Büyüme hikayesini bilmediğimiz insanların bugünlerine yargılarımızı fırltıyoruz,dününe dokunamadığımız insanların bazen o önyargılarla bugününü yıkmak istiyoruz. Bazen karanlığını bilmediğimiz dünyaları ışıltılı zannediyoruz.Pavyonda,konsamatris olmakta,alemde böyle yargıladığımız dünyalar arasında...
Ailemdense alemi tercih ettiğim bu hayatın bana bahşettiği isimdi aslında Lila.Daha doğrusu alemdeki diğer kadınların bana uygun gördüğü; kaybettiğim masumluğumun,gençliğimin yanı sıra maneviyatımla kendimi zorla teselli eden,hanımların deyimiyle bakılınca huzur buldukları o kişiydim alemdeki dünyada.
''Hey!Baksana lan buraya,bir saattir sesleniyoruz sana burda.''
Küçük bir irkilmeyle bar tezgahının ardında gözlerimin,düşüncelerimin sislerinden, arınıp gördüğü bu görüntüye yutkunarak göz yumdum. Derin derin nefes alamazdım zaten mekân duman altıydı, benim gibi hassas mideli bir insan bile kokulara duyarsızlaşabiliyorsa her şey mümkündü çivisi çıkmış bu dünyada. Yine düşüncelere dalmadan karşımdaki insani varlığın ne isteyeceğine dikkat kesildim. 'Bana ortan bil tekila versene liralı civciv, âmâ elimde kalmadı dersen senlide sarhoş olur yani'' kelimelerin yarısını bu ortamlarda anlayabildiğiniz insan bulsanız şükrederdiniz.Sinirden dişlerimi gıcırdatırken elime geçen ilk bardağa doldurup fırlatır gibi önüne ittim.Tabii haliyle biraz döküldü,sorun çıkmasın bu iştende çıkartılmak için malzeme vermeyeyim ellerine diye koşaradım uzaklaşıp soyunma odasına geçtim.Sandalye gibi duran ama ahı gitmiş vahı kalmış uzun tahtaya oturup yüzümü avuçlarımın arasına aldım.Sıkıntıyla ovuştururken mesai saatimi göz ardı edip soyunmaya başladım.Kovulmakta ,aç kalmakta umrumda değildi.Daha fazla olmazdı,benliğime bu kadarı çok fazlaydı.
Çam sakızı bulaşmış siyah kazağımı alalacele sırtıma geçirip,patron gelmeden koşarak arka kapıya geçtim.Patron gelmeden diyorum çünkü gençliğimin cahilliğinden faydalanıp dört yılımı tükettiğim bu çukurda tacizcim olmaya hak kazanmıştı üstelik kendisi kırk beş yaş üstüyken.
Acil çıkış kapısına vardığımda,varlığını bile unuttuğum telefonuma el attım.Hani bildirim olmazdı çok acil olmadıkça ama benimde sevdiğim ve sevgim karşısında değer gördüğüm insanlar vardı.Her ne kadar bir elin parmak sayısını geçmesede...Bugünki düşünceli hallerime göz devirip adımlarımı hızlandırdım, önüme bakmaya gerek duymadan ezbere bildiğim yolları telefona bakarak arşınlamaya devam ettim.Huzursuzluk vardı içimde,sanki mideme öküz oturmuşta nefesimi kesmek ister gibi bir his veriyordu .Sonsuz olduğunu düşündüğüm gökyüzüne gün içersinde hiç bakmadığım aklıma gelince kafamı kaldırıp bakışlarımı çekmeden derin bir nefes çektim . Bu kapalı havada durup bakmak yegane alışkanlıklarımdandı, bana huzur veriyordu.
Telefonumun melodisiyle bakışlarımı yeniden telefonuma inrdim.Nefes'im arıyordu,ailemin bana veremediği kardeşi lanet ettiğim bu hayat bana onu vermişti.Yüzümdeki tebessümle oyalanmadan telofonu açtım ve biraz uzaklaştırdım.Eminimki çığıracaktı..
''Ya sen,sen bana niye haber vermiyorsun ha.Gecenin bu saatinde tek başına defolup gidiyorsun ama haber verme cüreti dahi göstermiyorsun.En son vizelerim var diye bize söz veriyordun bir yere gitmeyeceğim diye .Evine geldiğimde aklım çıktı geribeyinzekalı .Sözde ev tabii köpek bağlasan durmayacak, bu kulübede yaşamana bizi ikna ediyorsun madem bizede attığın her adımı haber edeceksin küçükhanım .Aloo,sana diyorum Gülfem Töngü!''.
''Ya Nefes'im tamam dur bir sakin ol, seni dinliyordum kelimeleri makineli tüfek gibi sıralamasan zaten açıklama yapacaktım ya.Ben işten çıktım yani eve geliyorum,sorularını ben gelince sorarsın olu-''..
Önümde beliren ayaklarla titrekçe bir nefes aldım.Düşündüğüm kişi olmamalıydı, burda beni yakalamaması gerekiyordu.Nefesin sesini korkudan algılayamıyordum, geri adımlayıp bu ayakların sahibine baktım.Yüzündeki pis sırıtışa eşlik eden meşhur sigarasıyla beni izleyen sevgili patronum Mücahit Bey..Hızla arkamı döndüm ama daha adımımı atamadan saçlarımdan yakalayıp kendine çekti ve dizlerimin üstüne,onun ayaklarının dibine düşmemi sağladı.Çaresizlikle eline tırnaklarımı geçirirken korkudan hıçkırdım .Telefonumu o paniğe rağmen biraz uzağa atabilmeyi akıl edebilmiştim,güçsüz değildim benim gücüm ruhumdaydı maneviydi.Sadece fiziki bir gücüm yoktu hastalıklarımdan ötürü.Bu tenha sokakta kendi başıma kurtulamazdım tek temennim Nefesin konumumdan yerime ulaşmasıydı.
''Nereye gidiyorsun la orospu öyle haber vermeden ha.Öyle kurtulmak kolay mı sandın,benden aldıklarının hesabını alamam mı sandın''.''B-bırak bırak Allahın cezası, yeter artık ben hiçbir şey almadım.Sen benden birçok şey çalmışken ben senin yanında hiçbir şey alma-''..tokatla kesilen cümlemin ardından sola doğru düştüm. Yerde sürünerek geri giderken hızlanan nefeslerimi kontrol altına almaya çalıştım. Kalbime ağrılar girmeye başlamıştı, tam bana eğileceği sırada üstüme vuran sarı ışığın ardından karşımdaki pislik için acı verici ama benim için hayat kurtaran o fren sesini duydum. Sonrasına şahit olamadan kalbime yetiremediğim nefeslerin getirdiği bayılmaya kendimi teslim ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIRLARI ZORLARKEN
General FictionLila, küçükken aile baskısı altında ezilmiş genç bir kadındır. Kısıtlanmış bir yaşam içinde nefes almakta güçlük çekerken, umutsuzluktan nihai olarak özgürlüğünü satın almanın yolunu sonuna kadar arar. Yasa dışı işlere bulaşarak, sınırları zorlayan...