Minho kollarına düşen bedenin yüzünü dikkatle incelemeye başlamıştı. Sanki bir sorun görüyordu bu çocukta, kimseye benzemiyordu. "Doğru çocuğu aldığına emin misin Hyunjin?" Minho, Hyunjin'e sert bir bakış atarak sorduğu soru karşısında Hyunjin umursamaz bir tavırla cevap vermişti.
"Doğrudur heralde marketten hıyar seçmedim ya." Minho arkadaşına göz devirip sakinleştirici etkisinde olan cılız bedeni sandalyeye oturtmuş ellerini bağlamıştı. Jisung halsiz görünüyordu göz altlarındaki mor halkalar sanki kaç gündür uyumadığını haber verir cinstendi.
Minho'dan
Kendisine sair tek bildiğim şeyi ismi olsuğu çocuk yavaşça gözlerini aralamaya başlamıştı. Korkuyla etrafa baktığı sırada sırıtarak ona dönmüştüm. "Ne o ufaklık korktun mu?" Canı acırcasına gözlerini kısmış ve elini demin sakinleştirici iğnenin zedeleyerek girdiği yere koymuştu.
"Size dikkatli olmanızı söylemiştim, elimizdeki tek koz bu çocuk ona iyi bakmalıyız." Jisung hakkında konuşulanlarla birlikte kulak kesilmişti.
"Neden burdayım?" Eğilip sandalye de oturan bedenle boylarımı eşitlemiştim. Titrediğini görebiliyordum gözlerimi gözlerine diktiğim zaman gözleri dolmaya başlamıştı. Kim bu kadar güçsüz olurdu ki? Bir de ağlamaya başlarsa şimdi kafayı yerdim.
"Ağlama sakın." Sert çıkan sesimle bastırarak söylediğim kelimeler üzerine nefes almayı bile kesmiş gibi bir hali vardı karşımdaki cocuğun.
"Ağlamayacağım, özür dilerim." Anlam verememiş gibi ona bakmıştım.
"Özür dileme, istediğin zaman ağla ama şu an ağlarsan kafana bir mermi yeme ihtimalin çok yüksek." Jisung kafasını kaldırıp bana bakmıştı.
"Bana zarar veremeyeceğinizi biliyorum." Sen benim ters tarafımla karşılaşmadın küçük oğlan.
"Öyle mi dersin? O kadar emin olma elimde ki her şeyi kaybedecek olsam bile sinirlenince gözüm hiçbir şeyi görmez." Sandalyesinin arkasına geçip iplerini çözerken konuşmuştum.
"Baban istediğimiz parayı vermezse de öleceksin zaten, bir kaç güne kemiklerini köpekler yiyor olur." Yutkunuş sesini duymuştum. Babası mafya olan bir çocuk nasıl olurda bu kadar masum olurdu?
"Korkuyor musun?"
"Çok korkuyorum."
"Kork." Önüne geçip ellerimi pantolonumun cebime atmıştım. "Kalk hadi seni odana götüreceğim." Koltuk altlarından tutup ayağa kaldırdığım zaman önce biraz sendelemiş sonra elimi tutarak dengesini sağlamıştı. Elleri benimkinin yanında minik kalıyordu.
"Temas sevmem." Çocuk elimi bırakmıştı.
"Ben severim." Sorduğumu hatırlamıyorum...
"Banane bundan? Yürü hadi." Önden ilerlemeye başlamıştım arkamdan geldiğini düşünüyordum fakat arkamı dönünce Jisung'un yere çömelmiş depoda olan kediyle oynadığını görmüştüm. Sanki sınanmam için gönderilmişti.
"Han Jisung!" Yüksek çıkan sesim depoda yankı yapmış ve biraz gerimdeki bedenin korkuyla sıçramasına sebep olmuştu. "Sana odana gidiyoruz dedim değil mi? Burda benim kurallarım geçerli öyle kafana göre takılamazsın. Şimdi o kediyi bırakıp buraya geliyorsun yoksa yemin ederim ki gözünün yaşına bakmayacağım."
Çocuk tıpış tıpış yanıma gelince yüzüne bakmıştım, o benimkine bakmak yerine yeri inceliyordu. "Suratıma bak." Yüzüme bakmaya çalıştığı zaman beceremeyip tekrar kafasını yere indirmişti. Bu sefer ona yardımcı olmak adına çenesini sertçe kavrayıp gözlerini gözlerimle buluşturmasını sağlamıştım.
"Burası senin bir kaç saat önce çıktığın sıcak yuvan değil, her yer tehlike kaynıyor anlıyor musun beni?" Kafasını sallamıştı. Bu sefer kolundan tutup ilerlemeye başlamıştım.
Küçük ve eski olan bir odaya getirmiştim. "Uyumaya bak, burda zaman böyle geçer." Jisung uyku akan gözleriyle bana bakıp olumsuz anlamda kafa sallamıştı. "Uyumayacağım."
Sinirle nefes almış ve yumruklarımı sıkmıştım. "Bana bak bebek misin sen? Ayağımda mı sallayacağım ufaklık ben seni, uyu diyorsam uyu ne kadar uykusuzsun gözlerinin haline bak." Sinirle sarf ettiğim sözler karşısında her seferinde biraz daha küçülüp iki büklüm oluyordu.
"Ayıcığım yok..." Gerçekten mi?
"Ne Ayıcığı?"
"Annemin aldığı ayıcığım olmadan uyuyamam ki ben... Korkuyorum da ayrıca o beni korurdu yanımda olsa." Bir an için ayıcığın onu koruyabileceğini düşünmesi şirin gelmişti.
"Bir ayıcık seni koruyamaz." Fakat gerçekliği göremeyen bu yaşına kadar babası tarafından toz pembe hayallerle büyütülen bu çocuğa biraz gerçekleri öğretme vaktiydi.
"Annem korur demişti."
"Annen korur seni ayıcık değil, benim ki beni koruyamadı gerçi ama..." Omuz silkip gözlerimi ona çevirmiştim.
"Annem gitti, çok küçükken terk etti." Pekala, bu acıttı. Gidip yatağında oturduğu yerin biraz daha ilerisine oturmuştum.
"Bu günlük ayıcığın olmadan uyusan?" Sesimi korkmaması için yumuşak çıkarmaya çalışıyordum ama sanki yabani bir hayvana yaklaşırcasına benden ürküyordu.
"Ayıcığı istiyorum, ona sarılmadan uyuyamam beni kim koruyacak." Sadece yere bakıp ayaklarını oynatıyordu. O an kendi isteğimle olmayan bir kaç kelime dökülmüştü ağzımdan. "Bu gün ayıcık yok ben varım, bana sarılarak uyursan bende seni korurum." Biraz yaklaşarak elimi uzatmıştım. Tuttuğu elimi yavaşça kavrayıp nefesini serbest bırakmıştı.
"Neden katilime sarılacağım?"
"Katilin olacağım ne malum amacım sadece sana zarar verip babanın canını yakmak. İstediğimiz parayı verirse sana zaten dokunmayacağım." Jisung yutkunmuş ve yerdeki mermeri incelemeye başlamıştı. Bu odanın onun için çok soğuk olduğunu düşünüyordum ama umrumda da değildi muhtemelen bir kaç gün sonra ölecekti.
"Üşüyorum ve ayıcığımı istiyorum." Sıcak olan elimi, en az elim kadar sıcak olan koluna değdirmiş ısımaya çalışıyordu. O an fark ettiğim şey odanın soğukluğundan dolayı değilde atesinden dolayı üşüdüğü olmuştu.
***
Gece gece bölüm 👁️👄👁️
Umarım beğenmişsinizdir yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayıın 💗
Bir sonraki bölümde görüşelim 💘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teddy Bear/ Minsung
FanficJisung mafya olan babasının tek çocuğu ve en kıymetlisiydi. Her zaman el bebek gül bebek büyütülmüş bu yüzden de yaşına uygun değilde daha küçük bir yaşta gibi davranırdı. Bunu öğrenen ve babasının düşmanı olan mafya Minho en kıymetlisini kaçırmaya...