sınır, 400 oy - 25 yorum.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
"Aça hızlı hızlı sil yerleri! Ne bu yeni gelin gibi tutuyon bezi?"
Annemin bacıma bağırması kulağıma ulaşınca gülmemi tutamadım. Aça yine nazlana nazlana iş yapıp annemi delirmişti kesin. İş yaparken yorulunca yavaşlar nazlı nazlı yapmaya başlardı işi. Sabah babamlar çıktığından beri ev temizlediğimiz için belli ki yorulmuştu.
Akşama babamla ağabeylerimin kahveden tanıdıkları gelecekti ailecek. Annem bunu duyunca durur muydu? Asla. Hemen başladık temizliğe, misafiri bırak evde bizim bile girmediğimiz yerlere kadar temizlemiştik. En son temizlik bitmeye yakın da beni mutfağa atmıştı tek başıma. Şimdi de hamur yoğuruyordum
Adım sesleri bu sefer mutfağa doğru gelince hamuru daha güçlü yoğurmaya başladım. Şimdi gelip bir de beni oyalanırken görürse kabak bana patlardı. 'Ablası ne ki kendisi ne olsun, gördüğü neyse onu yapıyor kız.' diye lafı yapıştırırdı hemen. Bir saniye düşünmezdi.
İçeri girip şöyle bir bakındı. Laf söyleyecek bir şey aradığını bildiğimden işime devam edip hiç kafamı kaldırmadım. Dursam ona da laf edecekti çünkü.
"Bitmedi mi daha hamur? Yemek hazırlığına ne zaman başlayacan? Yarın sabah mı?"
İç çektim, kusursuzda da kusur arıyordu bu kadın. 'Yok seneye başlayacam anne' demek istesem bile sakince kafamı hamurdan kaldırıp konuştum.
"Her şeyi doğradım hazır zaten, hamur dinlenirken yemekleri koyacam; sonra da onlar pişerken hamuru pişirecem anne. Daha hızlı olsun diye döyle yaptım. Tek başıma olunca."
Yüzü buruştu. Bugün günündeydi maşallah. Ağzımla değil kuş aslan tutup getirsem 'niye aslan getirdin kuşun suyu mu çıktı' derdi.
Sessizce başını sallayıp çıktı mutfaktan, diyecek bir şey bulamayınca.
Arkasından iç çekip işime devam ettim. Hamuru mayalanmaya kenara bırakıp ocağın başına geçtim. Hızlıca yemekleri koyduktan sonra ağızlarını kapatıp pişmeye bıraktım. Bu sırada hamuru bezeleyip yaktığım ateşte ekmekleri pişirdim.
Benim işim bitmeye yakın yengemlerle bacım yorgun şekilde içeri girdi. Hepsi nefes nefeseydi. Onların ardından yeğenlerim Kandemir, Ahmet, Adil ve Kader girdi.
Yengemler onların halini görünce daha oturmadan onlara koştular.
"Hiih oğlum, bu hal ne!?"
Seyra yengem Ahmet'le Adil'i enselerinden tuttuğu gibi mutfaktan çıktı.
Zeynep yengemse daha Kandemir'i azarlıyordu.
"Oğlum hadi sen giriyon çamura, bacını niye sokuyon? Bilmiyon sanki hasta oluyo hemen."
"Ama anne dinlemiyor ki, ben napayım?!"
"Yürü hadi yürü!"
Onlar da mutfaktan çıkınca Aça'yla gülerek birbirimize baktık. İkimizin de aynı şeyi düşündüğüne adım gibi emindim.
Biz çocukken abimler nereye gitse peşlerine takılırdık, onlar da erkek çocuğu olunca kaç yaşında olurlarsa olsunlar hep üstlerini kirletecek şeyler yaparlardı. E bizde peşlerinden girince annemin aklayıp paklayıp gönderdiği her yerden toz içinde gelirdik. Annem de bizi bırakır onları azarlardı.
Şimdi de Kader ağabeyiyle kuzenlerinin peşinden ayrılmıyor, sonu da hep aynı oluyordu. Bize de gülecek malzeme çıkıyordu. Hele ağabeyim evdeyse daha da eğleniyorduk.
"Ne dikiliyonuz, hadi işe!"
***
"Ama ben dediydim ona o iş olmaz diye, dinlemedi beni gitti yaptı. Ben biliyodum sonunun böyle olacağını."
Tepside ki çayları dağıtırken sinirden ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Misafir gelen ailenin kızı meğerse Demir'e yanıkmış, geldiklerinden beri Demir aşağı Demir yukarı deyip sinirimi tepeme çıkarıyordu.
"Demir esmer sever aslında."
"Sen çok küçüksen, Demir daha dolgun sever."
"Demir biber dolmasını çok sever."
"Senin ellerin nasır bağlamış, o ne öyle maraba gibi? Demir sevmez ki."
Aça ise beni sakinleştirmeye çalışıyordu zavallım. Kızın her ağzını açışında bambaşka bir yerden konu açıyordu.
"Abla çeşmenin yanındaki ağaçlıktan odun istiyodu annem geldi mi onlar?"
"Abla kasabaya mı insek hafta sonu?"
"Abla Kandemir ağabeyime mi benziyo yengeme mi?''
"Abla yine lavanta toplayacaz mı?"
Nerde saçma sapan konu var hepsini konuşmuştu azcık da olsa sakinleşeyim diye. Şimdi ise çay dağıtıyordum, çayları içip hemen giderlerdi inşallah.
Hayır Güray amcayla Leman teyze çok iyi insarlardı, ona lafım yoktu. Oğullarının da bir yanlışını görmemiştim ama kızları beni döv diye bağırıyordu, ben de kendimi sıkıyordum bu isteğine karşılık vermemek için kendimi zor tutuyordum. Çok yardımsever bir insan olduğumdan, başka bir şeyden değil.
Çayları dağıtıp köşeye bacımın yanına geçtim. Tam sakinleşicem kız konuşmaya başladı yine.
"Ee şimdi evlencek misin sen Ala? Nerde tanıştınız ki Demir'le? Peşinden koşturmuştur seni şimdi, tanıdığım için biliyom huyunu."
Ortamı derin bir sessizlik bürüdü. Gözlerim anında kıza döndü. Aça'nın kolumu tuttuğunu hissettim. Burnumdan kısa kısa nefes almaya başladım. Ama ağzımı açmama kalmadan küçük ağabeyim olaya el attı. O el atmasaydı ben kızı atıcaktım çünkü.
"Höst! Bacım bak susuyom ama ayıp oluyo artık, edebinle susacaksan sus yoksa ben de bırakacam edebi arı!"
Kızın yüzü mosmor oldu. Ailesinin mahcupluğu da belli oluyordu. Babam derin bir nefes alıp ağabeyimin omuzunu sıkıyordu, sakinleşsin diye. Annem de büyük ağabeyimin koluna sarılmıştı kalkamasın diye.
"Kemal kusura bakma kardeşim, bizim kızın dilinin kemiği yok. Biz kalkalım artık."
Babam hemen Güray amcanın kolunu tutup geri oturttu kalktığı yere. Bu sırada büyük ağabeyim kalktığı gibi dışarı attı kendini. Tütün içecekti sakinleşmek için. Arkasından yengem de çıktı. Alphan ağabeyim ise divanın arkasına kafasını dayamış şakaklarına baskı uyguluyordu.
"Çocuk daha olur öyle şeyler, önemli olan tekrarı olmasın. Hem bunun için aramız bozulacak değil ya Güray. Otur şuraya."
Annem de hemen bize döndü. Onun da rahatsız olduğu belliydi. İki dakika da ortamın ağzına etmişti kız.
"Kızlar tatlıları alın da gelin hemen, ağzımız tatlansın. Hadi, çabuk"
Biz hemen mutfağa giderken Göktuğ ağabeyin sesini duydum.
"Baba ben Gül'ü eve götürüp geleyim, kendine gelir belki düşünsün biraz tek başına."
Mırıldandım ağzımın içinde.
"Onun düşünecek beyni yok ki, geri zekalı."
sinirlendikleri şeyi çok küçük bulabilirsiniz ama kaç yıl önceden bahsediyoruz ve ağabeyleri ve babasını geçtim yabancı erkeklerin yanında bunu demesi ayıp, ayıbı bırakın yanlış. bence günümüzde bile yapılmaz.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ala Gelin
Narrativa StoricaOradaydı işte, gölün kenarındaki ağacın dibine oturmuş elindeki gazeteyi okuyordu. Kahvedekilerle kavga etmişti yine kesin. Derince iç çekip elini sakalına attı. Önce sağına baktı şöyle bir süzdü etrafı. Gözlerinin bir sonraki hedefi olacağımı bildi...