2 ay sonra
Taehyung ile mükemmel bir ilişkimiz vardı, birbirimizi çok seviyorduk ve her şey mükemmel ilerliyordu. Ben bunları düşünürken odama babam girdi"Oğlum önemli bir şey konuşmamız gerek" oldukça mutsuz görünmesi de cabası...
Yatakta doğrulup babama baktım, bu gün cumartesiydi ve okul yoktu.
"Tamam babiş geliyorum şimdi" "burda konuşalım" "pekii" gergindim.
"Oğlum konuyu uzatmayacağım..." kafa salladım söyle dercesine. "Taehyungla..." Tae ne alakaydı şimdi?
"Ayrılmanız gerek" transa geçmiş gibi babama baktım ve "ş-şaka?" Taehyung benim her şeyim di... Bunu, baban bana bunu yapmış olamazdı.
"Bak Jungkook, bizim Taehyung'un babasıyla birlikte çalıştığımız patronumuz var dı ve bizi ayırdı. Eğer ayrılmazsanız, hem ben zarar görürüm hemde..."
"H-hemde ne?" "Taehyung ölür" gözlerimden yaşlar boşalırken babama baktım. O da oldukça üzgündü... Tekrar konuşmaya başladı. "Bunu Taehyung bilmemeli, eğer bilirse birbirinizden kopamazsınız. Bu gün gidip ondan ayrılman gerek özür dilerim oğlum..." onun da gözünden bir yaş düştü ve odadan yavaşça çıktı.
~~
Bütün günümü odam da ağlayarak geçirmiştim. Ama saat gelmiş ti. Baktığımda 11.22 idi. Yavaşça çıktım ve Tae'mle buluşacağım yere doğru yürümeye başladım. Onun hiç bir şeyden haberi yoktu ve mutlu bir şekilde beni bekliyordu.
Lapa lapa kar yağması ise... Bu karda onunla yürümeyi o kadar çok isterdimki... bir çoğu kişinin bildiği gibi kar da çiçek açmaz. İşte Taehyung'ta benim kar çiçeğimdi. Kar da çiçek açması kadar imkansız, bir O kadarda güzel bir insandı. Bir periydi, çok güzel bir peri. Hayatımı güzelleştiren mükemmel bir periydi. Su kadar saf, ateş kadar güzeldi.
Taehyung... Bunu sana yaptığım için özür dilerim bebeğim... Özür dilerim.
Gözlerimi karşımdaki minik çocuk parkına çevirdiğim de salıncaklardan birine oturmuş bir şekilde bekliyordu. Elindeki kırmızı kutu dikkatimi çekmişti.
Yavaşça yanına gittiğimde gözleri bana döndü. İlk önce beni süzdü. Ona oldukça sert davranmam gerekiyordu. Ayağa kalktı ve kutuyu salıncağa koydu. Bana sıkıca sarıldı. Karşılık vermedim. Veremedim. Hiç bir şey demeden ellerim cebimde bir şekilde benden ayrılmasını bekledim. Oldukça sert bir yüz ifadesi takındım ama ağlamamak için zor duruyordum.
Benden ayrıldığında "Hoş geldin sevgilim" kafamı salladım.
Kaşlarını çattı. "Sorun ne?" "Konuyu uzatmadan açıkça söyleyeceğim sonrada buradan defolup gideceksin."
"Sevgilim ne oldu neden böyle kaba davranıyorsun?" Çatık kaşları ve üzgün surat ifadesi ile bana bakıyordu. Bunları yaptığım için kendimden nefret ediyorum.
"Senden ayrılmak istiyorum" dediğim şeyle göz yaşlarım kendini ele verdi ve 1 damla yaş aktı. "J-Jungkook dalga geçiyorsun değilmi?" Göz yaşları yanaklarını talan etmişti. "Özür dilerim Jungkook... Hoşçakal demeliyim..." göz yaşlarından beni görmediğine emindim. Ne ara eline aldığını bilmediğim o kırmızı metal kutu elinden yavaşça kaydı ve yere düştü. "Şimdi git Taehyung. Git. Lütfen git" bir şey demeden bana dönük bir şekilde geriye bir kaç adım attı ve sonra ise arkasını dönüp koşmaya başladı...
NOLUYO BU ASAGILIK BÖLÜMDE
AGLICAM ÇOK KTOU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i have to say goodbye
Teen Fiction"Ben bir aptalım beni yine sever misin" [31.12.2018] Severim.."[01.01.2019]