29. Bölüm "Piknik."

14.2K 620 83
                                    

İyi okumalar!

***

Sepette kalan son atıştırmalıkları da çıkarıp sofra bezinin üstüne koyduğumda Barın'ın söylenmelerini duymazdan gelmeye çalışıyordum.

Hazırladığım sofraya memnuniyetsiz bir bakış atıp, "Kızım böyle piknik mi olur? Alacaktık semaverimizi mangalımızı, yakacaktık ateşimizi. Mis." demişti. Sözlerine tezat olarak da elini kurabiyeye uzattığında kaşlarımı çatarak ona bakıyordum.

Beni sinir etmek için söylediğini biliyor ama yine de sinir olmadan edemiyordum.

Kurabiyeyi kavrayan eline hafifçe vurduğumda kurabiyeyi bırakıp, acıyla inleyerek elini geri çekmişti. Şaşkınlıkla bana baktığında, "Al semaverini, mangalını; yak ateşini. Yap pikniğini. Yeme benin kurabiyelerimden." diye trip attığımda gülüşünü işittim. Hiç zaman kaybetmeden kolunu boynuma dolayıp, beni göğsüne çektiğinde saçlarımın arasına bir öpücük kondurmuştu. "Trip de atarmış."

"Atarım tabii. Uğraşmışım o kadar yiyecek hazırlamışın sana, senin dediğine bak."

Göğsünden ayrılma çabamı itinayla savururken yüzüme eğilerek yanağımı ısırdı. Acıyla inlediğimde, "Kızım ben en son lisede mangallı pikniğe gittim. Onda da duman kokusu on gün üstümden çıkmadı." demişti. Tüm gücümü kullanarak gövdelerimizi ayırdığımda alttan alttan ona bakıyordum.

Resmen beni sinir ettiği için zevkten dört köşe olmuştu. Yüzündeki gıcık gülümseme, beni sinirlendirmek için özel bir çaba sarf ederek kurduğu cümleler hatta şu an Barın bir bütün olarak sinirimi bozuyordu.

Sinirle omzuna vurduğumda, "Tek sorun üstünün kokması mı?" diye sormuştum hırsla. Dişlerini gösteren bir gülüş sergilediğinde, "Hmhm." diye onayladı beni.

Gözlerimi kısarak baktım ona. Tam yanından tamamen kalkmaya hazırlanıyordum ki bunu anlayarak beni tekrardan göğsüne çekti. Diğer eliyle de saçlarımı karıştırdığında, "Sinir olman için yaptığımı bildiğin hâlde hâlâ sinirleniyorsun ya, çok keyif alıyorum." demişti sinir bozucu bir tonlamada.

"Bok ye."

Ağzımdan çıkan küfürle keyifli gülümsemesi kahkahaya dönüştü. Yüksek sesli gülüşü kulaklarıma ulaştığında, "Ney yiyeyim?" diye sormuştu. Onun aksine çok sık küfür etmezdim, bu yüzden yadırgaması normaldi. Yine de yüz vermeyerek sessiz kaldım. Sessizliğim daha da çok hoşuna gitti ve yine, kısa sürecek şekilde güldü. Bilmiyorum, belki de tüm uğraşlarıma rağmen kollarının arasından kurtaramadığım kafam görünmezken, küçük çocuklar gibi çiçek olmuş olmam da ona komik gelmiş olabilirdi. O, Barın'dı sonuç olarak. Her şey mümkündü.

"Tamam," dedi sonunda gülmeyi bırakıp. "Küsme, sadece sana takılıyorum."

Kollarını kafamdan ayırıp, geri çekilemem için izin verdi. Bu sefer de ben çekilmeyip iyice sokuldum göğsüne. Kollarımı da beline doladığımda hoşuna gittiğini belli edecek şekilde gülmüştü. Göremeyeceğinden yüz bularak ben de gülümsedim. Sonra her şeyi boş vererek göğsüne bir öpücük kondurduğumda Barın, tekrardan elini belime atmış ve bel boşluğumu okşayarak sandviçlere uzanmıştı. İki tanesini alarak geri çekildi. Birisini bana uzattığında beline doladığım ellerimi çözmüş ve sırtımı göğsüne yaslayarak sandviçi elinden almıştım.

Ben kendi sandviçimin streç filmini açmaya çalışırken Barın'da kendininkini açıyordu.

Barın, açtığı sandviçi gözüme sokarcasına önüme uzattığında çenemi kaldırarak gözlerine baktım. Israrla elindeki sandviçi uzatmaya devam ettiğinde gülümseyerek aldım. Barın'da benim elimdeki sarılı olan sandviçi aldığında ben bir ısırık almıştım.

just friend | texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin