Sabah üzerimde hissettiğim ağırlık ile uyandım. Gözlerimi araladığımda Hoseok'un bana sarılarak uyuduğunu fark ettim. Kollarını ve bacağını üzerimden yavaşça kaldırdıktan sonra yatakta oturur pozisyona geldim. Baş ağrımı hissetmem ile kaşlarımı çattım. Biraz masaj yaptıktan sonra yataktan kalktım.
Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra çıktım. Dolabımı açıp seçtiğim kıyafetleri bir kenara bıraktım. Altımı değiştirdikten sonra üzerimi çıkardığım sırada Hoseok gözlerini araladı. Dönüp bana baktığında gözlerini fal taşı gibi açıp kendi üzerini kontrol etti. Kıyafetlerinin üzerinde olduğunu gördüğünde nefes verdi.
"Korkma bir şey yapmadım"
Diyerek tişörtü üzerime geçirdim. Kaşlarını çatıp başını ovmaya başladı.
"Kahve içince gelirsin kendine"
Kafasıyla onayladı. Birlikte aşağı indik. Sandalyede oturup başına masaj yapmaya başladı. Bende ikimize kahve hazırladım. Hoseok için kahvaltılık bir şeyler çıkarıp masaya bıraktım. Kahveler de olduktan sonra birini ona verip yanına oturdum. Kahveden içtikten sonra bir şeyler yemeye başladı.
Gözlerimi yumup lanet baş ağrımın geçmesini bekledim. Çok fazla içen biri değildim ama içtiğim zamanda kolay kolay sarhoş olmam. Gözlerim kapalıyken aklımda bir şeyler belirtmeye başladı. İki kişi vardı ama yüzlerini göremiyordum. Birlikte kahvaltı ediyorlardı ve bir anda kayboldular ve yeniden belirdiler ve yine kayboldular. Gözlerimi hızlıca açtım. Rüya görmüş olamam sanki bir şeyleri unutmuşum ve hatırlıyormuşum gibiydi.
"Hyung iyi misin?"
Kısa bir iyiyim diyerek kahvemi yudumlamaya devam ettim. Hoseok ile karşılaştıktan sonra görmeye başladım. Onunla bir alakası mı vardı? Hafızamı kaybetmiş olabilir miyim? Eğer öyleyse neden sadece iki kişi görüyorum? Neden Hoseok ile tanıştıktan sonra görmeye başladım? Gibi sorular kafamda dolanmaya başladı.
"Ben artık gideyim sana da sorun çıkardım üzgünüm"
Dediğinde ona döndüm. Sorun olmadığını söyleyerek saate baktım. İşe başlamama az kalmıştı duş alıp gitsem iyi olucaktı.
"Biraz bekle birlikte çıkalım olur mu?"
"Yok ben gideyim eve gidip duş almam gerek hala içki kokuyorum"
Tamam diyeceğim sırada saati görmesi ile yerinden fırladı. Ne olduğunu anladığım bakışlarla masayı topluyordum. Hoseok endişeli şekilde konuştu.
"Geç kalmışım babam çok kızacak"
Umutsuz şekilde baktığında elimdekileri bir kenara bırakıp bileğinden tutup odama doğru götürdüm. Dolabımı açıp en büyük kıyafetlerimi seçip verdim. Hoseok sadece ne yaptığıma bakıyordu. Hızlıca ona döndüm.
"Hızlıca duşa gir seni bırakıcam, en büyük kıyafetlerim bunlar iste-"
Elimdeki kıyafetleri alıp banyoya girdi. Su sesini duyduğumda kendim için kıyafetleri ayarladım ve giyindim. Rahatça giyinebilsin diye Hoseok'u odamda bırakıp mutfağa girdim. Bulaşıkları toplayıp etrafı kontrol ettim ve Hoseok'u beklemeye başladım.
"Geldim"
Arkamı döndüğümde kıyafetleri süzdüm. Pantolon üzerine tam oturmuştu ve tişört biraz bol gelmişti. Kafamla onaylayıp araba anahtarını, cüzdanımı ve telefonumu alıp ayakkabılarımızı giydik. Arabaya binip sürmeye başladım. Yol boyunca yol tarifi dışında konuşmadık. Zaten ne konuşabilirdik ki? Vardığımız zaman koca binaya göz attım. Babası bir şirket yönetiyordu demek ki. Hoseok hızlıca arabadan inip teşekkür etti ve koşarak şirkete girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Young And Beatiful | Sope
FanfictionGenç ve yakışıklı olmadığım zaman beni sevecek misin? Acı çeken ruhumdan başka hiçbir şeyim kalmadığında beni sevecek misin?