Hoş geldiniz, bölüm ithafı Siyonq
İyi okumalar :)
Emirhan'dan;
Gözlerimi zorlukla araladığımda banyonun cılız ışığı hâlâ açıktı. Belki de ışık cılız değildi ama görüşüm bulanık olduğu için bana öyle geliyordu, orasını bilemiyordum ama uzunca bir süre görüşüm netleşmedi. Ne kadar öyle kaldım bilmiyorum ancak görüşüm netleşene kadar açık olan banyo kapısından Kutay'ın odasına baktım. Karanlıktı, saat kim bilir gecenin kaçıydı? Görüşüm önümdeki kıpkırmızı parmak uçlarıma kaydı, kan kurumuştu. İşaret parmağımı hareket ettirebilmeyi başardığımda sanki vücudumdaki tüm sinirler ölüymüş de geri dirilmiş gibi bir elektrik akımı yayıldı. Parmağımdan tüm vücuduma yayılan bu çarpıntı, yattığım süre boyunca hâlâ açık olan ve yeni hissetmeye başladığım soğuk suyun açık olduğunu fark etmemi sağladı. Sırılsıklam olmuş ve su ben baygınken sürekli aktığı için tertemiz olan fayanslara tezat, vücudumun bazı bölgeleri kıpkırmızıydı. Yine de yaralarım kabuk bağlamıştı. Başımı zorlukla kaldırınca mermerde saatlerdir yattığım için ne kadar ağrıdığını fark ettim. Üstümdeki ince giysilerden su akıyordu. Dışarıda olan aletimi hızla dizime uzanan ince, ıslak şortun içine soktum.
Yapmış olmalıydım. Uyandığımdan beri, zihnim karıştığında yaptığım her şey aklıma geri geldi. O halde bile tek umursadığım şey kendimi tatmin etmek olmuştu, ne kadar acınası olduğumu düşünebildim sadece. Hissettiklerinden kaçmak için kendine bunu yapan da, yaptığına pişman olan da bendim.
Titreyen bacaklarıma güç verebilmek ve kendimi kaldırabilmek tahmin ettiğimden kısa sürdü. Hâlâ bıraktığım yerde, aynı düştüğü gibi duran içi boş şırıngayı elime aldım. Ufak bir rüzgar bile elimden uçurabilirdi, üfleyecek tek bir nefes yeterdi düşürmeye, o derece gevşek tutuyordum. Benden gitmeyeceğini bildiğim içindi belki de, ondan asla kurtulamayacağımı bilmenin teslimiyetiydi bu. Kaçamadığım şeyi kabul etmekti; zayıflığımı, acizliğimi, hiçbir şey hak etmediğimi.
Bütün bunlara rağmen bedenim asla pes etmemişti. Gördüklerine, çektiklerine, kullanılmasına, ölesiye dövülüp istismar edilmesine rağmen hayatta kalmanın bir yolunu bulmuştu. Buna rağmen bizi bu duruma düşüren şeyden kopamıyorduk. İnsanı insan yapan şey miydi bu, hayatta kalma arzusu muydu? Ölümden bu denli korkması ve elinden geleni yapıyor olması onu insan yapansa, beni ölüme götürecek şeye bu denli sarılmam beni ne yapıyordu? İnsan bile değil miydim artık?
Sürünür gibi attığım her adımda mümkünmüş gibi elimi daha çok gevşettim. Ancak asla bırakamadım, istesem bırakabilirdim, bilerek yapmadım. Elimden düşmesine ihtiyacım vardı, kendi başıma atacak cesareti asla bulamamıştım. Küçüklüğümden beri kanıma giren şeydi bu, suydu, yemekti, aç kaldığımı unutturandı, sevilmediğimi unutturandı, görmek istemediklerimi geciktirendi, kimse yokken bu siktiğimin iğnesi vardı.
İşte bu yüzden iflah olmayan aptal ben, içi boş şırıngayı hırkanın cebine koyarken gram kötü hissedemedim. İstedim, ama yapamadım. İmkanım olsa kullanmaya devam ederdim.
Babam şırıngayı aldığımı fark etse yenisini koyar mıydı oraya, nefret ettiği çocuğu için son bir iyilik yapar mıydı?
Gözlerim doldu, kulaklarım duyamaz oldu.
Derken bir şey duyabildim.
![](https://img.wattpad.com/cover/313607446-288-k256747.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Numara | BxB [+18] (Slow Update)
RomanceÖlmeye karar veren bir genç, bir gece yarısı eline telefonunu alır ve rastgele bir numara tuşlar. Son konuşmasını yapmak ve kendisine zarar veren insanların inadına, birine acı çektirmek ister. Tuşladığı numara sayesinde gözlerindeki ışıltıyı tekrar...