Ertesi sabah dersler başladığı için etrafa bir karmaşa hakimdi. Birinci sınıflara ders programlarını dağıtmayı çoktan bitirdiğim için rahatlıkla kahvaltı yapabilecektim.
Ayrıca bugün mutlu olacağım bazı şeyler vardı.
Benden önce kahvaltıya inen Taerae'ye katılmak için aşağıya inerken gördüğüm birkaç tanıdık simaya selam veriyordum. Çok oyalanmadan geldiğim yemek salonunda masamıza giderken aniden kolumun tutulması ile korkuyla sendelemiştim. Kolumu tutan kişi sert bir şekilde bedenimi kendine doğru döndürürken refleksle düşmemek için ellerimi şahsın omuzlarına koymuş ve sıkıca tutunmuştum.
Beni çeken kişinin Hanbin olduğunu görmemle keyifle gülümserken ellerimi omuzlarından çekmiştim hızlıca. "Sabah sabah ne oldu Hanbin rüyanda beni mi gördün yoksa?" Hanbin'in gözlerinden bile ne kadar yorgun olduğu belli olurken yüzüne kahkaha atmamak için kendimi tutmak zorunda kalmıştım. "Senin işindi değil mi? Sinsi sürtük."
Hanbin'in sinirle fısıldadıkları ile dudaklarımı büzerken kolumu elinden kurtarıp elimi kalbimin üstüne koymuştum. "Ah çok kalbim kırıldı Hanbin-ah ben hiçbir şey yapamadım." Hanbin hırsla dudaklarını yalayıp bileğimi kavrarken beni kendine çekip eli arasındaki bileğimi sıkmıştı, biraz acıtsa da belli etmedim. "Kes oyunculuğu, senin yaptığını biliyorum. Kendince intikam alıyorsun değil mi? Uykumu zehir ettiğine sevindin mi bari?" Dediği gibi rol yapmayı bırakırken içimden geldiğim gibi gülmüştüm. "Aslına bakarsan oldukça sevindim." Bileğimi elinden kurtarıp yavaşça omzunu patpatladım. "Bu kitabım içindi."
Hanbin'in daha fazla bir şey demesine izin vermeden arkamı dönüp oradan uzaklaşırken merakla bana bakan Taerae'nin yanına geçip oturmuştum. "Ne oldu? Ne dedi, çok sinirli görünüyordu." Taerae'nin sıraları sorularıyla gülerken gözümün önüne gelen saçlarımı geriye ittirip tabağıma biraz kahvaltılık almıştım. "Senin yaptığını biliyorum sinsi sürtük, kendince intikam alıyorsun değil mi dedi, ben de evet dedim sonra bir şey diyemedi zaten gördüğün gibi."
Taerae anlattıklarımla sesli bir kahkaha atarken ben de kıkırdamıştım. "Vay be sinsi sürtük demek, bayağı sinirlenmiş anlaşılan oh olsun." Ağzıma bir şeyler tıkıştırdığım için Taerae'ye sözlü cevap veremezken başımı sallamakla yetinmiştim. "İlk dersimiz ne?" Yarı dolu ağzımla yarım yamalak sorabildiğim sorumu Taerae anlarken cebinden çıkardığı ders programına bir göz atmıştı. "Bitki bilimi."
Gözlerimi devirip mızmızlanmıştım. "Yeni gelen profesör tam bir uyuz, bana asla tam puan vermiyor." Taerae dediklerime omuz silkmekle yetinirken mutsuzlukla yemeğime odaklanmıştım. Sıkıcı bir gün olacak gibiydi.
***
Beklediğim gibi tüm gün can sıkıcı geçmişti ve şimdi de hiç işim yokmuş gibi profesörlerin ayak işini yapmak zorunda kalmıştım.
Bıkkınlıkla hayıflanarak ellerimdeki kitapları düşürmemek için kollarımı sıkılaştırmış ve kitapları göğsüme yaslamıştım, şekil değiştirme dersi profesörü o kadar kişi varken bunları kütüphaneye götürmek için beni seçmişti nedense!
İçimden geçen küfürlerle saçma bir şekilde uzak olan kütüphaneye yürürken dersleri çoktan bitirdiğimiz için boş olan koridorda yankılanan adım seslerimi dinleyerek yoluma devam ederken can sıkıntısıyla bir şarkı mırıldanmaya başlamıştım. Kısık sesle mırıldandığım şarkı karşıdan geldiğini gördüğüm Hanbin ile bölünürken gözlerimi devirmiştim umarım yanımdan geçip giderdi, çünkü ben öyle yapmayı umuyordum.
Hanbin gittikçe bana yaklaşırken yüzüme ufak bir gülümseme kondurup yanından geçmeye hazırlanırken kolumdan tutup ellerimin arasındaki kitapların yere düşmesine sebep olmuştu. Hayal kırıklığıyla düşen kitaplara bakarken kolumu hızlıca Hanbin'in elinden kurtarıp bağırmıştım. "Ne yaptığını beğendin mi aptal!?" Hanbin bir şey demeyip dik dik suratıma bakarken işaret parmağımla omzunu dürtmüştüm. "Duydun mu beni? Ne yapıyorsun!!" Tekrar cevap vermemesiyle iç çekerken Hanbin tekrar kolumu tutmuştu.
Tanrı aşkına kol fetişi falan mı vardı bu çocuğun?
Tuttuğu kolumdan beni sürüklemeye başlarken boşluğuma geldiği için arkasından bir süre gelmiştim ancak fark ettiğim anda kendimi durdurmaya çalışmıştım ama herifte hayvan gücü vardı sanki. "Bıraksana kolumu."
Hanbin dediğimi duymazdan gelerek beni rastgele bir sınıfa sokarken hızlıca arkamdan içeri girip sınıfın kapısını kapatmıştı. Sonunda kolumu bıraktığı için rahatlarken çok sıkı tuttuğu için acıyan kısmı ovuşturup en yakınımdaki sıranın üstüne oturmuştum. "Ne diye beni buraya getirdin aşık falan mısın yoksa bana?" Alayla sorduğum soruya Hanbin bir cevap vermezken gözlerimi devirdim, hiçbir şey demeyecekse beni neden buraya getirmişti ki?
"Tüm gece senin yüzünden uyuyamadım haberin var mı? Her yerim hala kaşınıyor sanki." Ahh demek sorun buydu.
Umrumda değilmiş gibi -ki değildi- tırnaklarıma bakarken omuzlarımı silkmiştim. "Bu benim problemim değil Hanbin. Sana benimle uğraşmaman gerektiğini söylemiştim." Hanbin sinirle ellerini saçlarından geçirirken gözlerimi kısa bir anlığına tırnaklarımdan çekip ona çevirmiştim.
"O yaktığın kitap senden daha değerli."
Geri tırnaklarıma bakmaya dönerken Hanbin oturduğum sıranın önüne gelip sertçe çenemden kavrayarak beni ona bakmaya zorlamıştı. Yorgunluktan kızaran gözleriyle gözlerim buluşurken yutkunmadan edememiştim.
"Sana bunu misliyle ödeteceğimi biliyorsundur umarım." Hanbin'in nefesi konuştukça dudaklarıma çarparken rahatsızlıkla yüzümü buruşturdum. "Elinden geleni ardına koyma Hanbin-ah."
Hanbin bir hışımla çenemi bırakıp sınıftan çıkıp giderken arkasından birkaç saniye bakıp keyifle kahkaha attım. Böyle devam edecekse bu sene çok eğleceli geçecekti anlaşılan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Narcissa||haobin
Fanfiction"Sana gitmen için birkaç saniye veriyorum Hanbin defol git yanımdan yoksa-" "Yoksa ne?" Hanbin sözümü keserek oturduğu yerden kalkıp üstüme eğilmişti. "Ne yaparsın hyung? Bana büyü mü yaparsın? Ya da birine mi şikayet edersin. Ah çok korktum tüyler...