cam çerçeve indirmelik duygular

5 1 0
                                    

Açtı gözlerini usulca dönüp ela gözleri beni bulduğunda kalbim yerinden çıkacak gibiydi.
Öylece birbirimze bakıyorduk.
Sessizlik ve belirsizlik kokuyordu soğuk hastane odası,birkaç dakika bakıştıktan sonra kafamı çevirip tavana baktım ve derin bir nefes verdim.
Ellerimden destek alarak yattığım yerden acıyla doğruldum ve kısık sesimle zorda olsa birkaç cümle çıkarabildim.
"Her şey için teşekür ederim. Artık gidebilirsiniz."

Adam hala gözlerime odaklanmış bana bakıyordu. Birşeyler düşünüyor gibiydi ama duygularını anlamak çok zordu.
"Hayır."
Dedi usulca ve devam etti"önce ne olduğunu anlatacaksın."

Sözleri birer ok gibi kalbime saplanmıştı
"Lütfen.." dedim usulca, tanımadığım bir insan hayat hikayemi benim nasıl bu hale geldiğimi merak ediyordu.
Tek sıkıntı bende bilmiyordum,aklıma gelebilecek bütün pisliklere bulaşmış halde,kanımda hala uyuştrucu gezinirken ve vicudum yara bere doluyken bende bilmiyordum neler olduğunu.
"Sadece,gider misiniz?..."

Adam öylece gözlerime baktı bir süre daha, utanıyordum bakışlarından.
Kim bilir ne kadar uğraşmışlardı,neden burdaydı?
Usulca oturduğu yerden ayağa kalktı ve yanıma doğru yavaş adımlarla yürüdü.
Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. O da gidecek gibi.
Ama yatağın yanına yaklaştı ela gözlerini gözlerimden ayırmadan elinin birini yatak korumalığına diğerini omzuma yerleştirdi.
"Ben gitmiyorum sen geliyorsun."

Kaşlarımı çattım"nereye geliyorum?"

Ela gözlü adam derin bir nefes verdi.
"Madem sen anlatmıyorsun ben anlatayım..."
Ayak ucuma oturdu ve tekrardan gözlerime baktı.
"Seni kızıl sokaktaki barda gördüm."

Kızıl sokak... bütün hayatım gözlerimin önünden geçti tek cümlesiyle.
"Beni takip mi ettin?"

"Sonra bir süre izledim seni. Aşırı alkol almış üzerine uyuşturucu kullanmıştın. Sonra mekandan çıktın kaldırıma oturup ağlamaya ve titremeye başladın.
Bende seni alıp buraya getirdim."

Bir süre daha bakıştık...
"Teşekür ederim. Gerçekten, ama tekrar söylüyorum artık burda beklemenize gerek yok."

Suratıma odaklanmış bakışları ciddileşti."hayır teşekür etme. Ben aslında mekanlarda kızları gözetleyen, sonra da kaçırıp tecavüz eden bir mazoşistim."

Anlamsızca suratına baktığım adamın dudaklarına kaydı gözlerim.
Hafifçe yukarıya kıvrılmıs dolgun dudaklarına.
Sonra aralandı o dudaklar.
"Ya öyle olsaydım?"

O kadar inandırıcı konuşmuşu ki gülmese anlamazdım şaka yaptığını.
Belki de beni korkutmak istemişti kendince,vaz geçeceğimi kendimi düzelteceğimi belki de dikkat edeceğimi düşünmüştü.
Ama bilmiyordu ki umrumda değildi.
Ben sadece yaşadığı şeylerin bedelini ödetecek kimse kalmadığı için kendisine şiddetli zarar veren,düşüncesiz ve aptalca davranan bir kızdım.
O ise kendi vicdanına yenik düşüp beni düzeltmeye çalışan bir adam.

"Yalan söyledim."
Dedi birden.
Sol gözünden bir damla yaş aktığını fark ettiğimde kafam iyice allak bullak olmuştu.
"Seni birisiyle karıştırdım sadece."

Ayağa kalktı ve hastane odasını terk etti...

Ve beni kadamdaki seslerle yanlız bıraktı.
Öylece duvara bakıp olanları tekrar düşünmeme değil,içimde kim.olduğuna dair binlerce soru dolaşmasına korkmama ve içime doğan merakın içimi yiyip bitirmesine mahkum bıraktı.

Ellerimle yüzümü kapattım ve öylece kala kaldım.
Kalbim deli gibi çarparken o nefret ettğim duygu yine vicudumu sarıyordu,titreyen ellerimin arasında göz yaşlarım nefesimi kesiyordu.
Gerçekten neler olmuştu?

Sanırım acı ve pişmanlıkla yaşmayı hala öğrenememiştim.
Sanırım hala duvarın dibine sinip hıçkıra hıçkıra ağlayan çocuk artık pes etmişti.
O çocuk bir keş olmuştu,gördüğü her pencereden atlamaya heveslenen intahara meğilli birisi,aynı zamanda da atlamaktan korkan o çocuk pes etmişti.
Artık korkmuyordu, atlayacaktı...
Birisi çocuğun elınden tutmalı.

Yataktan ayağa kalktım ve kolumdaki yeşil damarlarıma takılı olan serumu gözlerimi acıyla kapatıp tuup çektim,sanki gözlerimi kapattığımda acımayacağını düşünecek kadar salaktım işte.
Usulca çıplak ayaklarımı soğuk zemine bastım,ayağa kalktım ve hastane odamın banyosuna doğru yavaş yavaş ilerledim.
Her attığım adımda bacaklarım titriyor acıyordu,düşecek gibiydim.. bir ayağımı ötekinin önüne atmak ne zaman bu kadar zor olmuştu bilmiyorum.
Morarmış ince parmaklarımla kavradığım kapının kolunu açmak için bile yapabileceğimden yüksek bir güç harcamam gerekiyormuş gibiydi.

Içeri adım attığımda gözüme çarpan ilk şey lavabonun üzerinde duran aynadaki yansımam oldu.
Tuhaf hissettim,uzun zamandır aynaya bakmamıştım. Saçlarıma baktım.
Siyah birbirine dolanmış kısacık saçlarıma... sonra gözlerim gözlerime kaydı,şiş kırmızı gözlerim.

Benim maddeden sararmış,göz altarımın annanemin pazar torbası gibi olmuş gözlerim.
Benim annemin ölümünü gören gözlerim...

Daha fazla bu sahnneye dayanamayıp arkamı döndüm ve odaya döndüm aynı yavaşlıkta.
Yatağımın yanındaki dolaptan geldiğimde üstümde olan eşofmanı ve siviti üzerime geçirdikten sonra omzuma yaklaşan saçlarımı ellerimle arkaya atıp kapşonumu kapattım ve odanın kapısına yaklaştım.
Bir elimi cebime atıp diğeriyle kapı kolunu tuttum.
Cebimdeki sigara paketini sıkıca tuttum ve aynı zamanda kapıyı açtım.

Usulca kafamı kaldırdığımda yine aynı ela gözleri görmeyi beklemiyordum doğrusu...

KirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin