Mekanda yankı yapan bir ateş sesi ve Minho'nun kollarına yığılan küçük beden... Kalbi atıyor muydu emin değildi Jisung, durmasını istemiyordu ama acısı çoktu...
Her şey başladı, bir gün biteceğini bilse de Jisung 18 senelik hayatında bir kez aşık oldu. Ölümle burun burunaydı şimdi ve aşık olduğunu bir kaç saniye önce anlamıştı.
Ölümü düşünmüyordu, onu bir daha göremeyeceğini düşünüyordu. Bencildi Jisung ama kendini düşünmeyen aşık olduğu adamı düşünen bir bencildi.
Minho ona bir şeyler diyordu, duymuyordu ki o... Kulağında cennetin sesi yankı yapıyordu şu saniyelerde, cıvıldayan kuşlar ve arkada yankı yapan Minho'nun sesi vardı. Belkide cennetin sesi Minho'dan geliyordu onun için.
Büyüğünün şok içinde açılmış olan korku dolu gözlerine baktı. Titriyor muydu Minho? Göz bebekleri kahvenin en koyusuna bürünmüş kanlanmaya başlamıştı. Jisung, titrek nefesleri arasında ağzını zorlayarak açmıştı. Birkaç şey demeliydi belkide gitmeden önce.Giden gelmezdi bunu iyi bilirdi Jisung, gelmemek üzere giderse eğer çok üzülürdü. Büyüğü için çok üzülürdü...
Minho'dan
"Jisung, hayır hayır! Yorma kendini bebeğim gözlerime bak lütfen Jisung kapatma gözlerini sakın." Yalvarıyordum, gözlerine bakarak yalvarıyordum. Ağzından çıkacak iki kelimeye mutaçtım ama konuşmaması gerekiyordu işte.
Bazı mecburiyetler en çok can yakanı olurdu. Bazı keşkeler en kötüsü...
Keşke sana seni sevdiğimi çok önceden söyleseydim. Aptal benliğim kendine bunu yedirseydi de sana aşık olduğumu kabul etseydim, sana kıyamadığımı bu kadar kısa sürede beni kendine nasıl bağladığını bir bilseydin keşke.
Keşke sana iyi davransaydım da şimdi gitmemen için sana yalvarmak yerine dudaklarını öpüyor olsaydım?
Keşke aptal olmasaydım.
Jisung'un gözlerinde ki okyanusun suyu şimdi damla damla akıyordu, yanaklarından süzülen yaşlar çenesine kadar ıslatırken kücük bedenin tişörtüne düşüp üstündeki kan lekelerine karışıyordu. Benim gözlerimde ki yaşlar Jisung'un saçlarına burnumu yaklaştırıp kokusunu aldığım zaman teker teker dökülmeye başlamıstı.
"Ben, yıldız olursam... Beni her gün izleyecek misin hyung? Orada beni yalnız bırakma ben her gün gelirim yanına hiç bırakmam seni." Zar zor söylediği şeyle sesimi biraz çıkaramamıştım önce. "Sana dedim ki buna izin vermem... Sen gökyüzüne ait bir yıldız değilsin, benim yıldızımsın." Alnına ufak bir öpücük kondurduğum sırada göz yaşlarım saçlarını ıslatmıştı karşımızdaki kadın bize gülerek bakıyordu.
"Çok acı çekeceksin, bak onu senden aldım... Seni öldürmeden, sana cehennemi yaşatacağım." Kadının alaylı bakışlarına karşın benim hala şoku atlatamamış olan bedenim hiç cevap verememişti. Kucağımda yatan bedene bakıyordum o kadar.
Kadın önümden çekip gitmişti ve ben Jisung ölmesin diye elimi hareket ettirip silahıma uzanamamıştım, onu vuramamıştım.
"Han, kurtulacaksın söz veriyorum. Gitme benden, evin olacağım." Söz vermiştim, kurtulacaktı. Ben sözlerimi tutardım...
Gitme, kal ya da beni de yanına al da kalmayayım.
Üstümdeki gömleği yavaşça çıkarmış ve merminin girdiği tarafa baskı uygulamaya başlamıştım.
Telefonuma kucağımdaki bedeni hareket ettirmeden elimi atmış ve bizimkilerden birinin numarasına tıklamıştım."Minho, iyi misin sen saatlerdir neredesin?" Chan'ın endişeli sesi telefon hoparlöründe duyulduğu zaman boğazımı temizleyerek konuşmaya başlamıştım. "Hyung mekandan ambulans ve en güvendiğin cerrahı yolla."
Chan nedenini sormak isteyecekti bunu bildiğim için sadece konumu söylemiş ve telefonu kapatmıştım.
"Ölmek istemiyorum." Elimin güçsüzce kavrandığını hissetmiştim. "Ölmeyeceksin ki... Öyle konuşma yalvarırım. Her şeyin suçlusu benim, benim aptallığım sana zarar veriyorum. O adama acı çektirmek isterken ben sana acı çektiriyorum, senin yerine ben ölmeliyim." Jisung'un gözleri yukarı doğru kaymış sonra da kapanmıştı, son kez bakmak istemiyordum gözlerine... Aç bir kez daha göreyim hayatımı gözlerinin içinde.
Ben kimseye yalvarmadım Jisung... Gözlerinin içinde hayatımı görmek için yalvarıyorum sana. Merhamet et bana biraz, aç şu gözlerini.
"Jisung... Hayır! Jisung aç gözlerini Jisung yalvarırım! Bana cehennemi yaşatamazsın... Tanrım cennetimi benden alma." Ağlayışlarım hıckırıklara döndüğü zaman içeri giren arabalar ve arkalarından gelen ambulans ile birlikte göz yaşlarımı hızla silmeye çalışmıştım.
"Minho, iyi misin?" Hyunjin yanıma eğilip ellerini omzuma koymuştu ambulans içinden inenler Jisung'u dikkatle sedyeye yatırmıştı.
Hyunjin'in ellerini hızla omuzlarımdan itip sedyenin başına koşmuştum. "Bende geleceğim."
Doktor itiraz edecek gibi olmuştu fakat sonra karşısındakinin ben olduğumu hatırlayınca susarak ambulans kapısından girmeme müsade etmişti.
"Yaşatacaksınız onu... O yaşarsa yaşayacaksınız." Tehtitkar çıkan sesim ile birlikte hemşireler Jisung'un bedenini soymaya başlamıştı.
Sınav haftam olduğu ve mental açıdan çok yorgun hissettiğim için toparlanana kadar bölüm atmadım :)
Umarım beğenmişsinizdir yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayıın 💗
Bir sonraki bölümde görüşelim 💘
![](https://img.wattpad.com/cover/340647371-288-k339783.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teddy Bear/ Minsung
FanfictionJisung mafya olan babasının tek çocuğu ve en kıymetlisiydi. Her zaman el bebek gül bebek büyütülmüş bu yüzden de yaşına uygun değilde daha küçük bir yaşta gibi davranırdı. Bunu öğrenen ve babasının düşmanı olan mafya Minho en kıymetlisini kaçırmaya...