Koşuyordu.
Emre tüm gücüyle koşarken arada tam olarak bağlamadığı ayakkabısının bağcıklarına takılıyordu.
Nefesi ciğerlerine sığmıyordu, hızlı haraket ettiği için aldığı her nefes içini yakıyordu ama hissettiği korku ve endişe bunları görmesini engelliyordu.
Bazı sokaklarda yanmayan ışıklar ve uyuyan sokak hayvanları onun sesiyle uyanıyor, bazı köpekler arkasından havlıyordu.
Normalde bu yolun bu kadar uzun olmadığına yemin edebilirdi lakin acelesi olduğundan kaynaklı mıydı neydi, yol bitmiyordu. Her adımda beş adım geri düşüyor gibiydi.
Eve gelir gelmez üstündeki ceketi attı ve derin nefes verip gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı. Bir yandan cam kenarına ilerliyordu, perdelerini kapadıktan sonra etrafa göz gezdirdi.
Neredeyse dört gündür eve gelmiyordu. Murat ile hastanede kaldığı için sadece kıyafet almak için uğramıştı zaten kendini pekte rahat hissetmediği evine.
Hala evine alışamamanın verdiği gerginliği üstünde taşıyordu ve bu hiç hoşuna gitmiyordu. Daha önceki hayatında bu tarz bir problem yaşamamıştı çünkü genelde uyuduğu yeri yadırgayan biri değildi. Kafasını koyduğu yerde uyuduğu için laf bile yerdi arada.
Bu köy hakkındaki şeyler hoşuna gitmiyordu, insanlarından pislik akıyordu. En azından bazılarının. Bazılarından ise akmıyordu, evet kimse tamamen masum değildi. O kadarını anlamıştı ama yine de bir kaç kişiyi kayırabiliyordu genel konuşurken.
Mutfağa girdi ve ellerini yıkamak için önce daha önceden doldurduğu şişeye ilerledi ama bir ihtimal diyerek ümit edip musluğu açtı ve gerçekten şanslı gününde olduğunu düşündü. Su akıyordu ve bu çok iyi bir şeydi.
Hızla ellerini yıkadı ve suyun olduğu kısıtlı zamanı değerlendirmek adına tuvalet yolunda üstünde kalan diğer kıyafetlerini çıkartıp banyoya ilerledi.
Kısa, hızlı ve soğuk -kendi seçeneği değildi- bir duşun ardından temizlenmenin verdiği güzel hisle beraber eşofmanını ve bulduğu koyu yeşil renkli tişörtü üstüne geçirdi.
Guruldayan karnının sesi boş evde yankılandı, neredeyse dün akşamdan beri bir şey yememişti sanırım. Ah, hayır. Bu sabah Murat ona kendi kahvaltısından kalan simiti vetmişti.
Emre yemek yemeyi genelde unutan bir insandı. Şu dört günde anladığı kadarıyla Murat kesinlikle öyle değildi. Yemek yerden mutluydu, bu yemek hastanenin kötü yemekleri olsa dahi.
Zaten Emre Murat'tan daha uzun olsa da, Murat Emre'den daha iriydi. Omuzları ve beli daha kalındı, bu da ona daha güzel bir hava katıyordu.
Kısaca bir yayla çorbası yapıp içerken aynı anda bilgisayarınds açtığı filmi izliyordu. Her şey normaldi, en azından Emre öyle davranıyordu.
İçinin daraldığını hissedince sertçe laptopu kapadı.
"Of!"
Evde tek olmasına rağmen seslice bağırdı.
İyice kafayı yemişti, bu evde her an cinlenme tehlikesi yaşıyordu zaten.
Murat'ın durumunu merak ediyordu. Onu tek başına eve yollamamalıydı. Hastaneden çıkarken iyi görünmüyordu zaten.
Hata yapmıştı.
Şimdi ise kapısına gitmeye utanıyordu. Ne sıfatla gidecekti, saat neredeyse akşam 10'a geliyordu. Köy yine sessizliğine bürünmüştü bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gardenya
FanficMurat'ın yaşamı basit olmamıştı, kimse onun için baş kaldırmamıştı bu zamana kadar. Kendi kalkmaya çalıştığında ise her zaman aksine batmaya devam etmişti, ta ki yeni gelen savcıya kadar. | Gardenya yasak aşkı temsil eden bir çiçektir.|