmeyecek, derslerindeki notları kaçıracak, dahası İnci onunla konuşamayacaktı. Ama İnci, Göksu'yla konuşmaya çok alışmıştı. Ve o yokken biriyle konuşmadığı için yine kendini yalnız, mutsuz ve asık suratlı hissediyordu. Bunun için Göksu'yla konuşuyormuş gibi tüm günleri bu deftere yazacaktı. Böylece Göksu uyandığında hem okulda ne olduğunu kaçırmayacak hem de İnci Göksu'yla konuşma fırsatı yakalamış olacaktı. Hemen kırtasiyeye girdi İnci. Defterin fiyatını sordu. Ceplerine baktı, o kadar parası yoktu. Ne yapacağını düşündü. Çok umutsuzdu. Eve gitti. Odasına girdi ve yatağının üzerine oturdu. Eski hayatında olsaydı o kırtasiyedeki bütün defterleri alabilirdi ama şimdi bir defteri almak için bile günlerce beklemesi gerekecekti. Keşke eski günlerdeki gibi bütün ceplerinden para çıksaydı. Sonra birden sevinçle fırladı.
YOU ARE READING
Arkadaşımın Rüyası
Novela Juvenilİnci içine kapanık karakteriyle yeni geldiği okulda hiç arkadaş edinememişti. Zaten hayatı boyunca da hiç arkadaşı olmamıştı. Ama İnci'nin geldiği okuldaki şansı okulda hiç mutsuz öğrenci olmamasıydı. Göksu, İnci'nin tek yakın arkadaşı olmayı başara...