I. sonun başlangıcı

136 11 7
                                    

1 Haziran 23, günümüz

"Merissa!"

Buradaki kimliğim işte buydu. Merissa. 

Ben kendime çok geç kalmıştım. Yalan dolu bir çukura ellerim ayaklarım bağlı bir şekilde atılmış ve bir sene boyunca kurtarılmayı beklemiştim. Oysa kabullendiğim noktada her şeyin daha kolay olacağından iki üç ay öncesine kadar bihaberdim. 

Banyo kapısı açıldığında onu, bir hafta sonra ilk defa görüyor olmanın heyecanı tüm uzuvlarımı ele geçirdi. Göğüslerimi kollarımla gizleyip ıslak yüzüme yapışan korku dolu mimikleri, Ruslan'ın merhametten yoksun koyu mavi gözlerine sundum. Nasıl böyle bir hata yapabilirdim? Ari'nin söylediklerine göre Türkiye'ye dönecek olmanın sevinci beni bulunduğum andan koparmış, gözümü boyamıştı.

Yine de bu kadar rahat davranmam büyük aptallıktı, uygunsuz yakalanmıştım. Düşüncelerimi bölen tuhaf ses tonuyla daldığım yüzüne odaklandım.

"Sen... Ne yapıyorsun?" Sinirli hâli, yerini şaşkınlığa bırakırken neredeyse fısıldıyormuş gibi konuşmuştu.

"Lütfen çıkar mısın?"

Ağlamak üzereydim, beni savunmasız ve çıplak bir şekilde süzüyordu. Bunun verdiği rahatsızlığın yanı sıra içimde utanç duygusu vardı.

Bir yıl geçmesine rağmen alışamamıştım, ona karşı hâlâ yabancı gibi hissediyordum.

"Sevgilim..."

Kapıyı kapatıp banyoya girdi.

"Bu akşam seni Türkiye'ye götürmeyi düşünüyordum."

Şaşkınlığım arsızca iliklerime kadar tüm bedenimi sararken bulunduğum andan silinmek, yok olmak istedim.

"Lütfen dışarı çık. Sonra konuşalım."

Fütursuz adımları taş küvetin yanına kadar varıp duraksadı. Ben ise sırtımı soğuk mermere yaslamış, uzaklaşabildiğim kadar uzaklaşmıştım. Sağ bacağını kaldırıp, siyah rugan ayakkabılarını bile çıkarmadan küvete girip takım elbisesinin ıslanmasını umursamadan suyun içine oturdu. Yüzünde yer edinen o sert duygu hiçbir zaman azalmıyordu. Dudaklarının kıvrımlarından akan gülüşü bile soğuktu. 

Kolumdan tutup beni göğsüne yasladığında bu tavırlarına alıştığım halde korkudan titriyor, konuşamıyordum. Elini, kurumaya yüz tutan dalgalı saçlarıma daldırıp daha da sıkı sarıldı.

"Ruslan..."

Titrek bir nefes alıp aynı şekilde bıraktım, ciğerlerim kavruluyordu. Dudaklarımdan akan çaresizlik, onun ketum kalbine ulaşmıyordu. Uçlarında sivri bıçak varmış gibi tüm parmaklarımı onun iri kollarına dolayıp kendimden sökercesine uzaklaştırmak istediğimde saçlarıma asıldı.

"Ah!"

"Sevgilim, bugün... sana kavuşmamın üzerinden tam bir yıl geçti."

Her bir uzvum acıyla sızlarken, bu işin sonunun nereye varacağını kestiremiyordum.

"Sana ve tenine sahip olmak, bana verilmiş en büyük ödül."

Parmaklarına dolayarak çekiştirdiği saçımı bırakmadan, başımdan uyguladığı kuvvetle yüzümü boynuna bastırdı. Sıcak nefesim onun soğuk boynuna çarpıp yüzümü okşuyordu. Uzaklaşmak istediğimde uyguladığı baskı arttığı için durmuştum. Canımı yakmak istemiyormuş gibi his doğmuştu içime, sanki kendini buna zorluyor, bir baskınlık kurmaya çalışıyordu. Anlam verememiştim.

''Koskoca bir yılı sensiz geçirdikten sonra tekrar sana kavuşmak ise yüce tanrının bana bahşettiği büyük bir şans.'' Alayla güldü, ardından duraksayıp derin bir nefes aldı ve dişlerini sıkarak konuşmaya devam etti.

Yunanistan KıyısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin