Selamlar nasılsınız, açıkçası biraz üzgünüm çünkü bu son bölüm. Umarım bu süreçte güzel bir Fic olmuştur sizin için. Biliyorum kısa ama maalesef yazabildiğim kadar. Neyse size iyi okumalar son kez <3
Bölüm 8
Sarayın avlusunda toplanmış bir grup insan, gelen askerleri ve gözü önündeki bütün iyi şeylerden yoksun kralı karşılıyor ve at arabasının içinde getirdikleri, zavallı Taehyung ve Jungkook'a baktıklarında şaşkınlık içinde kalmışlardı. O arabanın içinde neden bu kadar ruhsuz bir halde olduklarını ve neden birlikte elleri kolları bağlı bir şekilde getirdiklerini merak ediyorlardı. Arabalar dururken Jungkook Taehyung'a dönerek "Prensim, ben çok korkuyorum." dedi.
"Seni bu cehenneme attığım için beni affet sevgilim. Belki de hayat bize büyük bir oyun oynadı, güzel şeyleri önümüze sunarak bize umut verdi ama şimdi seven kalplerimizi söküp alacak kadar acımasız bir şekilde kandırdı bizi."
"Benim korkum ölmek değil prensim, bu kalbinin etrafı duvarlarla örülü acımasız adamın sizi benden sonsuza kadar çekip alması. Siz olmadan ayağa birdaha nasıl kalkarım, beni uyanmak istemeyeceğim güzel rüyalara inandıracak ufak bir tebessüm bulmuşken birdaha nasıl onsuz yaşarım." dedi Jungkook, sevdiğinin gözlerine son kez bakıyormuşcasına derin duygulara kapılıp, inci tanelerini yere bırakırken.
Askerler elleri kolları bağlı olan bir aşk masalı içinde yaşayan iki genç aşık adamı, avlunun ortasına kadar sürüklerken, taş kalpli kralın peşlerinden onları takip ederek gelmesi de bir oyunun son perdesini andırıyordu. Bütün bunlar yaşanırken çevredeki insanlar bu olanları sadece tiyatro gibi izliyorlardı. Taehyung ve Jungkook dizlerinin üstüne çökmüş, utangaç bir şekilde kendilerini izleyen insanlara bakarken "Benden o kadar kolay kurtulacak olma ihtimalini size kim düşündürdüyse eğer, ne yazık ki başarısız olmuş. Ahh durun! tabi ya ben düşündürdüm değil mi?" Dedi gözüne nefret perdesi inmiş adam.
"Emin ol, dünyayı aldığın nefesinle bile yaşanılmaz bir yere dönüştürüyorsun. Hiçbir şey senin kadar zalim değil." Dedi Taehyung babasına karşı gösterdiği cesaretini sevdiğine kanıtlamaya çalışırken. Yediği dayakların alışkanlığından bu sefer hiç acımamıştı canı. Sevdiğinin önünde katlediyorlardı onu. "Rahat bırakın onu korkaklar! Sizin hiç mi acımıyor içiniz, oğlunuza o elleri kaldırırken?" Taehyung'un babası onun başından ayrılıp, Jungkook'un başına gelmiş ve ona da bir yumruk atmış ve bu Taehyung'u çok sinirlendirmişti "Kes sesini!"
"Onun canını yakma, yalvarırım, eğer biraz da olsa merhametin varsa onu rahat bırakırsın, ne yapıyorsan hepsini bana yap, o gitsin. Onu özgür bırak." dedi, sanki her şeyin biteceğini anlamış gibi. Babası kara kara düşünmeye başlamış ve bir koluyla diğer kolunu tutuyordu. "Prensim, ne yapıyorsunuz siz? Sizi bu şekilde nasıl bırakabilirim ki? Siz benim gerçekten özgür olacağımı mı düşünüyorsunuz? Ben sarayın dışında nefes alırken, siz bu cehennemde nasıl dayanacaksınız? Sizi bu gaddar adamla asla bırakamam." dedi yanaklarından akan yaşlar çoğalıp, yetişen filizlerin üstüne damlarken. "Bana hiçbir şey olmaz, sadece sen özgür ol sevgilim. Sana birşey olursa yaşayamam ben."
"Peki öyle olsun, madem gitmesini bu kadar çok istiyorsun. Askerler! Bunu zinnadana atın. Şunu da serbest bırakın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Querencia // Taekook
Ficção Histórica"Beni her türlü karanlık geceden kurtardınız Prensim, Her günüm sizinle bir ışık bir umut olsun. Tuttuğunuz yıpranmış ve nasır tutan ellerimde iki dudağınızın izleri duruyor, duracak son günüme kadar..."