Şımarık

170 23 97
                                    

*Birileri doğum günü hediyesi istemişti buyurun efenim! O kendisini biliyor :3*

Jongin elindeki bardağı hızlıca bıraktı masaya. Bunun başına gelmiş olmasına inanamıyordu. Aylarca nasıl fark etmeden yan yana onunla ödev yapmış olabilirdi? Kendini her zaman zeki sanırdı. Eğer karşısında düşmanı varsa hemen tanıyacağını düşünürdü ancak maalesef ki öyle olmamıştı. Yılan başından beri burnunun ucundaydı.

Resmen ateş soluyordu. Bardağı öyle sert sıkıyordu ki birazdan parçalara ayrılacak gibiydi. Yanında oturup her şeyden habersiz onu şaşkınlıkla izleyen Baekhyun ise olayları çözmeye çalışıyordu. Kaç gündür Kyungsoo'dan saklandığı gerçeği hariç hiçbir şey bilmiyordu. Aralarında bir şey olduğu kesindi ancak büyük gözlü çocuğun arkadaşına ulaşmaya çalışmasına baktıkça bu ihtimal de suya düşüyordu.

Peki bu kara oğlan neye kızgındı bu kadar?

Kandırılmış olmaya.

Jongin ihanete uğramış hissediyordu. Başından beri yenmeye çalıştığı kişinin Kyungsoo olması bir yana kendisini dinleyip dalga geçer gibi tavsiye vermesiydi en acı olan. İçten içe dalga geçmiş miydi diye düşünmeden edemiyordu. Ona gülüp küçümsemiş olabilir miydi? Kendini bu kadar takıntı etmiş olması komik mi gelmişti?

"Neden tek kelime etmemişti?

Bardağı bıraktığında Baekhyun rahatlamış bir şekilde nefes verdi. Ondaki gerginlik kendisinin de diken üstünde oturmasına neden oluyordu.

"Neler oluyor Jongin? Patlamaya hazır bir bomba gibisin."

Başını iki yana salladı. Arkadaşının bunu bilmesini istemiyordu, o zaman her şeyi açıklamak zorunda kalırdı. "Sadece son zamanlarda ödev konusu beni çok gerdi."

"Kyungsoo'yla konuşuyor musun bu konuyu?" Cevabını bilse de sormak istemişti çünkü çok uzun zamandır o adı anmıyordu ve ağzından çıktığı an gerilen surat bu tercihinin doğru olduğunu kanıtlamıştı. Yine de sonsuza kadar bu isimden kaçamazdı. Sonuçta bu seneki mezuniyeti ona bağlıydı.

"Hayır. Onunla hiçbir şey konuşmak istemiyorum." Dişlerinin arasından konuşup kollarını göğsünde bağladı küçük bir çocuk gibi. Onun bu tavırları Baekhyun'a komik gelse de ciddi bir şeylerin döndüğünün farkındaydı.

"Neden anlatmıyorsun? Belki ben yardımcı olabilirim."

Onun bu çabasına yüzü gevşemiş ve hafif bir gülümseme sunmuştu. "Önemli değil hyung, ben halledeceğim." Tam da bir anlığına rahatladığında Baekhyun'un suratının tam arkasından onun geldiğini görmüştü. Yanındaki sırık arkadaşıyla birlikte içeri girmişlerdi bahçeden. Birçok boş sandalye ve masa vardı. Yanlarına gelmemesini umuyordu ancak kendi bakışları nedeniyle Kyungsoo da onu fark etmişti.

Konuşabilmeyi umut ederek Jongin'e doğru ilerlerken diğerinin aklından geçenleri bilse direk kaçardı. Kaç gündür ondan uzak durduğunu fark etmişti lakin bir anlam verememişti. Belki de onun hayatında kötü giden bir şeyler vardı. Ailesiyle tartışmış olabilirdi. Kyungsoo en azından denemeliydi.

Yanına gittiğinde yüzüne dahi bakmasa bile denemeye devam edecekti. "Merhaba, ben Kyungsoo. Jongin'in yanında sizi görmüştüm daha önce ama tanışmamıştık."

Baekhyun ayağa kalkıp elini uzattı. "Baekhyun ben de. Nini eski arkadaşımdır, ben de onun tek arkadaşı olduğum için sürekli beraber görmen normal." Esmer çocuk sert bir bakış attığında bile umursamadan devam etmişti laflarına.

Kyungsoo hep popüler, hep istenen ve hep arzulanan bu adamın sadece bir arkadaşı olduğunu duyunca şaşırsa da kendisinin de ondan farklı olmadığını biliyordu. "Bu da Chanyeol, o da benim tek arkadaşım." Uzun olan elini uzattığında Kyungsoo ikisinin arasındaki elektriklenmeyi görmemek için kör olması gerektiğini düşünmüştü. Arkadaşı uzun zamandır Baekhyun'dan bahsediyordu ancak sonunda tanışma imkanı bulmuşlardı. Sonunda olan olmuştu.

Dostlar ve DüşmanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin