Aylin, Babası Türk, Annesi İngiliz, Prensesler gibi büyütülmüş ve öyle de yaşayan iyi eğitimli bir Kızdır. Ailesi Cemiyet hayatının önemli bireyleri olmuştur, kuşaklar boyu. Aylin çok başına buyruk bir karakter olmakla birlikte, Ailesinin seviyesine uygun bir hayat süren,daha Üniversite çağına yeni gelmesine rağmen, hayır kuruluşlarında aktif olan, kendi Ailesinin adını taşıyan vakıfında resmen içinde bulunan, görev alan koordinasyonu sağlayan iyi yürekli yardımsever bir kişilik.. Tek kötü huyu vardı o da kendini beğenmiş olmasıydı. Babası Annesi bile inat ettiğinde pes ediyorlardı. Sadece Ablası Ona laf geçirebiliyor, bir tek Onun sözünden çıkmıyor ama Ablası da çoğu zaman Onu destekliyordu. Ablası çok akıllı bir Kadındı. Bir rahatsızlığı vardı sürekli bacakları ayak bilekleri ağrıyordu. Küçüklüklerinden beri Aylin Ablasının bacaklarına ayak bileklerine masaj yapardı gizli gizli. Hatta bunun için kurs bile almıştı. Gizliydi çünkü rahatsızlandığında Ailesi Ablasını bir tesise gönderiyor, uzun süre orada kalması gerekiyordu. Ablası da o tesise gitmek istemiyordu ki, Aylin de gitmesini istemiyor, Ablasını her zaman yanında istiyordu. Bu dünya da en çok değer verdiği kişi Ablasıydı. Dil kurslarına eğitimlere yurt dışına gönderildiğinde bile Ablasını yanında istiyor, O gelmezse Ben de gitmiyorum diyordu. Üniversite zamanı gelip çatmıştı. Aylin her ortamda popülaritesi en üst düzeyde, herkesin isteyerek ya da zoraki saygı gösterdiği biriydi. Ailesinin serveti ise kuşaklar boyu gemi taşımacılığı yapmalarından geliyordu. Dünyanın her yerine taşımacılık yapan onlarca gemiye sahip bir lojistik firmasının yanında, Holding bünyesindeki İnşaat, Turizm vb alanlarda da faaliyet gösteren, Akıllı yatırımların zamanında yerli yerinde yapılmasından geliyordu. Tam anlamıyla best of the best hayat yaşıyorlardı. Ailenin yönetim kadrosunda ki herkes akrabalarından oluşuyor, küçüklüklerinden beri bulunduğu konumlara göre yetiştiriliyor, bu kuşaklar boyu bu şekilde devam ediyordu. Yani aslında tüm o şaşalı hayatlarına rağmen aslında hiçbiri kendi hayatlarını yaşama şansı yakalayamamış, Onlara biçilen hayatları yaşıyorlardı. Bu da zaman zaman sosyal yaşantılarında ya da kendi iç dünyalarında kişilik çatışmalarına neden olsa da hayatlarına devam ediyorlardı. Aralarında bir tek Aylin bildiğini okuyor, O da karda yürüyüp izini belli etmiyordu. Zeki bir İnsandı ve İnsanları kullanmayı biliyordu. Aylin lise hayatının son yılında lezbiyenlik ile tanışmış, Üniversiteye İngiltereye gideceği için kız Arkadaşından da ayrılmıştı. Bunun burukluğu vardı içinde..Sürekli ders çalışmaya gittiği bir Arkadaşı vardı. Sevgilisi de oydu. Aylin çok zeki olduğundan öyle harıl harıl ders çalışmaya ihtiyaç duymuyordu. Dersi bahane edip Arkadaşına gidiyor yalnız yaşayan Arkadaşının evin de sabahlara kadar sevişiyorlardı. Sevişmedikleri zamanlarda ise Ona ders çalıştırıyordu. Her zaman çok kaliteli premium markalar ile çok şık giyiniyor, şahane vücudu sayesinde bir bakan dönüp bir daha bir daha bakıyordu. Yaşına göre çok olgundu. Ama yaşıtlarına karşı pek tahammüllü davranmıyordu. Nezaketi elden bırakmadan yanlış yapanı hayatından uzaklaştırıyor. Af dileyeni affediyor ama Ona karşı eskisi gibi olmuyordu. Kısacası kendini beğenmiş ama asla kendini, aslında ne düşündüğünü açık etmeyen sağlam bir kişilikti. Her zaman modayı takip eden hatta Instagram hesabını takip eden kızların sürekli Onun gibi giyinmeye yani O olmaya özendikleri popüler göz önünde biriydi. Hemen her davete partiye davet edilir ama çok seçici davranırdı. Artık bu ortamlardan kopup İngilterede ki yeni hayatına yelken açma zamanı gelmişti. Ailesi tam kadro Onu uğurlamaya gelmişti. Ablası ile birlikte herkese veda edip, özel uçaklarına bindiler ve son bir kez Ailelerine bakıp el salladılar. İngiltereye indiklerinde alanda şoförleri ve bir de koruma Onları bekliyordu. Karşılama faslından sonra valizler araca yüklendi. Kendileri de diğer lux araca binip yola koyuldular. Annesinin ailesinden kalma malikaneye ulaştıklarında, malikanenin görevlileri ile merhabalaştılar ve odalarına çekildiler. Malikane dönümlerce arazinin içinde orman, göl, tenis kortu, yüzme havuzu ve bir de manej içeriyordu. Ev 12 odalı, 3 ayrı salonlu şahane bir yapıydı. Aylin kısa süre dinlendikten sonra doğru maneje koştu. Atına binip arazide koşturdu. Göl kenarında vakit geçirdi. Bu şahane ortamın tadını çıkardı. Elinde ki ucu bucağı belli olmayan imkanları sonuna kadar kullanıp hayatı en iyi şekilde yaşıyordu. Akşam hava kararmaya yakın yürüyerek atını yanında getirdi ve manejde ki görevliye teslim etti. Odasına geçip küveti köpükledi ve manzaranın tadını çıkararak keyif yaptı. Rahat bir şeyler giyip oturduğu sırada kapı çaldı ve yemek hazır dendi. Aşağıya indi Ablası masadaydı. Devasa salonun içinde ki 30 kişilik masada oturup yemeklerini yediler. Kahvelerini de kamelya da içip muhabbet ettikten sonra odalarına çekilip uyudular. Sabah erken kalkıp Üniversiteye gitmek üzere dışarı çıktığında kapının önünde ki lux aracın kapısı açık vaziyette şoför bekliyordu. Şoföre teşekkür edip, garajdan ferrarisinin çıkarılmasını rica etti. Araç getirildi şoför ve korumaya yalnız gideceğim Siz burada kalın Ablamın ihtiyacı olabilir deyip hızlıca araca atladı ve gazladı. İngiltere sokakları ferrarinin sesiyle yankılandı. Kampüse geldi, sakin ve kendine güvenen bir tavırla Öğrenci işlerine girdi. Kendini tanıttı, belgelerini uzattı. Görevli arkasını gösterip lütfen sıranızı bekleyin diyerek uyardı. Pardon afedersiniz diyerek hem görevliden hem de oturmuş sırasını bekleyen diğer öğrencilerden özür diledi ve oturdu. Bu sırada kampüs yöneticilerinden bir Onu farketti ve hızlı bir şekilde yanına gidip hoşgeldiniz dedi. Evrakları elinden alıp işini hemen halletmek istese de, Aylin teşekkür ederek elini sıktı ve herkes gibi sırasını bekleyeceğini söyledi. Adam gülümseyip yanından ayrıldı ve öğrenci işleri görevlilerine bişeyler söyleyip yine gülümseyerek Aylin'e başıyla selam verip gitti. Aylin'in Ailesi bu Üniversiteye hatırı sayılır derecede para akıtıyordu. Sırası geldiğinde az evvel sıranızı bekleyin diyen memur, kıpkırmızı olmuş ve utanmış, birazda korkulu bakışlarla özür dileyerek tanıyamadığını dile getirdi ve affını rica etti. Aylin gayet olgun bir tavırla, Onun olması gerektiği gibi işini yaptığını ve doğrusunu yaptığı için kimseden özür dilememesi gerektiğini ifade ederek rahatlattı. Aylin'in sevdiği ya da Ona denk olmayan biri Onu kırdığında sineye çekip, tepkisiz kalan bir yanı da vardı. Memur anlayışı için teşekkür edip, seri bir şekilde işlerini halletti. Aylin teşekkür edip ayrıldı. Şehir de akşama kadar gezip alışverişe çıkmış olan Ablasıyla buluştu birlikte vakit geçirdiler. Sonra ki günlerde okul açılana dek,cemiyet hayatında ki davetlere, İngilterede ki Ailelerinin davetlerine, orada ki İş ortaklarının kokteyllerine katılarak yoğun bir şekilde geçirdiler. Eğitim hayatı başladı zaten çok zeki olduğundan kolaylıkla üstün derecelerle dönemleri atlayarak çok iyi bir dereceyle mezun oldu. Ardından bitirme tezi bölümde birincilik aldı. Okul bittikten sonra master'ını da yapıp Ülkeye döndü. O artık bir yüksek mimardı. Ablasının ayakları yine azmıştı her gece uzun uzun masaj yapıyor özel karışımlar yapıp sürüyor ama artık ağrılarını eskisi gibi dindiremiyordu. Bir gün Ablasının ayaklarının dibine çöküp kaldı ve yaa öpsem geçer mi acaba deyip Ablasının ayaklarını öptü. İkisi birden kısa bir sessizlikten sonra kahkahalara boğuldular. Artık profesyonel tedavi zamanıydı, ayrılık demekti bu.. Aylin'in en büyük zaafı Ablasıydı, hiçbir şey yapmasın yanında olsun yetiyordu, Onunla kendini yenilmez hatta bütün dünyaya kafa tutabilir hissediyordu. Ablası mecburen İsviçrede ki tesise kendisi de Dubai deki şantiyenin başına gitti.