karakterimizi nasıl oluştururuz? oradan buradan kaptığımız gördüğümüz veya hissettiğimiz şeyleri bir şekilde bilinç altımıza yerleştirerek, isteyerek veya istemeyerek kendi karakterimizi özenti bir şekilde yerine oturttuğumuz doğru olabilir mi? o zaman neden kafamızda keşkeler takılı kalır. keşke daha mutlu olsaydım gibi, peki mutluluğumuzu karakterimiz mi yoksa davranışlarımız mı yönetir?
Peki karakterimizi belirleyen şeyler davranışımız mı yoksa mutluluğumuz mudur?Mutluluk gerçekten karakterimizi yönetebilir mi...
Yoksa ilmek ilmek ruhumuza işlenmiş, buğazımızda koca bir düğüm olmuş ya da kalbimizin üzerine tonlarca ağırlık gibi içten içe kaburgalarımızı kırıp dışarı çıkmak isteyen pişmanlık ve üzüntü mü belirler?saç teli kadar ince,ipek kozası kadar şefaf üzüntümüz...
Kanatlanıp uçmaya çalışan mutluluğumuzun bir günlük ömrü olduğunun farkında mıyız?
Yoksa kelebeklerin bir gün yaşadığı yalanına inanıp umutsuzca mutluluğu mu bekliyoruz.Evet eğer öyleyse karakterimizi hem içimizde kalan cam kırıkları gibi vicudumuzu,iç organlarımızı görünmez birer cam kırığı,belki bir bıçak parçası,belki de sadece alınmamış çocukluk hevesi gibi hiç geçmesini beklediĝimiz,iyleşmesini umduğumuz sarmaya çalışığımız acılarımız ve üzüntümüz,
Hemde dünyevi zevklerimiz arasında bencilce huzurlu olmayı beklediğimiz mutluluğumuz belirler..
.
.
"Bir yere mi gidiyorsun?"
Büyükçe bir yutkunduktan sonra kafamı yere eğdim ve mırıldandım,"Eve."
Adam usulca elini uzatıp çenemden tuttu ve kafamı kaldırıp tekrardan ela gözlerine bakmamı sağladı,teni tenime değdiğinde sanki uzun süre ateşte kalmıs kızgın bir demir parçası değmişcesine tenim alev alev yanıyordu.
Kalbim yerinden çıkacak gibiydi sanki.."Tamam aşaya in seni bırakalım."
Anlamsızca kaşlarımı çattım"bana neden yardımcı oluyorsunuz?,yani sizi tanımıyorum sizde beni..."
"Güvenebilirsin problem yok."
Bu sözü içten içe beni güldürmüştü,doğrusu ben ilk gördüğü arabaya binecek,ilk bulduğu suyu içecek,ilk gördüğü kişiyle vakit geçirecek kadar güven doluydum.
Ama bu güvenim kendime ve hayatımaydı,çünkü 19 yıllık hayatımda anlamışım ki artık canımı daha fazla acıtacak,bana daha fazla zarar verecek ve beni tehlikeye sokacak yaşamadığım birşey kalmamıştı.
Ama sözünde bir yanlışlık vardı.
Bir problem vardı,
Ben ilk gördüğüm uçurumdan atlayacak kadar cahil cesareti olan biriydim ama şu hayatta gerçekten güvendiğim bir kişi vardı...Bundan tam 3 yıl öncesi...
düzgün piskolojiye sahip olmayan bir kız ne yapamalıysa hepsini yapmıştım.
Hayatım bir reklam olsaydı kesinlikle prezervatif reklamı olurdu sanırım.
En sonunda annem beni bir pisikoloğa götürdü.
Sanırım düzeleceğimi zannediyordu,işte o zamanlar geri kalan hayatımda belki de kelebeklerin bir gün ömrü olduğunu yalablayacak bir insanla tanışma firsatım oldu.
Kendisi bir pisikologdu ve benden tam 5 yaş büyüktü isimi Aras"dı.
Ben 16 o ise 21 yaşındaydı.
Gerçekten de çocuk istismarı olacak bir hikaye ama o benim en yakın arkadaşım olmuştu.
O zamanlar beni düzeltmeye çalışan bir doktorken benim yüzümden hayatın gerçeklerı bir tokat gibi yüzüne vurduktan sonra benimle beraber kendini de düzeltmeye çalışan bir insan haline gelmişti.
Oysa ki o sadece insanlara yardım etmeye çalışan bir pisikologdu.
Üzgünüm..."Daldın gittin.."
Bir anda irkildim ve surat ifademi hızlı bir şekilde değiştirip karşımdaki kişiye baktım.
"Sana nasıl güvrnebilirim ki... ismini bile bilmiyorum.""İsimlerin bir önemi yoktur."
Yine anlamadığım,ama içten içe zihnimde deli gibi savaş vermemi sağlayan bir cümle kurmuştu.
"İsimler doğarken ailen tarafından sana verilmiş birer etikettir. Oysa hayatımız boyunca cuzdanımızda taşıyacağımız kimlik kartlarında öldüğümüzde 1 ay gelinip sonra unutulacak zamanla silinip yok olacak mermer parçalarında yazılı olan,dünyada kaybolmayalım diye bize verilen,insanların,sevdiğimiz ve sevmediğimiz insanların. bize seslendikleri zaman söyleyecekleri kelimenin kendi tercihimiz olan isimlerin olmasını iyelerim...aynı zamanda da zaten kaybolup gideceğimiz için gerek duymadığımı da söylemek istiyorum"
Biraz duraksadı ve devam etti.
"Bana bir etiket takma lütfen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kir
Non-FictionIstediğimi yazsam da kitabı açıklayamam okuyun ve bienevi içimizde dönüp dolaşan şeylerin cevaplarını arayalım.