"Dökülün hadi."
Artık havasızlıktan ve üst üste oturmaktan bayılmak üzereyken araba durdu.
"Aça hızlı in, hızlı. Ne salınıyon gız kim görecek?"
Sesimi duyan kız kardeşim hızlanırken ofladı. Sözlerimi duyan küçük abimse sinirle bağırdı.
"Ne diyon Ala? El gadar gız kime salınacak!? O bacaklarını kırarım Aça!"
Aça kapıdan çıkarken duyduğu sözlere hiç itibar etmeden ayaklarımın dibindeki çantaları alıyordu, inebilmem için.
"Hele bi didişmeyin. Eve girekte sonra ne ediyosanız edin."
Ayağımın üstündeki bütün çantalar alınınca ben de indim aşağı.
Anamın kucağından yeğenimi aldım ve evin kapısının önüne yürümeye başladım.
Ev ecere benziyordu. Babamın dediğine göre yapılalı daha beş on sene olmuş zaten. Evi yapan aile şehre yerleşince bu evi satmaya karar vermişler.
Babamda can dostu Rıza Emmi'den duymuş bu evi. En son büyük abim de çalıştığı fabrikadan kovulunca elde ne varsa bulup buluşturup aldık bu evi.
İyice bir temizlikten sonra güzelce yaşardık Allah'ın izniyle.
Elinde ve sırtında birer torba ile babam önümden geçip merdivenleri çıktı.
"Ya Allah, bismillah." diyerek kapıyı açıp sağ ayakla içeri girdi. Onun ardından sırayla anam, büyük abim, büyük yengem, küçük abim, küçük yengem girdi içeri.
Sıra bana gelince besmele çekip sağ ayağımı attım kapıdan. Arkamdan da Aça girdi. Şöyle bir süzdüm etrafı. Ev güzeldi güzel olmasına ama çok kirliydi.
Anam eve girdiği gibi sızlanmaya başladı.
"Kız anam nasıl bi' kirdir bu? Her yer kir pas. Kemal hiç mi bakmadın evin içine? Söyleseydin hazırlıklı gelirdik."
Babamın sinirleri hızlı çıkardı tepesine. Yine öyle oldu, başladı anama cevap vermeye.
"Hatun ne söyleniyon! Geldin gördün işte, söylesem ne değişecekti?"
Yengemlerle bakışıp gülmemeye çalıştık. Anamlar hep böyleydi. İki dakikada bir kavga eder sonra barışırlardı. Küs kalamazlardı ki, çok severlerdi birbirlerini. Zamanında çok uğraşmışlardı kavuşmak için, en sonunda ise babam anamın babasını ikan etmişti bir şekilde.
Kaçmamışlardı, kaçamamışlardı. Çünkü anam dedemi çok severdi. Eğer kaçarlarsa özür dileyecek yüzü olmaz diye kaçmamıştı. Sonunda da sevda nefretin zincirini kırmıştı işte.
Ben hep onlarınki gibi bir sevda hayal ettim. Beni babam gibi koruyacak, sevecek, sayacak birini istedim. İnşallah bulurum bir gün.
Anam babamla didişmesini bırakıp bize döndü.
"Hele babanlar evin diğer işlerini halledene kadar biz de her bir yandan başlayak temizliğe haydin. Zeynep, Seyra siz salondan başlayın iki odayı temizleyin iki elden çabucak."
Yengemler çantaları sokağa bırakıp hemen salona girdiler.
Ev büyüktü, iki katlıydı. Dört odası, bir salonu, bir mutfağı, bir de arka kapıdan çıkınca hemen yanda banyosu vardı. Banyosuyla mutfağı epeyce büyüktü. Babamın dediğine göre, biz ilk kez şimdi görüyorduk evi.
"Ala, sizde bacınlan yukarı kata çıkın gızım. Ordaki iki odaynan damı silin süpürün güzelce. Hemi guzum, pasağın içinde oturmayak. Hatta bacın odalar bittikten sonra banyoyu yıkasın sen de damı yıka. Ağşama kadar bitsin. Bende mutfağı temizleyem yavaş yavaş. Sonra da dolma sardıydık ya onu yerik yanına ayran aşıylan. Hadi gızlarım başlayın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ala Gelin
Historical FictionOradaydı işte, gölün kenarındaki ağacın dibine oturmuş elindeki gazeteyi okuyordu. Kahvedekilerle kavga etmişti yine kesin. Derince iç çekip elini sakalına attı. Önce sağına baktı şöyle bir süzdü etrafı. Gözlerinin bir sonraki hedefi olacağımı bildi...