Keyifli okumalar <3
Bölüm 7
Akşam olmuştu, gökyüzü kendisini turuncu renklere bırakmış ve birçok hayvan bedenlerini yaşadıkları yuvalarına götürmüştü. Taehyung kendi ruhunda çiçekler yeşerten, ona sevmekten asla korkmamayı gösteren sevdiğini kurtarmak için götürüyordu onu uzaklara. Yol boyunca hiç konuşmayan, sadece önündeki dizginlere tutunup, gerek bütün eril enerjisiyle gerek inatçılığı ve kararlılığıyla kendisine hayran bırakan sevdiği adamın gözlerine usul usul bakıyordu Jungkook. Kollarını onun bedenine sıkı sıkı dolayışı, başını ensesine yaslayışı Taehyung'a aşk konusunda birçok şey öğretiyordu. Bunu onunla yaşayarak öğreniyordu. Bir yandan kötü hissediyordu çünkü annesine ve dostuna belki de dönmemek üzere bir vedayla atmıştı kendisini yeni bir hayata.
Tepelerden tepelere, patikalardan patiklara çok hızlı ve saçlarının rüzgarla dans etmesiyle birlikte koşuyordu Safir. Ormadan ve küçük mezarlıktan çok uzaklara gitmişlerdi. Taehyung Safiri ruhunun onu alıp götürdüğü yerlere sürüyordu. Küçük bir vadinin ortasından ve yanlarından akan temiz bir ırmağın yanından geçiyorlardı. "Prensim, biraz dinlenmek çok iyi olabilir. Bakar mısınız? Hayvancağız çok yorgun görünüyor. Yola sonra da devam edebiliriz. Babanız bizi burada bulamaz." Gerçekten çok yorulmuştu Safir. Adımları yavaşlıyor ve bacakları titrmeye başlıyordu.
"Sanırım haklı olabilirsin." Taehyung uzun süre Safirin dinlenmesi için duru ırmağın yanında durmuş ve üzerinden inmesiyle beraber Jungkook'un da üzerinden inmesine yardım etmişti.
"Teşekkür ederim Prensim."
"Böyle ufak bir şey için teşekkür etmeye gerek yok ki cesur yürekli sevgilim. Ne zaman zor bir durumda kalırsan ben kaldığın karanlıkta sana ışık, attığın adımlarının ayak izleri olurum. Sensiz başladığım bu hayatımı şimdi seninle bitirmek istiyorum. İçimize, bütün ettikleri işkencenin izleri olarak bıraktıkları acılarla, bizi birbirimiz olmadan yaşamayı öğretme korkularıyla doldurdukları bu çukurdan seninle çıkmak istiyorum. Şimdi bu ufak bir şey için ettiğin teşekkürlerini mutlu olacağımız, nefes alacağımız günlere sakla." Bunu dedikten sonra sevdiği Jungkook'un alnına minik bir buse kondurmuştu Taehyung. Jungkook ise hayatında duyduğu hiçbir sözden bu kadar etkilenmemiş gibi bakıyordu ay kadar parlak yüzlü sevdiğine. "Ahh Taehyung, bu kadar güzel güzel konuşursanız benim kelimelerim yetersiz kalır cümlelerinize. Fırtınada kopan felaketler yüzünden çok eksik kaldık birbirimize. Şimdi ise bütün her şeyi geride bırakarak ne kadar doğru bir karar verdik bilemiyorum ama tek bildiğim şey şuan o kadar mutluyum ki, siz yanımda olduğunuz için, hayatın bizi birleştirmesine izin verdiği için."
Safir ağaçların dibinde yetişmiş olan otları yerken, Taehyung ve Jungkook ırmağın kenarında oturarak, güneşin batışıyla turuncu renkle kaplanan gökyüzüne bakıyor ve çıplak ayaklarını suya sokuyorlardı. Jungkook'un aklına ailesiyle birlikte yaşarken evlerinin kenarındaki derede sürekli oyun oynaması gelirken, Taehyung ise ilk defa bu kadar güzel görünen bir ırmağın kenarında oturduğu için gördüğü güzellikleri karşısında büyüleniyordu. O suyla oynarken gözü bir anda Jungkook'a dikilmiş ve onu çok dalgın ve düşünceli görmüştü. "Sevgilim, seni bu kadar sıkıntıya düşüren şey nedir? Eğer içindeki rahatsızlığı büyütmeme sebep olmayacaksa lütfen anlat bana. Biliyorsun, seni her zaman dinlerim. 1 gün 1 ay veya 1 yıl, sonsuza kadar yüklerim dertlerini sırtıma. Seni böyle üzgün görmek, kalbimde derin yaralar açıyor. Lütfen anlat."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Querencia // Taekook
Tarihi Kurgu"Beni her türlü karanlık geceden kurtardınız Prensim, Her günüm sizinle bir ışık bir umut olsun. Tuttuğunuz yıpranmış ve nasır tutan ellerimde iki dudağınızın izleri duruyor, duracak son günüme kadar..."