13. Bölüm

224 34 4
                                    

Yeni güne gözlerimi açmak için şuan çok erken bir saatti. Daha kargalar kahvaltısını yapmamıştı. Ama benim telefonum yaklaşık yedi dakikadır bir dakika dahi susmamış ve ısrarla çalmaya devam ediyordu. Arayan kişi kimse çağrı sonlanır sonlanmaz tekrar arıyordu. Uğur yanımda uyuyordu. Kim beni bu kadar ısrarla arayacaktı o zaman? Nur telefona mı baksan artık. Kim seni bu kadar ısrarla arayan öğrenmiş olurduk hem. Uğur bu sese nasıl uyanmamıştı anlamamakla beraber komodinin üzerindeki telefonumu elime aldım. Ekrana baktığımda dumur olmuştum. Ekranda beliren ismin beni arayacağını hiç düşünmemiştim. Abin o senin Nur. Doğru abim. Ama benim ailem yoktuki nasıl abim olabilirdi? Nur Doğu bilmiyor. Senin kardeşi olmadığını bilmiyor. Annesi neden söylememiştiki aslında kardeşi değil de amcasının kızı olduğumu. Çağrıyı yanıtlamak ve yanıtlamamak arasında kalırken Uğur'un pürüzlü sesini işittim. Yatakta doğrulmuş ve kaşlarını çatarak suratıma bakıyordu.

"Açacak mısın artık?" Bu bir sorudan çok açmam için söylenmiş birşeydi. Ama ben açmak istiyormuydum? Çağrı bir kez daha sonlandı. İki bilemedim üç saniye içinde aynı numara, yani yıllarca abim bildiğim ama aslında amcamın oğlu olan abim tekrar aramaya başlamıştı. Uğur bir hışımla telefonu elimden aldığında arayanın kim olduğunu görmüştü. Tereddüt dahi etmeden çağrıyı yanıtladı ve hoparlörü açtı.

"Alo abla?" Bu ses Emirhan'a aitti. Yıllarca kardeşim bildiğim ama kardeşim olmayan Emirhan'a. Nur onun bir suçu yok. Evet onun bir suçu yoktu. Ama herkes bana yabancıymış gibi geliyordu. Bir tek kişi hariç. O kişide aslında en yabancı kişiydi. Ama yabancı gelmiyordu. Uğur.

"Abla ordamısın?" Ben henüz bir cevap vermemişken Emirhan devam etti. "Bana mı küstün abla? Gideli ne kadar zaman oldu. Hiç aramadın? Bana küstüğün için mi? Anneme ne zaman seni aramak istediğimi söylesem bana hep işinin çok yoğun olduğunu söyledi. Abla seni çok özledim." Gözlerim Emirhan'ın sözleriyle beraber dolarken Uğur'un elinden telefonu aldım.

"Ablacım." diyebildim saniyeler sonra. Emirhan heyecanla konuşmaya başladı.

"Abla... Ablam. Bana küstün sandım. Telefonu da açmadın. Açtığında da konuşmadın. Bana küstün mü abla?" Küçücük henüz sekiz yaşındaki bir çocuğa bunu düşündürüp üzdüğüm için kendimden nefret ettim. Tatlı çıkmasını umduğum bir sesle "Hiç öyle şey olurmu ben sana küsermiyim? Sadece anneninde dediği gibi fazla yoğunum ve başımı kaşıyacak vaktim yok." dedim. Emirhan inandımı bilinmez ben olsam inanırdım. Sonuçta o sadece sekiz yaşında bir çocuktu. Fazla sorgulamaması gerekirdi. Ama maalesef çocuklar daha meraklı ve daha sorgulayıcı olabiliyordu.

"Annen mi? Annemden neden öyle bahsettin abla?" Çünkü benim annem değil. Çünkü o senin annen ve bende senin ablan değilim. Bunu demeyi çok istedim ama diyemezdim. Annesi uygun bir dille kendisi anlatmalıydı.

"Dilim sürçtü ablacım takılma sen ona." dedim.

"Abla hani gelecektin? Hani bana oyuncak getirecektin? Neden gelmiyorsun hiç? Seni çok özledim. Bir aydan fazla oldu abla. Neredeyse iki ay olacak! Gel artık! Sonra geri gidersin ama lütfen artık gel!" dediğinde ağlamaya başlamıştı. Onun ağlamasıyla zaten hali hazırda dolu bir şekilde bekleyen gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. "Abla." dedi hıçkırıklarının arasından. "Annem bana tokat attı. Sen burda olsaydın bunu engellerdin! Ama yoktun! Yoksun abla! Çok canım yanıyor!" Duyduklarım karşında şok olurken içten içe Emirhan'ın şaka yaptım demesini diliyordum. Ama şaka demiyordu ve ağlaması giderek daha da şiddetleniyordu. Gözlerimden akan yaşları hızla sildim. "Ne? Ne demek tokat attı? Neden? Nasıl?" Ne yapacağımı bilmiyordum. Emirhan'ın dudaklarından çıkacak tek bir kelime nefesimi kesecek güçteydi.

PiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin