Melek
Pamir son kalan bayrağı da asarken çatı katına sabahtan beri beklediğimiz o kişi sonunda gelmişti. "Rüzgar bu kadar erken gelme şoktan kalp krizi geçireceğiz." Rüzgar söylediğime gülüp Havva'ya dönmüştü. "Senin otobüste deli çekme magnetin bana geçmiş galiba. Bugün yanımdaki kız bana otobüs şoförünün ne kadar yakışıklı olduğunu anlatıp durdu. Sonra bana kızdı dedi sakın sen de aşık olma diye. Sürekli bu şoföre denk gelmeye çalışıyormuş. Çok garipti." Havva ise düşünceli gözüküyordu. "Afife'nin ders programına göre bugün erkendi dersi. Seninle aynı otobüsteyse şoförü görmek için geç kalmış. Yine. Of ben bir Zambakgül'e haber verip geleceğim." dedi. Ne? "Havva otobüsteki delilerle arkadaş mı oluyor artık. Yuh çok eğlenceli." deyip Havva'nın peşine takıldı Rüzgar.
Tam biraz dinleniriz diye düşünürken telefonda konuşmak için aşağı inen Havva, Rüzgar ile birlikte koşarak yanımıza geldi. "Bu hazırlıkların yukarı çıkmasına daha yarım saat yok mu?" diye sordu. "Evet, neden ki?" dedikten sonra Havva cevap veremeden küçücük kapıdan aynı anda içeri girmeye çalışan öğrencilerin gürültüsüyle cevabımı aldım. Gerçekten artık dayanamıyordum. Her geçen saniye akli dengemi biraz daha kaybediyormuş gibi hissediyordum. Birkaç çocuk şakalaşıp o kadar özenle yerleştirdiğimiz sandalyeleri devirirken birkaçı sırf arkadaş grubuyla olmak için rastgele yerlere sandalye çekmeye başlamıştı. Artık ayaklarımın tutmadığını hissedip kendimi istemsizce geriye atarken sırtımdan destekleyen Lina ve Havva sayesinde yere çakılmamıştım. "Çok az kaldı öldüreceğim hepsini." dedi Lina. "Sandalyeye oturmak gibi basit bir şeyi beceremiyorlar bile." Havva ise bir umut hazırlıkları düzene sokmaya çalışmıştı. Çalışmıştı en azından. Bağırış çağırış sesleri azalınca Lina bağırarak "Sandalyeleri kafanıza göre oynatmayın. Son sıra hariç her sırada aynı sayıda sandalye olacak. Yok arkadaşınızdan ayrı kalmışsınız dedikodu yapamıyormuşsunuz ya da sevgilinizden uzakta kalmışsınız mal mal hareketler yapıp bizi kusturtmuyormuşsunuz umurumda değil!" Nefeslenip devam etti "Zaten gelmeniz gerekenden erken gelmişsiniz! Biz veliler ile mi uğraşalım sizinle mi?" Yürü be Lina!
"Ben çok susadım şu arka masadaki sulardan içeceğim." diyen çocukla Lina tekrardan bağırmaya başladı "Ya evladım, çocuğum, canım benim illa döveyim mi istiyorsun. Delireyim mi istiyorsun BİZİM MALZEMELERİMİZ ONLAR!" Çocuk Lina'yı takmayıp suyu almaya çalışınca Lina çocuktan hızlı davranıp şişeyi çocuktan önce kaptı ve şişeyle çocuğa vurmaya başladı "Anlamıyorsunuz abi gerçekten bit beyinliler. ANLAMIYORSUNUZ!" Çocuklar artık şımarıklıklarını bırakmış büyük bir korkuyla Lina'ya bakıyordu. "Eh, sevgiyle yönetmektense korkuyla yönet demişler." dedi Rüzgar. "Kim demiş ki bunu?" diye sorunca Rüzgar bilmiyorum anlamında omzunu silkti. "Niccolò Machiavelli. Prens kitabından." dedi Havva. "Pf inek." deyip gülen Rüzgar'a Havva "Sınavlar yaklaşıyor. Umarım o zaman da böyle gülersin." deyip gülümsedi. Şuan sınavlar düşüneceğim son şeydi. Telefonuma gelen bildirim ile gelen mesaja baktım.
Çiğdem Hoca
Melekciğim selam. Velilerden biri tepsileri getirmiş. Benim dersim olduğu için ilgilenemiyorum tören başlamadan inip halledin lütfen.
Siz: Tamam hocam teşekkürler.
"Lina tepsiler gelmiş!" diye Lina'ya seslendim. Havva ve Rüzgar omzumun üstünden saniyesinde mesajı okumuştu. Gizlilik desen var... Lina eliyle tamam işareti yapıp aşağıya yöneldi. "Okul marşını dağıtalım. Çantamdaydı." dedim. Tüm işler son güne yığılmasın diye kağıtları önceden hazırlamıştık. İyi ki de öyle yapmışız çünkü bugün yapmamıza imkan yoktu.
Lina'nın korkutması sayesinde yerlerinde sessizce duran hazırlıklara okul marşının bulunduğu kağıtları dağıttık. "Bunu törene kadar sınıflarınızda ezberleyin. Buraya veliler geleceği için sizin gitmeniz lazım." dedim. Her şey sorunsuzca hallolmuştu. Ta ki birinin attığı kağıttan uçak ayaklarımın önüne düşene kadar. Sakin olmaya çalışıp uçağı yerden aldım ve atan çocuğun ağzına tıktım. "Tamamdır artık defolabilirsiniz." deyip en yakınımdaki çocuktan başlayarak hepsini kolundan sürükleyerek çıkarmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veda Mı?
Novela JuvenilBoş derste sirke dönen sınıfın ortasında kalmak çok tehlikeli olabiliyordu. Her an birisi yere üç şişe kolonya döküp, çakmakla yakıp, kırdığı dolap kapağıyla alevlerin üstünde sörf yapmayı deneyebilirdi. Kesinlikle deneyimden konuşmuyorum. Asla.