Bölüm 2

17 4 23
                                    


Kazadan 13 saat sonra

Dört duvar arasında bunaldığım yetmiyormuş gibi dakikalardır bir ağızdan nasihat vermeye anlaşmış olan sayın sevdiklerimle sabrım daha çok sınanıyordu.Bir an önce köhne kulübeme gidip derinliklerindeki dört katlı sığınakta çiçeklerimle,matnralarımla ilginmek ve özütlerindeki zehiri çekerek yeni şeyler keşfetmek istiyordum.

Tepemdeki heyetin susmayan seslerine gelemeyerek bağırdım,

''Yeter ula!Sabahtan beri başımda virvirvir etmekten başka bişey yapmadınız.Hiç mi işinuz yok benden başka sizin,ha gidin ötede ne fışkı yiyecesunuz yiyin rahat bırakın ula artık beni.''

''Uuu etti bizi işsiz görimisin Celil'im.De hayde toparlan gidelum da rahat etsun çakma lazimuz.''dedi Nefes ablam.

''Tencere dibi kara seninki bizden kara Nefes,çekik gözlümün nasihate ihtiyacı yok o zaten neyin ne olduğunu bilir abim.Zaten bizim verdiğimiz nasihatlerin çoğunu dinlemiyor,boşuna yorma bu karabiber için daha fazla kendini.''dedi Türkay babam.Şirin olduğunu düşündüğüm gülüşüme masum masum bakışlarımı ekledim.Bana bakıp gülerken ayaklanan ahaliyi salavatlamak için onlarla kapıya kadar gitti.

Hastanedeki muayanenin ardından karakola ifade vermeye gitmiştik.Bünyeme stres iyi gelmiyordu,sonuç çıkmayacağını bile bile bir de defalarca karakolda anlatmıştım.Ülkemde ''azla yetinmeyen çoğu bulamaz''zihniyetli insanların sözde karınları toktu ama beyinleri boş olduğu için fatura ben ve benim gibi birçok gence kesiliyordu.

Laboratuvarım aklıma gelince derince iç çektim.Yaptıklarımdan vicdanım beni rahat bırakmasada bu işi seviyordum.Bu kadar yasa dışı şeylerle uğraşırken polislerin içine girmek arı kovanına altın tepside bal sunmak gibi oluyordu.Yanıma meyve tabağıyla gelen manevi babamla düşüncelerimi rafa kaldırdım.Elindekilere bakıp yüzümü buruşturdum,''Yalnız bayım onlardan sadece iki bilemedin üç meyveyi yerim.Meyve hazırlamak yerine kendini hazır edip beni evime bırakabilirdin.''dedim memnuniyetsiz bir sesle.

Burnumu sıkarak,''Ne yapacağımı ne zamandır sana soruyorum minnoş.''dedi. Azımın içinde homurdandım. Telefonumu fırlattığım aklıma gelince gözlerimi büyütüp panikle telefonumu aramaya başladım. Kimse de bana geri vermediğine göre bu yarım akıllıların dikkatini çekmemişti sanırım. Halimi alayla izleyen munzur gözleri görünce rahatça nefes verdim.Dilenci gibi elimi açıp,''Abem telefonumu geri vermek ister mi ?''diye sordum.Israra gerek kalmadan elime tutuşturup yanıma ilişti,

''Annenlerin yanına ne zaman gideceksin Gülfem son sınavların artık. Bilet bakmadığına adım gibi eminim.''dedi mırıldanarak. Her ne kadar sevmesem uyuşamasamda kan bağım olan bir ailem vardı. Lise hayatım başlayalıdan beri uzak olabilmek hayatımdaki en büyük şansken tatillerde onlarla vakit geçirecek olmam tamamıyla şansımın içine etmek oluyordu. Ailemin ittiği bu yolda kazandığım kimliği-yani Lila ismini-sevdiklerim hariç herkes kullanırdı.Reşit olur olmaz ilk yaptığım işlerden biride ismimi değiştirmekti. Ben tek bedende çift kimlik barındırmayı çabuk benimsemiştim. Malum ailemim yanında kazanmadığım oyunculuk yeteneği kalmamıştı. Meyve tabağını köşedeki sehpaya koyup dizine uzandım.

''Oraya gidince sizden uzak kalacağım,rahat konuşamayacağız.Mesajlarım yine gizli olacak hesap makinesin içine yeniden ve yeniden her şeyi alıp gizleyeceğim falan falann,''dedim sıkıntılı bir sesle.Tek telefonum yoktu aslında,genel olarak hepimiz en az iki telefon kullanıyorduk yaptığımız işler yüzünden.Ama ailemin yanına birden fazla telefonla gitmek arkasında birçok sorunu beraberinde getireceği için sadece iş amacıyla kullanmadığım telefonu yanıma alacaktım. 

''Ne diyeceğini biliyorum.Ata evet değer,kıymet bilmem gerekiyor ama yaşattıkları onca şeyden hele ki son olaylardan sonra evlatlık vazifelerimi yerine getirmek buna çabalamak bile koyuyor.''dedim buruk bir sesle.Parmaklarını dalgalı kömür karası saçlarımdan geçirirken soluma dönüp armut göbeğine sarıldım.

''Her ne olursa olsun minnoş sana düşen bir evlatlık vazifesi var.Zorla da olsa iyisiyle kötüsüyle yapta nasıl yaparsan yap,insanlık sende kalsın.''

''İnsanlık diyorsun yani,her şeyi çözer.Bendeki yaşanan şeyleri silip atar ha '',dedim biraz bağırarak.Hışımla geri toparlandım,''İnsanlığı bana sen öğrettin Türkay baba.Okuyamayacaktım ya ben, bir sene sınavı kazanamadım baskıdan yapamadım diye ne tekrar bir destekte bulundular ne de anlayış gösterdiler.Evde geçirdiğim o bir yılın azabını benden başka kimse bilmiyor.En son bazı şeylere tahammül edemediğim için kendi ellerimle üvey abimi muhbirlik yaparak polislere ben yakalattırdım hatırlarsan.Şuan ki halimize bak,attığımız her adımı on kere hesaplamak zorunda kalıyorken polislerle iş birliği yapma riskine giren yine bendim.Ha gideceksemde burdaki işlerimi rayına koymam en az iki haftamı yer. Kendin bilet alıver bir zahmet bana, ben sana geri öderim.''diyip sinirle balkona çıktım.Benim için hazırladığı hamağa kendimi atıp derin bir oflama koyverdim gökyüzüne bakarken.

SINIRLARI ZORLARKENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin