Ağabeyimin sesini duyduğum gibi kalkıp aşağı koştum.
Salonda divanda oturuyordu. Beni görünce yanına vurdu iki kere.
"Ne oldu ağabey?"
Yanına oturmadan sordum. Çok kızmış gibiyse hemen kaçacaktım çünkü.
"Sabah ki olayı konuşacaz, gel otur."
Tereddütle oturdum. Kızmış mıydı ki sabah? Gerçi, kızardı tabii. Adama boş boş trip atmıştım ve adam benim bir ayda attığım tribi karısından yemiyordu.
"Sabah, çok mu kırıldın?"
"Yok ağabey, bana geliyorlar biliyon. Bir anda oldu öyle. Hem zaten öyle çok da hazırlanmamıştım ona rağmen evde anam çıkınca sen öyle diyince tutamadım kendimi.
Ali ağabeyim hıhlar gibi güldü. Bu onun gerizekalı deme gülüşüydü. Haklıydı, diyemezdim bir şey. Ki haksız olsaydı da susmak zorunda kalırdım en son.
Elini cebine atıp bir tane çikolata çıkardı. Bu çocukluğumuzdan beri onun özür şekliydi.
"Bunu bakkal verdi, çocuklara vereyim diye de sen daha çok seviyosun. Sen ye."
~
Elimizde poşetlerle avludan içeri girdik. Bugün ağabeylerim hazır izinliyken bacımla beni çarşıya götürmüştü, oradan geliyorduk.
"Oyy kuzularım gelmiş."
Ali ağabeyim anama sarıldıktan diğer poşetleri ayakkabıları koyduğumuz yere bırakıp elinde yengeme aldığı poşetle içeri girdi.
"Zeynep bi bak hele bunları doğru mu almışım?"
Alp ağabeyim de anamın elini öpüp içeri girdi.
"Seyra!"
Onlar içeri girince biz de anamın yanına gittik.
"Kızım göster hele ne aldın istemeye?"
Hemen kırmızı kalpli poşetten isteme için aldığım elbiseyi çıkarttım.
Ne çok abartı ne çok sadeydi. Tam da istediğim gibiydi. Beyaz, uzun kollu, belden sonrası bollaşan, saten kumaşlı bir elbiseydi.
Dükkandaki herkes çok beğenmişti. Benim de içime sinmişti.
"Kız çok güzel ya bu. Ne yakışmıştır sana annem. Tü tü tü maşallah."
"He maşallah he, yaban kedisi gibi durdu içinde ana. Ne övüyon şunu."
Alp ağabeyim yanımıza gelirken konuşuyordu.
"Hiçte bile! Çok güzel olmuştum, kıskançlığından çatladığın için böyle yapıyon."
"Ne kıskanıcam kız seni, gel buraya."
Ağabeyim kafamın arkasından tutup kolunun altında sıkıştırdı beni. Bir yandan gıdıklıyor bir yandan saçımı karıştırıyordu.
"Allah'ın öküzü, bıraksana beni! Ali ağabey yardım et."
Ağabeyim beni daha çok sıkıştırdı. Artık nefes alamaz hale gelmiştim ki biri ağabeyimi üstümden aldı. Ali ağabeyim, Alp ağabeyimi kenara yatırıp bağırdı.
"Kız hasta geri zekalı!"
Aça da üstüne atlarken bağırıyordu.
"Sen ablama nasıl işkence edersin? Hain!"
Onlar kenarda dövüşürken ağabeyim saçlarımı düzeltip alnımdan öptü.
"İyi misin güzel kardeşim?"
Kafamı salladım. Ağabeyim de saçımı bir kez daha okşayıp anamın yanına oturdu.
"Anam, bak bunlar da sana."
Anamın yanakları kızardı hemen. Çok severdi böyle şeyi ama hiç kalkıp da bana da bunu alın demezdi. Önce siz kendinize bakın derdi.
"Nasıl sevdin mi ana? Ben seçtim!"
Belirtmezsem olmazdı. Ben seçmiştim sonuçta, parası ağabeyimden çıkmış olsa da.
"Sevdim kızım sevmez olur muyum hiç? Yavrularım almış, kara lastik olsa severim."
"Oyy anam!"
Anamın yanına sulu bir öpücük bırakıp o kızamadan yanımdaki poşetleri alıp yukarı koştum. Aşağıdaki poşetleri biri getirirdi elbet. Odaya poşetleri bırakıp üstümü değiştirip hamama indim. Elimi yüzümü iyice yıkayıp geri çıktım.
"Ala yengem bi gel hele Leyli'yle Seher geldi."
Koşarak yanlarına gittim, evin girişinde bekliyorlardı.
"Kızlarla Zeynep ablaya gitcez, anandan izin aldık siz de geliyorsunuz."
Daha ağzımı açmaya kalmadan Aça'yla peşlerinden sürüklenmiştik bile. Gerçi Aça halinden memnun gözüküyordu, bendim tek sürüklenen. Kırmızı kapının önünde bekleyen Memo'yu görünce kaşlarım çatıldı. Bu sırada kızlar içeri girdi. Tam kızların peşi sıra Zeynep ablagilin avluya giriyordum ki kızlar almadı içeri.
"Kız ne oluyo? Hem çağırıyonuz hem içeri almıyonuz."
Kızlar gülüştü. Belli ki Aça da biliyodu ne döndüğünü.
"Seni burada bilsinler diye çağırdık, Sen Memo'yla gidecen."
"Nereye? Kız cevap versenize!"
Beni takmadan içeri girdiler. Çatık kaşlarla yanımda bekleyen çocuğa döndüm.
"Nereye gidiyoz?"
Omuzlarını ben bilmem der gibi kaldırıp önden yürüdü. Ben de el mahkum arkasından yürüdüm.
Köyün artık akmayan eski çeşmesinin oraya geldiğimizde durdu.
"Al abla çeşmenin arkasına geçcen, ben de seni aha şorda bekleyecem."
Deyip bekleyecem dediği yere gitti koşarak. Kesin soru sormayayım diye yaptı.
Dediği gibi çeşmenin arkasına geçince onu gördüm.
"Hoş geldin Al Güzel."
Yazım yanlışı vb varsa belirtin lütfen.
Umarım sevmişsinizdir bölümü, ben pek sevmedim ama. ):
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ala Gelin
Fiction HistoriqueOradaydı işte, gölün kenarındaki ağacın dibine oturmuş elindeki gazeteyi okuyordu. Kahvedekilerle kavga etmişti yine kesin. Derince iç çekip elini sakalına attı. Önce sağına baktı şöyle bir süzdü etrafı. Gözlerinin bir sonraki hedefi olacağımı bildi...