Selamlar, nasılsınız? İyimisiniz? Ben şu anlık iyi sayılırım. Hep beraber iyi olmak dileğiyle diyerek yeni bölümle sizi başbaşa bırakıyorum. İyi okumalar.
Bölüm 3
Taehyung gözlerini açtığında ise güneşin kuvvetli ışığı gözlerine yansıyordu ve bu yüzden karşısında dikilen adamın kim olduğunu değil sadece gölgesini görüyordu. Aniden babasının sert ve heybetli ses tonunu kulaklarında duymuş ve ürkmüştü. Güneş biraz daha yükseldiğinde ise karşısında dikilen kişinin babası olduğunu, kaşlarının çatık ve dudaklarının kıvrık olduğunu gördü. Arkasında da bir grup asker atları üzerinde duruyor ve kralın emrini beklermişcesine dimdik duruyorlardı. "Senin ne işin var bu lanet olası yerde!"
"B-ben sadece..." Cevap veremedi Taehyung. Boğazı düğümleniyor ve yutkunurken bütün gücünü harcıyordu, belli ki babasından bu sefer hiç olmadığı kadar korkuyordu. Dünkü cesaretinin hepsini dolup taşan bir bardak gibi boşalttığı için hiç cesareti kalmamıştı. Babası askerlerden birini yanına çağırıp, Taehyung'u öldürmesini emretmiş ve ardından cesedini toprağa gömmelerini söylemişti. Öne çıkan koyu siyah sakallı bir asker belinden çıkardığı kılıcını Taehyung bedenine saplamak üzereyken zarif ve hafif bir ses çok derinlerden sesleniyordu ona "Prensim! Prensim!"
Taehyung gözlerini açtığında ise güneş çoktan doğmuştu ama hava bulutluydu ve rüzgar kuvvetli bir şekilde esiyordu. Korkunç bir kabus görmüştü Taehyung. Babası hiçbir yerde yoktu. Bu korkunun etkisiyle derin bir nefes almış ve ayağa kalkmıştı. "Prensim iyi misiniz?" Arkasını döndüğünde ise dün kibarlığına ve güçlü bedenine hayran olduğu o asil genç karşısında duruyordu. "Jungkook, senin burada ne işin var?"
"Herkes sizi arıyor Prensim. Babanız her yere adamlarını gönderdi. Dün gece sarayda değilmişsiniz. Sizi en son beyaz bir atla ormanın içine girerken görmüşler."
" O taş kalpli adamın ayağına birdaha gidemem. Büyük ihtimal beni öldürecek." Elleri titriyor ve bacakları kaskatı kesiliyordu Taehyung'un. Bu hayatta en çok korktuğu şey babasıydı ve annesinin ona yaşattığı travmaların aynısını oğluna yaşatıyordu.
"Prensim, titriyorsunuz. Size birşey mi yapıyor o kaba adam?" Taehyung bir süre cevap veremedi, kendisini ele vermiş olmalıydı ki Jungkook ona telaşlı bir yüz ifadesiyle bakıyordu. "Anladım. O adamdan korkuyorsunuz ve korkmakta haklısınız. Çünkü sizi arama emri verirken de yüz ifadesi hiç yumuşak değildi. Daha çok sizi merak ettiği için değil sanki size birşey yapacakmış gibi bakıyordu."
"Yıllarca çektiğim eziyet ve acı sonrasında buraya gelerek ilk defa nefes aldım. Babam buraya gelmemi asla istemiyordu. Çünkü annem onun yüzünden intihar etti ve suçlusu olduğunu bildiği için bunu bir sır olarak saklıyordu. Bak Jungkook burda olduğumu asla kimseye söyleme. Yoksa babam beni öldürür ve benimle birlikte sende yanarsın. Benim yüzümden sana eziyet edilmesini istemem." Taehyung safiri uzaktaki bir ağaçın kenarında uzun otlar arasında birşey yerken bulduğunda onu yanına çağırmıştı. "Safir buraya gel oğlum."
"Çok iyisiniz prensim. Bu adama rağmen çok güzel ve iyi niyetlerle büyümüşsünüz. Keşke babanızda öyle olsaydı." Taehyung bu yakışıklı ve asil gençten böyle şeyler duydukça kalbindeki hızlanmalar artıyordu. Bütün bedenini kaplayan bir titreme ve yüzünde oluşan kocaman bir gülümseme. Gerçekten de Jungkook'un dediği gibiydi. O herşeye rağmen güzel duygularla büyümüş bir çocuktu. Bedeni iri yarı olsa bile ruhundaki çocuk hala orada bir yerlerde yaşıyordu.
Safir Taehyung'un yanına geldikten sonra, aceleci bir şekilde onun sırtına binmişti ve gözlerini Jungkook'a dikip ellerini ona uzatmıştı. "Davetiye mi bekliyorsun? Hadi atla. Çok geç olmadan gidelim." Jungkook gözlerini Taehyung'dan kaçırıp, kocaman gülümsemişti. Bu gülüşüne karşı bile bir zaaf oluşmuştu Taehyung'un kalbinin ortasında. Jungkook'u iki gere görmüş olmasının yanı sıra bu iki görüşte bile kendisini daha iyi hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Querencia // Taekook
Historical Fiction"Beni her türlü karanlık geceden kurtardınız Prensim, Her günüm sizinle bir ışık bir umut olsun. Tuttuğunuz yıpranmış ve nasır tutan ellerimde iki dudağınızın izleri duruyor, duracak son günüme kadar..."