Eve geri yürürken ahşap kapılı bi evin önünde oturan kadınlardan biri yanına çağırdı bizi. Büyükler çağırınca tanımam diye gitmemek olmadığından yavaştan gittik yanına.
Bizi çağıran kadın konuşmaya başladı.
"Ay maşallah kızım, ne güzelsiniz öyle. Tü tü maşallah. Kimlerdensiniz?"
Yanaklarım kızardı. Aça ise tüm patavatsızlığıyla konuştu.
"Ay saol teyzecim, Yılmazlar'ın Kemal'in kızlarıyız biz."
Kadın önce tanımamış gibi baktı. Sonra hatırlamış olacak ki yüzü aydınlandı.
"Haa! Şu yeni taşınan Yılmazlar... Kızım ananıza söyleyin de gelsin yanımıza tanışalım. Böyle uzak uzak olmaz ki."
Yanındaki kadınlardan onaylayan sesler çıktı. Sonra içlerinden başka bir kadın, maşallah yaşına rağmen çok güzel görünüyordu, konuştu.
"Al saçlı kızım, de hele adın ne senin?"
Bizi çağıran kadın güldü.
"Hem al saçlı hem de al yanaklı."
"Ala, ismim. Kardeşimin adı da Aça."
Kadınlar hep bir ağızdan 'maşallah' dedi.
Kadınlar tekrar anamı çağırmamızı söyleyip gitmemize izin verdiler.
~
Eve geldiğimiz gibi bıraktığımız işe devam ettik. İlk önce yarım bıraktığım avluyu tamamladım. İyice yıkayıp süpürdüm. Sonra avlunun kenarına yapacağımız bahçedeki otları temizledim alt üst ettim toprağı. Abimler ile yengemler ekecekti sonra burayı. Çünkü ben toprakla fazla uğraşmaktan haz etmezdim, Aça böcekten korkardı, anamın yapmasına da babam izin vermiyordu.
Avludaki işlerim bitince içeri girdim. Yengemler mutfakta aş pişiriyo, Aça da merdiven altına erzaklarımızı yerleştiriyordu. Gerçi çok bir şey kalmadıydı, başlardık yakında yapmaya.
Anamsa salonda çocukları eyliyordu. Ben de anamın yanına ilerledim.
"Ana?"
Bakışları bana döndü.
"He anam?"
"Dediğin işleri yaptım, başka nereyi yapayım? Bir şey kaldı mı?"
Gülümsedi. Anam işi biter bitmez oturan adamı hiç sevmezdi. İşin mi bitti, hemen gidip başka ne var diye soracaktın ona. Öbür türlü kurtulamazdın çenesinden. Yengemlere az çektirmediydi bu huyundan.
"Oy benim al guzum! Babangil iş aramaya çıktıydı ya gelirler aha şimdi. Yengenler aş pişiriyo, sen de çay yanına çörek pişir guzum emi?"
"Tamam ana. He bide ekmeğimiz bitmiş ana, yengemlerle tandırı temizleyek mi sonra?"
Yengemler 'ne diye iş çıkarıyon başımıza' deyi etimi cimcireceklerdi ama olsun, anam kadar olmasa da ben de sevmezdim boş oturmayı. İş varsa bitecekti önce sonra oturacaktın oturacaksan. Oturan adamdan hayır gelmezdi.
***
Babamların çaylarını yeniledikten sonra anamgilin yanına avluya çıktım.
"Ana, eyi diyon hoş diyon da o kadar ekmeği bu kadar kişiyle nasıl yapacaz ki?"
Zeynep yengemin lafına anam kaşlarını çattı.
"Konu komşuyla tanışır onları çağırırız, elimiz bollaşınca da yevmiyelerini veririz gelinim. Zor iş mi?"
Seyra yengemin kaşlarını kaldırdığını gördüm.
"Ana eyi de kim gelir ki yardıma?"
"Ayh garabasan gibim bastınız beni, susun gı azcık."
Anamın dediğiyle hepimiz gülüştük.
Aklıma gelenle anama döndüm.
"Ana komşu demişken, Bugün sudan gelirken kadınlar çağırdı yanına bizi. Akşam meydanda oturcaklarmış, seni de çağırdılar."
Lafımın bitmesiyle kapı çaldı.
Aça gidip kapıyı açtı.
Avlunun kapısı açılınca içeri simsiyah saçlarını örmüş üstüne kırmızı yemeni atmış, pembe tumanlı bir içim su bi kız girdi.
"Selamın aleyküm, anamlar meydanda oturuyordu da gelecek misiniz diye soruyorlar."
"Oyy, gız sen ne güzelsin öyle. Maşallah, tü tü tü... Geliriz kızım geliriz, sen otur iki."
Annem nazar duasını okurken biz de gülüşerek içeri girmeye niyetlendik Aça ve yengemlerle.
O sırada kız yeniden konuştu,
"Erkekler de var ama uzakta oturuyorlar."
İçerdekileri çağırmamızı direkt söylemesi ayıp olacağından alttan alttan ima etmesi hepimizi gülümsetti.
Anam kaç göz yapınca hemen girdik içeri. Önce oturduğumuz yere girdik babamlara söyledik. Sonra odalara gittik üst değiştirmeye. Sabahtan beri üstümüzde olan elbiselerle komşuya mı gidilirdi? Ayıp olurdu.
Ben kırmızı basma elbisemi giydim, Aça'da mavi olanını giydi.
Geri avluya çıktığımızda yengemler de ordaydı. Hep beraber kızın ardından yürüdük.
Sabah çeşmeye giderken gördüğümüz tahtaların üzeri şimdi insanla doluydu. Babamlar erkeklerin oturduğu tarafa geçti biz de kadınların yanına ilerledik.
Oturur oturmaz hemen kaynaştık. Çok sıcak kanlıydılar. Hemen kabul ettiler bizi. Oradan buradan konuşurken bizi çağıran kız yanımıza yanaştı.
"İçerden çay may getirecez yardıma gelcek misiniz?" Bunun üstü kapalı bir kaynaşma daveti olduğunu bildiğimizden hemen kalkıp içeri geçtik. Geçen suda tanıştığımız kız Seher de burdaydı.
İçeri girmemizle uğultu kesildi. Tüm dikkat bize döndü.
Sabah ki ablanın yanında oturan kadın konuşmaya başladı.
"Kız siz yeni gelenlersiniz değil? İsminiz ne hele deyin bakem?"
"Ben Aça, ablam da Ala."
Zeynep abla gülümsedi.
"Yaşınız kaç kız?"
"Ben 19'uma bastım bu sene, bacım daha 17."
"Büyükmüşsün kız, var mı nişanlın yavuklun bi şeyin?"
"Yok abla."
___
Takip etmeyenler için panoda ki duyuruyu bir de buradan soracağım;
Bu hikaye için aynı kalsın dediğiniz ya da değişmesini istediğiniz şeyler var mı?
Çoğu şeyi değiştirmeyi planladığım için , mesela Aça'nın hikayesi, soruyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ala Gelin
Fiksi SejarahOradaydı işte, gölün kenarındaki ağacın dibine oturmuş elindeki gazeteyi okuyordu. Kahvedekilerle kavga etmişti yine kesin. Derince iç çekip elini sakalına attı. Önce sağına baktı şöyle bir süzdü etrafı. Gözlerinin bir sonraki hedefi olacağımı bildi...