Bölüm ithafı scoiattolo-y
Medya, bölümde geçen markanın logosu. Kendim ayarladım iki dakika, birisinin iznim olmaksızın bir yerde kullandığını görmek istemiyorum. Zaten sağ altta çok ince bir yazıyla hesabın adı yazıyor.
İyi Okumalar!!
Emirhan'dan;Tuvaletlerin olduğu koridordan ana koridorlara çıktığımızda kolumdan tutan beden, tekrar ceketini tutmama izin vermeden beni yanına çekti ve kolunu belime doladı. Bir şey demeden derin bir nefes verdim, sanırım bu şekilde daha az insan bakıyordu. Böyle olduğu sürece benim için sorun yoktu.
"Şimdi ne yapacağız?"
"Ecrin gitmemiz gereken mağazaya gidiyordur şimdi, biz de oraya gidelim. İşimizi halledince yemek yemeye çıkarız."
Başımla onaylamakla yetindim ve bedenimi yönlendirmesine izin verdim, bazılarının markalarını okuyamadığım mağazalara bakınıyordum bu esnada. Yemeği nasıl yiyecektim ki? Milletin içinde kusardım ben! Zaten iyice yorulmuştum, günler sonra ilk defa dışarı çıkıyordum ve inanılmaz kalabalıktı burası. Bana yardımcı olsalar da buraya zorla getirilmiştim ve midem bulanıyordu. Modum iyice düşmüştü.
İki kat yukarı çıktıktan sonra sağa dönerek biraz ilerledik, bazı kolonlarda aynalar vardı ve onlara özellikle bakmama çabasındaydım. Kendi yüzümü görmek istemiyordum, iyice zayıflamıştım, bunu fark edebiliyordum. Diğerleri yüzüme bakarken nasıl sakin kalabiliyordu ona da anlam veremiyordum, ben onların yerinde olsam öğürme isteğiyle dolardım. Kutay'ı düşünmek bile istemiyordum. En sonunda üç kanatlı bir girişi olan, içerisi renkli olsa da girişteki tabelası düz siyah olan bir mağazanın önündeydik. Siyah parlak amblemin üstüne, beyaz ve italik bir fontla yazılmış markayı okudum.
Società della dinastia Montesquieu
Anlamını bilmesem de Montesquieu ismini biliyordum, baştaki ve sondaki kelimelerin arasında kalan "della dinastia" yazısı, diğer iki kelimeye oranla küçük bir fontla yazılmıştı. "della" üstte, "dinastia" altta yazıyordu ve ikisi böyle durarak diğer iki kelimenin kalınlığına erişmişti. Kutay beni içeri yönlendirirken kısık bir sesle konuştum, içeride klasik müzik çalıyordu.
"Bir şey soracağım."
"Hm?"
"Bu markanın anlamı ne?"
"Ben de tam bilmiyorum, çevirisini yapınca Montesquieu soydaşlığıyla alakalı bir şey oluyor ama özel isim diye kullanılıyor ve net anlamı yok diyorlar. Çevirisinden bağımsızmış yani."
"Anladım..." diye mırıldandım etrafı süzerken, içerinin çerçevesi 18. yüzyıl Avrupasını anımsatan bir havayla yapılmıştı ama döşenilen mobilyalar Steampunk tarzına göre seçilmişti. Mobilyaların kumaşında ağırlıklı olarak kadife tercih edilmişti. Bu iki zıtlığın güzel bir görüntü oluşturabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi. "Sen şöyle geç, geliyorum ben iki dakikaya." dedi yanımdaki uzun beden ve bedenimi, oturma yerleri koyu mavi kadifeden dikilmiş olan tekli bir koltuğa oturttu. Ardından bulunduğumuz geniş, iki katlı mağazanın içinde kayboldu. Yanımdaki bedenin uzaklaşmasıyla başlayan gerginliğim, o tamamen gözden kaybolunca tüm bedenimi sardı ve aldığım nefes ciğerlerimde kaybolmaya başladı. Zorlukla yutkunarak gözlerimi kırpıştırdım, ensemden akan teri hissedebiliyordum. Etrafta hiç kimse yoktu ve beyaz ışıkların altında yapayalnızdım. Mesela tam şu anda bulunduğum yere bir daha kimse gelmeseydi ne yapacaktım? Gerginlikle üstümdeki kıyafete sürttüğüm terli ellerimden sağ elim, sol koluma gitti ve dokunduğu yere sertçe tırnaklarını geçirdi. Ben neden burada bunları düşünmek zorunda kalıyordum ki? Neden bu son haftayı yaşamak zorunda kalmıştım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Numara | BxB [+18] (Slow Update)
RomanceÖlmeye karar veren bir genç, bir gece yarısı eline telefonunu alır ve rastgele bir numara tuşlar. Son konuşmasını yapmak ve kendisine zarar veren insanların inadına, birine acı çektirmek ister. Tuşladığı numara sayesinde gözlerindeki ışıltıyı tekrar...