Merhaba! Ben Cümlelerin Kraliçesi! Dördüncü bölüme hoşgeldiiin! Bu bölümü okuduğun için teşekkürler. ( ^-^)ノ∠※。.:*:・'°☆
Bugünün parçası:
Sam Smith - Fire On Fire
(Okumadan önce sözlerine bir kez bakmalısınız.. Harika bir şarkı... :)Oy vermeyi, yorum yapmayı ve sıradaki bölümü okumayı unutma lütfen..
İyi okumalaaaar (*^。^*)
*Haykırmayan biz değildik. Duymayan onlardı...*
4. BÖLÜM: HİÇLİK
Bazen birşeylerin olmasını beklersiniz. Onun olmasını çok istersiniz... Ama aynı zamanda olmayacağını da biliyorsunuzdur. Bu, batan bir geminin tekrar suyun yüzüne çıkmasını istemek gibidir. Ancak gemi çoktan derinlere demir atmıştır bile. İsteseniz de istemeseniz de artık suyun altında yaşamaya alışmalısınızdır. İster isteyin ister istemeyin balıklar etrafınızda dolaşacak yosunlar üzerinizden yüzecektir. Okyanus sizi kendi atmosferine çekecektir.
Ve Layla da şu an kendini okyanusun dibinde hissediyordu. Nefes alamıyordu. Kalbindeki o sızı yine baş göstermişti.
Donmuş gözlerini Ares'ten çekti.
"Atımı getirin." Dedi soğuk bir sesle. "Anlaşılan bu Prensin kişisel meselesi. Burada kalmama gerek yok." Muhafızlardan biri yirmi metre ötede duran bembeyaz atı getirmeye gitti. Ama biri hala Laylanın yanında kalmıştı.Ares ayağının altındaki adama aldırmadan onu silkeleyerek Layla'nın yanına koştu. Bu sırada Layla çoktan ata binmişti. İpleri tuttu ve ata emir vermek için ellerini havaya kaldırdı. Ancak onu durduran Ares'in elleri olmuştu. Yalvaran gözlerle Layla'ya bakıyordu.
"Gitme.." dedi. "Lütfen gitme Layla... Onun kim olduğunu sana anlatacağım! Lütfen gitme..." kelimeleri ardı ardına sıralıyordu. Ne söylediğini kendisi bile bilmiyordu. Tek anlatmak istediği Layla'nın böyle gitmesini istemediğiydi. Kalmasını istiyordu. Onunla konuşmak istiyordu. Ne anlatacağını ne söyleyeceğini bilmiyordu. Ama sadece gidişini durdurmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Şafak
Historical FictionDüşün; karanlığın tam ortasındasın. Etrafını bir sis sarmış. Herşeyini kaybetmişsin. Bir fırtına var. Yürüyemiyorsun bile... Tacın yere düşmüş. Elbisen kirlenmiş. Nefes alamıyorsun. Kalbinde bir hançer. Bir acı. Yere yığılıyorsun görüş alanın daralı...