Selamlar. nasılsınız ? İyi misiniz? Ben iyi olmak için çabalıyorum ama olabildiğim kadar. Çok uzatmadan keyifli okumalar diliyorum.
BÖLÜM 2
İhtiyar Elvis'i soğuk toprağa teslim ettikten sonra odasına dönüp yorgun ve halsiz bir halde olan Taehyung, yatağına uzanarak dinlenmeye çekilmişti. Üstelik gece hiçbir şey olmamış gibi babasının emri üzerine bu sabah yeniden yola çıkmış olan işçi insanları denetleme işine de zorunlu kılmıştı onu. Ama Taehyung sadece derin düşüncelere dalmıştı ve tamamen yalnız kalmış gibi hissediyordu.
Babası Taehyung'un odasına girip yattığı yerden kalkması için üstüne baskı yapıyordu. Ama o hiçbir şekilde ne babasını ne de yapması gereken işi umursuyor, üstelik onun en nefret ettiği şeyi yapıyordu, babasına karşı geliyordu. Artık baba demeye ağzı varmayan Taehyung ise sinirlerine hakim olamayan babasına susması gerektiğini söylemek uğruna zorla ayağa kalkmış ve odadan çıkmasını söylemişti. Ama babası eline hakim olamamış ve oğlunun yüzüne tokat atmıştı ve Taehyung bu sert acıya alışkınmış gibi hiçbir şekilde yüzünü çevirmemişti.
"Bana nasıl karşı gelirsin. Hadsiz! Sen kimsin de beni dışarı çıkarıyorsun!"
"Benim en büyük günahım senin oğlun olmak. Bunca yıl sessiz kaldım. Ama artık yeter. Annem senin yüzünden kendi canına kıydı. Senin ona çektirdiğin eziyetler yüzünden hayatına son verdi. Bunun hesabını Tanrıya nasıl vereceksin, ha?"
" Bana ne yapacağımı söyleyecek en son kişi sensin. Şimdi yüzünü temizle ve aşağı in. İşçiler gelmek üzere. Yoksa yapacaklarım attığım tokat'tan daha fazlası olacak." Babası odadan çıkıp kapıyı sertçe Taehyung'un yüzüne kapattı. Taehyung ise hergün giymekten nefret ettiği aynı elbise parçasının kol kısmıyla kanayan dudağını silmiş ve kapının ardındaki babasına sinirli ifadelerle bakınıyordu. Bütün hayatı boyunca babasına ilk defa sesini yükseltmişti ve sonucunun bir tokattan daha fazlası olacağını bile bile bunu yapmaya cesareti olmuştu ilk defa.
Bir at arabası ve içinde oturan birçok insan sarayın kapılarına doğru yaklaşıyordu ve Taehyung, gururunu bir kenara bırakarak aşağı indi. Çenesinin kenarından akan kanı durdurmak için sürekli koluyla çenesini tutuyordu ve bir süre sonra kanaması durmuştu ama kalan yara izini hissedebiliyordu dudaklarında.
Sarayın kapılarını iki güçlü asker bütün güçleriyle çekerek açmıştı, sarayın avlusunda Taehyung ve arkasında birçok tavaşi ve asker dikiliyordu. Beyaz ve siyah bir atı süren faytoncu, arkasındaki tahta arabada ise oturan bir grup insan yer alıyordu. Bunlar Taehyung'un babasının kendisine bahsettiği işçi insanlardı ve üstelik kalabalıklardı. Zavallı yorgun insanlar arabadan inerken Taehyung ve arkasındaki hizmetli insanlar onlara doğru yürüyordu ve "Hoşgeldiniz" diyerek nazik bir karşılama yapmışlardı. Birçok yaşlı ve gencin arasında bulunduğu kalabalık ise Taehyung'un önünde eğiliyorlar ve onu saygı ile selamlıyorlardı.
Genç oğlanlar arabadaki bazı yükleri indirirken Taehyung ise yaşlı insanlara yapmaları gereken işleri söylüyordu. Çoğuna ya sarayın bahçesinde ki ekinleri kontrol etme, hastalık alanında uzman olduğunu söyleyenlere şifacılık, yemek alanında uzman sayılan bir yaşlıya yemeklerle görevlendirmişti ve sıra genç oğlanlara gelmişti. Taehyung iki genç oğlanı sarayı gözetim altında tutmak için gözetim kulesinde, üç oğlanı da atların rutin bakım ve kontrolüyle görevlendirmişti.
Sadece bir oğlan kalmıştı geriye. Bu oğlana karşı dikkatli gözlerle bakıyordu Taehyung. Onu baştan aşağı süzüyor ve etkileyici bir ifadesi olduğu konusunda kalbi de onunla hemfikirdi. Etrafında birkaç tur dönüyor ve varlığını sorguluyordu. Sanki nadir bulunan bir çiçek gibi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Querencia // Taekook
Historical Fiction"Beni her türlü karanlık geceden kurtardınız Prensim, Her günüm sizinle bir ışık bir umut olsun. Tuttuğunuz yıpranmış ve nasır tutan ellerimde iki dudağınızın izleri duruyor, duracak son günüme kadar..."