okyanuslar çocuk cesedi dolu

16 2 0
                                    

Çocukluk,ne kadar tuhaf şey değil mi?
Bütün hayat çizgimizi belirleyen, karakterimizi kişiliğimizi ortaya koyan bir dönem.
İçimizde kalan ve attığımız her adımda bize yön veren korkak çocukluğumuz.
Çocuklarımız, sokaklarda mendil satan ruhuna istismar edilen çocuklarımız,öldürülen, öldüren,öldürten çocuklarımız,kötü giden her şeye rağmen kendimize bile aldırmadan görmezden geldiğimiz, hayatın kanayan kesikleri gibi acı ve yaralarla dolu olan çocuklarımız.

Içimizde bir yerlerde unutulmuş kendini aşmış,duvara dönük ağlayan,dizleri yaralı taşıdığımız ölü çocuklarımız...







Öylece soğuk kaldırımda oturmuş ışıklı yolu izliyordum,sokakta yürüyen insanları. Kimisi aceleyle yürüyor kimisi gülerek,kimisi ise dalgın bakışlarla yürüyor...
Ben yürümüyorum. Belki de yürüyemiyorum bilmiyorum bacaklarıma baktım usulca, beynim bulanıklaşmaya başlamıştı. İçtiğim alkolden mi aldığım uyuşturucudan mı yoksa yaşadığım acıdan mı bilmiyorum.
İnsanlar yürüyor...
Arada bir bazıları kafasını kaldırıp bana bakıyor acımayla, yanındaki kişiye dönüp birşeyler söylüyor.
Daha fazla dayanamadım ve kafamı dizlerime gömdüm sadece burda birazcık uyumak istiyordum.
Farkedilmek istemiyordum eve gitmek istemiyordum, sadece birazcık uyumak...

Gözlerimi acıyla açtığımda karşımda bir çift mavi göz ile karşılaştım.
Bulanık görüyordum nerede olduğumu bilmiyordum beynim hala uyuşuktu kafamın içinde depremler oluyordu.
Neredeydim? Buraya nasıl gelmiştim?

kalkmaya çalıştığımda birisi kolumdan tuttu.
"hayır." Dedi sakince. Sesinden kim olduğunu tanımaya çalıştım ama kim olduğunu bilmiyordum.
Koluma baktığımda damarlarıma bağlı bir serum buldum kafamı kaldırıp karşımdaki kişiye baktım.

Kurumuş dudaklarımı ıslatıp kısık sesimle zor da olsa birkaç kelime çıkarabildim"sen kimsin,"

"Seni caddede buldum. Birisi alıp götürmeye çalışıyordu. Bende alıp buraya getirdim,artık uyandığına göre gidebilirim..."

"Lütfen gitme..."
Kim olduğunu dahi bilmediğim kadının beni bırakmasını istemiyordum.
"Birazcık uyumak istedim sadece..."

Göz yaşlarım birer birer önce yanaklarıma sonra çeneme damlamaya başladığında kadın usulca elimi tuttu.
"Burdayım gitmiyorum birazcık dinlen canım oldu mu?"

"Sadece birazcık..."
Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu.

"İsmin Elif mi?" Diye sordu ipeksi sesiyle.

Biraz mırıldandım biraz konuşmaya çalıştım, sonunda "evet." Diyebildim.
Gözlerim kapandı sonra...
Kadının masada titreyen telefonunun sesini yanımdan kalkıp yürümesini topuklu ayakabılarından çıkan sesi duydum..

"Efendim abi?" Dedi sakince.
"Evet hala hastanedeyim."
Hastaneye neden gelmiştik?
"Evet kendine geldi biraz. Ameliyattan çıkalı çok oldu."
Ben ameliyata mı girmiştim?
"Tamam abi."

Ve sesler kesildi.
Çok sessiz oldu,öyle ki kafamın içindeki sesler çığlık çığlığa bağırmaya başladı tekrardan.
Hatırlamaya çalıştım ne olduğunu,en son annemin cenazesindeydim...

Bilincim tekrar açıldığında kafamdaki sesler biraz olsun dinmişti titryen ellerimden destek alıp zorukla doğrulup etrafıma baktım.
Mavi beyaz tonlu bir hastane odasındaydım. Ciğerlerime o nefret ettiğim ilaç ve dezenfektan kokusunu derin derin çektim. Gözlerimi kapadım sımsıkı, sanki büyük bir okyanusta ordan oraya savrulup bulunmayı bekleyen bir cesed gibi çaresiz ama umut dolu gibi hissediyordum.
Sanki okyanusun dalgaları beni daha da içine çekiyordu, her çırpınışımda daha da batıyordu bedenim.
Ölülerin suyun üstünde durduğu yalan mıymış?
Nefes almaya yer kalmayan çiğerlerim o kadar yorulmuş ki sanki onlar bile tuzlu deniz suyuyla dolup taşmak istiyordu artık.
Bir çekimlik bile nefes kalmamış bedenimde,ondan batıyorum.
Kesik dolu kollarımda derman kalmamış ondan çırpınamıyorum..

Tekrar açtım gözlerimi.
Karşımdaki koltukta iki büklüm uyuyan adama baktım,siyah saçları alnına dökülmüştü birer birer. Kemikli elinin biri yumruk şekilde yanağında kafasına destek olurken diğeri karnındaydı,yorgun görünüyordu öylece dalmış tanımadığım adamı izliyordum sadece.
İzlerken aklımdakı karamaşa biraz olsun durulmuştu sanki, sanki kafamda çığlık atanlar susup kalmıştı.
Artık boğulmuyormuşum gibi hissettim.
Ciğrlerim tuzlu canımı acıtan su yerine havayla dolmuştu sanki yeniden.
Sanki bedenim sonunda karaya vurmuştu...

Beni bulmuşlardı.

KirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin