8|'Til I wake up in the morning, you're all that I see

1.1K 126 88
                                    

8|Sabahleyin uyanana kadar, tüm gördüğüm sensin

Çağırılmadığım hatta istenmediğim bir yere gitmek ne kadar mantıklıydı bilmiyorum fakat içimden bir ses oraya gitmemi ve her şeyi kendi gözlerimle görmemi söylüyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çağırılmadığım hatta istenmediğim bir yere gitmek ne kadar mantıklıydı bilmiyorum fakat içimden bir ses oraya gitmemi ve her şeyi kendi gözlerimle görmemi söylüyordu. Benim de o sesi yani kurdumu dinlemekten başka çarem kalmıyordu zaten.

Evet... kocamın bana haber vermeye bile tenezzül etmediği, düzenlendiğini bile başka birinden öğrendiğim hastanenin bağış gecesinden bahsediyorum. Şu an oraya çok yakındım, belki Chan'la romantik bir akşam yemeğine çıkarız diye düşünerek aylar önce aldığım siyah takımımla dikiliyordum camdan yapılma mekânın biraz uzağında. 

Bu uzaklıktan bulanık olsa içeridekileri görebiliyordum, Chan dışında, bir tek onu çok net görebiliyordum. Onunla tanıştığım günden beri net gördüğüm tek insan o'ydu zaten. Gözüm ondan başka kimseyi görmüyordu yıllardır.

Sağ tarafında annesi, sol tarafında Minho vardı ve karşısında da tahminen diğer meslektaşları vardı. Sürekli onlarla konuşuyor arada bir güzel dişlerini göstererek kahkaha atıyordu. Onun bu hâllerini uzun zamandır görmediğimi acı bir yolla fark etmiştim o an. Bana en son ne zaman güldü hatırlamıyorum bile ya da en son ne zaman uzun uzadıya konuştuğumuzu.

''Söylesene Chan, artık benimle mutlu değil misin? Neden bana aylardır bir kez bile gülmedin?''

Sessizce mırıldadığımda gözümde biriken yaşlarım akmasın diye kafamı yukarıya kaldırarak derin bir nefes aldım belki de aylardır yaptığım gibi onu rahat bırakmalıydım. Beni isteseydi zaten orada olurdum, diye düşünerek gitmek için geriye döndüm ama içimden bir ses son kez ona bakmamı söylüyordu.

Kafamı geriye çevirerek son bir kez onun o çok sevdiğim siyah saçlarına ve minik yüzüne baktım. Güzeldi, çok güzeldi, kalbimi hâlâ derinden sarsabilecek kadardı. Bakışlarım yavaşça masanın üstündeki evlilik yüzüğümüzle süslenmiş sol eline kaydı sonra da onun, dolayısıyla yüzüğümüzün üzerini kapatan ele. Kaşlarım aynı anda çatılırken o elin sahibine çevirdim bakışlarımı. O da Chan'a bakarak gülümsüyor ve arada başını sallıyordu.

İçime yayılan ani sinir dalgasıyla yumruklarımı sıktım. Bu Minho denen şıllık hangi cesaretle evli bir alfanın elini tutabiliyordu?! Hem de benim alfamın?! Omegam içimde sinirden hırlamaya başlarken dişlerimi olabildiğince sıktım. Eli hâlâ alfamın elinin üstündeydi ve ben o elini kırmak istiyordum. Benim canım kocamsa hiçbir şey olmamış gibi diğerleriyle muhabbet etmeye devam ediyordu.

Sinirim gittikçe artarken ateş basmaya başlamıştı şimdiden. Bir şey yapmalıydım diğer türlü burada kuduracaktım. İçeri girmeliydim evet! İçeri girip alfamın omegası kim o şıllığa göstermeli-

''A..ow, sinirli omega kokusu alıyorum.''

Birden duyduğum sesle yerimde zıplamış ve başımı sesin geldiği yöne çevirmiştim. Arkamda benden uzun, yapılı ve serseri görünümlü bir çocuk duruyordu. Bana bakarak sırıtıyordu ve yüzündeki o ifadeyi hiç sevmemiştim.

Forgive Myself|Hyunchan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin