4-Ters Tılsımların Uşağı

15 7 15
                                    

Bartu

Sınıfa yürürken sırtıma atlayan Selen ile durdum. "Günaydıınn!" diye bağıran Selen'in kulak zarımı patlatıp patlatmadığına karar veremedim. "Bartuş bebişim müko haberlerim var!" dedikten sonra "Hadi aşkom sınıfa gidelim de bu müthiş haberlerimi sınıfa da duyuralım." dedi sanki haberi bana anlatmış gibi. Ve zaten sınıfa gidiyordum. Elimden sürükleyerek sınıfa peşimizde kırmızı gören boğa varmış gibi koşturmaya başladık. Sınıfa girince de yine aynı neşesiyle birazcık, bence, cırtlak sesiyle "Aşkomlaar size müthiş haberlerimiz var! Müko aşkonuz size benim kadar olmasa da müko bir gezi ayarladı. Çünkü siz canım beybitolarım en iyilerine layıksınız." Sırasında oturan Pelin sinirden sırasının üstüne zıplayıp "Ne diyorsun be? Sen kimsin de benden habersiz gezi planlıyorsun? Kapa çeneni be." dedi ve Aylin Pelin'i bacağından çekiştirdi. Selenin de "Aşkom bu kadar gergin olma ama yaa. Teknoya gidiyoruz fest yapıcaz teknofest ya bebişim. Azıcık neşelen yaa enerjii." demesiyle duvar kenarında oturan Melek kafasını sıraya gömdü. Havva ve Lina ise gülmekten birbirlerine vuruyorlardı. Ta ki Havva dayanamayıp sandalyesinden düşene kadar. Selen ise hayvanat bahçesinde halay çeken ayı görmüş gibi o üçlüye bir bakış attı. "Neyse canomlar yani ben bu kadar komik bir şey söylemedim. Size kalsa zaten olmayan sorumluluk bilincinizle hiçbir şey yapamazdınız. Üniversiteye başlayacaksınız seneye hâlâ elinizde gösterebileceğiniz bir özelliğiniz yok. Sizin organizasyon düzenleme beceriniz yerlerde. Hayır yani Pelin'i de anlamadım o kadar başkanım diyorsun. Ama ben, bakın ben daha iki yıldır buradayım. Sizin gibi dördüncü yılım değil. Zaten yeniyim diye beni aranıza almıyorsunuz. İnkar edebilirsiniz ama ben biliyorum. Sizce de arkadaşlarımla gezmek istemem hakkım değil mi? Kısacası demek istediğim yani siz biraz-"

Melek tüm sınıfın duygularına tercüman olarak elindeki su şişesini Selen'e fırlattı. Hem de tam kafasına. "Aa pardon 'aşkom' ya. Çöp kovasına atmaya çalışıyordum da. Elim kaymış sorumlu biri olmadığım için. Kusura bakma yani." Lina da "Olur öyle." diyip Melek'i teselli etti. Selen ise daha da sinirlendi ancak ,çok şükür ki, ağzını açamadan Pelin "Sen şimdi geziyi nasıl yanında başkan olmadan ayarladın anlatır mısın? Ve aşkom ya da canom deme ben senin aşkın, canın değilim." dedi. Sakinliği karşısında şok olup içimden Pelin'i kutladım.

"Ya şimdi Ferih'im beni çok seviyor biliyorsunuz. Bilmiyorsanız o da sizin ayıbınız. Ferih ile biz çok yakınız. Sürekli laflar dururuz. Aman çok da kıskanmayın nazar değer. Büyü falan öyle işler." Melek ise "Göstereceğim sana büyüyü." dedi Havva da "Yaparız canım yine bir şeyler." dedi. Biraz korkmuştum. "İşte laflarken dedim ki ya hocam hazır okul yeni açılmış, iş güç yok dersler o kadar da ciddi değil yeni hocalar falan yani anlarsınız. Biz bir geziye mi gitsek acaba? Neyse işte Ferih canım da Pelin sen kızma sen canım olmayabilirsin ama Ferih benim canom yani. Neyse demem odur ki Ferih'im bana sen iste yeter Selenciğim dedi. Ben de işte dedim bir TeknoFest'imiz yok mu?" Çağlar uykusundan uyanıp "Nee? Hiç mi?" dedi. Boran "Ne hiç mi?" diye sordu. Çağlar da "Hiç mi TeknoFest'imiz olmasın?" diye sordu.

Pelin Çağlar'ın boş muhabbetini takmayıp "Tamam iyi bir gezi düzenlemek istemişsin. Ama gezileri düzenleyenlerin başkanlar olması lazım. Sen başkan değilsin böyle görevler alamazsın." "Hiç mi?" Çağlar'ın sorusuna Pelin garip bir bakışla cevap verdi. "Ne diyorsun be?" Boran'ın sorusuna Çağlar memnuniyetle "Hiç mi böyle görev alamaz?" diye cevap verince Boran "Yeter be! Otur yerine!" diye bağırdı. Boran'ın ani çıkışıyla Melek de sinirlenip "Ya sabır bana geliyorlar. Bıktım hepinizden sizi camdan fırlatacağım." diye bağırdı. Havva da hemen çantasından kolonya çıkarıp "Söyle sonra gelsinler. Kovmakla uğraşamam." diyip Melek'e kolonyayla masaj yapmaya başladı.

Selen sınıftaki gerginlik kendi suçu değilmiş gibi "Arkadaşlar ne kadar gergin olduğunuzun farkında mısınız? Ben de bundan bahsediyorum siz hep-" "Selen gezi izin kağıtlarını dağıtsana." diyen Lina ile sözü yine yarıda kalmıştı. "Tamam ben hemen ya da biri dağıtsın ya." diyip izin kağıtlarını sıraya bıraktı. Selen'den beklenmedik bir hamleydi ve sebebini Pelin'e bakınca anladım. Adeta gözünden ateş fışkırıyordu.

Ders zilinin çalmasıyla herkes sakinleşmek zorunda kaldı. Ben de izin kağıtlarını dağıtmaya başladım. Yanlışlıkla iki izin kağıdı çıkartınca "Pardon ya fazla oldu." diyip güldüm. Sırasında test çözen Ferzin ise bunu komik bulmadı. "Peki, bir daha yapma." diyip testine geri döndü. Sınıfta olmayanların sırasına bırakıp geçiyordum. "Burada biri oturuyor mu?" diye ortaya sordum. "Yok kimse yok." "Sağol." En son Kuzey'e de kağıdını verdim. "Sağol kanka." diyip işaret, orta ve yüzük parmağını kapatıp elini salladı. "Çok soğukkanlısın Bartu." dedi. Bu çocuk ne yaşıyor anlamadım ama çok da sallamadım ve sırama döndüm.

"Arkadaşlar yerlerimize geçelim lütfen. Haydi haydi. Koridorlarda kimse kalmasın."

Herkes yerlerine geçince hoca da içeri geçip kapıyı kapattı. Bu kimdi be?

"Evet gençler ben Banu. Bu yılki kimya öğretmeniyim. Bu yılı beraber geçireceğiz. Hemen size birkaç şey söyleyeyim. Öncelikle düzenli ödev vereceğim ve hepsini kontrol edeceğim. Yok yapamadım edemedim istemiyorum. Derse zamanında düzgünce gireceksiniz. Sıranızın üstünde kitap istemiyorum. Oğlum bu dolapların üstünde kitap ne arıyor kaldırın hepsini! Bu sınıf sizin çöplüğünüz değil. Çabuk olun derse başlayacağım haydi!" İlk günden ne dersi be? Irmak hemen "Hocam önce birbirimizi mi tanısak?" diye sordu. "Yoklamadan tanışırız arkadaşlar. Sınıf defteriniz nerede? Başkan kim?" Pelin ayağa kalktı. "Benim hocam. Her ne kadar başkalarının gözü olsa da." sonunu daha kısık söylemesine rağmen tüm sınıf duymuştu ve her yerden oo sesleri geliyordu. Yanımdaki Ege "N'oldu n'oldu?" diye sordu. Bu sefer şaşırtıcı bir şekilde cevap veremedim. "Havva Rüzgar'a anlatıyor dinle işte." diyince de Ege önündeki ikiliyi rahatsız etmeye başladı. O üçü konuşurken hoca "Tamam yeter susun! Ne gevezesiniz! Oysa sizin sınıfı hep övüyorlardı. Derse başlıyoruz haydi. Tahta kalemleri nerede?" Hocalara yalakalık yapmayı seven Tuna "Ben gidip alayım hocam." dedi. "Tamam çabuk git." Hoca da bu sırada "Ders kitabı olarak biz kimya zümresiyle kitapçık hazırladık belki geçen senelerden biliyorsunuzdur. Yine bu kitapçıklardan devam edeceğiz. Fiyatı henüz kesin değil. Kesinleşince söylerim. Kızım adın neydi senin?" "Pelin, hocam." bunu söyledikten sonra yine Selen'e bakış atmayı eksik etmedi. "Tamam sana numaramı vereyim sen bir sınıf grubu kur."

Tuna nefes nefese sınıfa girdi "Hocaam." "Hocam." Tuna birazdan yere yığılacakmış gibi kurumuş boğazıyla hocaya sesleniyordu. "Oğlum iyi misin?" "Hocaam. Kaa- Kaa- Kaleem." sonrasında Tuna yere yığıldı. "Ay gitti çocuk!" "Hocam ne yapacağız?" "Biriniz hemen müdüre gitsin. Aman bayılmayın." Birkaç kişi kalkıp koşmaya başladı. "Ay kafasına bastım." "Çocuklar kaç kişi gidiyorsunuz bir durun." Onur dönüp "Kanka biz de mi gitsek?" diye sorunca hemen Ege ile kalktık. "Çocuklar durun nereye?" sınıfa geri döndüğümde dolabın üstünden indirilmiş kitap yığını, yerde baygın Tuna ve arkamızdan bağıran Banu Hoca dışında hiçbir şey yoktu. Arkadaşlarından geride kalan Pelin dönüp "Geliyor musun?" diye sorunca hemen peşinden koştum.

Veda Mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin