Melek
Okulun karanlık koridorunu UNO kartlarımı sınıfta bıraktığım umuduyla büyük adımlarla geçip sınıfa girdim. Karşılıklı speed oynayan ikiliyi görünce rahatladım. "Ben bu kartları her yerde arıyordum. Sizde miymiş? İnsan bir haber verir ya." dedim. "Sana da günaydın Meleğim." diyen Havva'ya gözümü devirip kartları toplamaya başladım. Lina hemen kendini kartların üstüne atıp masaya yattı. "Daha oynuyorduk toplama ya." diyen Lina'ya "Kartlarım hepsi tırnak izi oldu! Uzak tut şu Havva'yı kartlarımdan." bazen Havva'nın başına tırnak makası fırlatmak istiyordum. Şaka tabii ki. Ön sırada test çözen inek Hasan bize dönüp "Takım elbise giymişsiniz olay nedir? Kumarhane mi açıyoruz?" diye sordu. "Hasancığım sen ne giyiyorsun acaba şuan? Pijama mı?" Bazen Hasan'ın dersleri dışında beyin namına bir şey bulundurmadığını düşünüyordum.
"Aa takım elbise mi giydiniz, neden?" Duru sınıfa girer girmez yanımıza geldi. Biz aramızda ne diyeceğimizi düşünürken aptal Tuna hemen atladı "Bilmiyor musunuz hazırlıkların rozet töreni var bugün. Geçen yıl da yapmıştık ya hani?" Her yıl okula yeni gelen öğrencilere okul ambleminin olduğu rozetler takılarak yapılan törende geçen yıl görevli olduktan sonra bu yıl da gönüllü olmuştuk. Nisanlar geçen yıl tören başlayana kadar okulun bahçesinde dedikodu yapıp tören başlayınca da sorun çıkarmak dışında bir şey yapmadığından bu yıl onlara haber vermemiştik. Tabii salak Tuna çenesini kapayamamıştı. Toprağına geri dön salak danaburnu.
"Bizim neden haberimiz yok bundan?" diye sordu Nisan eli belinde sorgulayıcı bir tavırla. Kavga çıkarmamak için kendimi zor tutarken Hasan "Hemen gitmemiz lazım okul aile birliğinin toplantısı başlamadan konuşmamız lazım." diyerek imdadımıza yetişti. Nisan'a cevap vermeden kapıya yönelip sınıftan çıktım. Okul aile birliği için aşağı indik. Kapıyı çaldıktan sonra içeri girmeye çalışırken kilitli kapıyla afalladım. Salak Tuna "Neden bu kadar erken geldik ki? Kimse gelmemiştir bu saatte." dedi bilge bir tavırla. "Neden mi buradayız? Neden acaba? Kesinlikle salağın teki özellikle söylemememiz gereken kişilere törene katılacağımızı söylediğinden değil! Geçen sene ne yaptıklarını bilmesen tamam sorun olmazdı. Ama bile bile neden söylüyorsun o gerzeklere aptal herif!" diye çok sakince Tuna'ya bağırdım. Ancak muhatabım Tuna iken beyine sahip olduğuna dair ufak bir işaret beklemek dolandıracak zengin insan bulup milyarder olmaktan çok daha zordu. Rüzgar'ın erken gelmesi bile daha olasıydı. Rüzgar demişken...
"Rüzgar nerede kaldı?" diye sordum diğerlerine. "Havva arıyor şuan." dedi Hasan. "Açacak gibi durmuyor ya sen de arasana Melek." dedi Havva da. Tam telefonumu hazır konuma geçirecekken Havva telefonun açıldığına dair garip bir işaret yaptı. "Rüzgar neredesin?" Hasan Rüzgar'ı duymak için Havva'nın dibine girerken Havva da Hasan'ı ittiriyordu. "Daha yeni uyandın di mi doğruyu söyle." dedi Havva. Harika. Gerçekten harika. Sinir katsayımın yükseldiğini hissedince telefonu Havva'dan aldım. "Rüzgar bugün ne var biliyor musun? Ya da hangi günde olduğumuzu biliyor musun? Zaten Tuna yeterince sinirlendirdi beni. Artık koşarak mı gelirsin otobüste şoförü kapıdan fırlatıp kendin sürerek okula mı dalarsın umurumda değil! Tören saatinden en az yarım saat önce burada olacaksın! Anladın mı?" Rüzgar mırıldanarak beni onaylayınca telefonu kapatıp Havva'ya verdim.
Yanımıza doğru yürüyen kadını gösterip "Okul aile birliğinden sanırım." dedim. Kadın yanımıza gelince Hasan "Yasemin abla?" dedi sorarcasına. "Benim, ne oldu?" "Önceden size yazmıştık rozet töreni için görevliyiz." "Tamam gelin şimdi." diyip çantasından çıkardığı anahtarla kapıyı açıp içeri girdi. "Dekor için bayraklar lazım. Bir de rozetler için tepsi." dedim. "Tepsi mi? Tepsi yok ki?" Yok artık. "Velilerden biri getirecekti sanırım onu bekleriz." "Bir tane tepsi yetmez ki iki tane lazım." dedi Lina. "Belki geçen seneden kalma bir tepsi vardır buralarda bir yerde. Hemen bakayım." deyip kutuları karıştırmaya başladı. Sonunda çıkardığı tepsiyle nefesim kesilmişti. Havva kulağıma eğilip "Yemekhanedekilerin tepsilerinin çalındığından haberi var mı acaba?" dedi. Gerçekten bayılacaktım artık. Lina odanın diğer köşesindeki kutuları karıştırıp tabağa benzeyen plastiğimsi bir şey çıkarmıştı. "Geçen yıl da buna benzer bir şey kullanıp süslemiştik bence bunları ve bayrakları alıp yukarı çıkalım artık." dedi Lina. "Geçen yılkiler sünnet düğününden çıkmışa benziyordu mavi falan kullanmayalım." dedi Hasan. "Kırmızı yapalım da bu yılki temamız kına olsun. Rozetleri verirken de yüksek yüksek tepelere söyleyip etraflarında dolanırız." dedi Havva da. "Tamam tül falan kullanmayalım o zaman." dedim. "Ee o zaman ne kullanacağız ki?" Hasan'ın sorusuna karşılık Lina "Tepsi için veliyi bekleyelim kalan dekorları halledelim şimdilik. Yapacak bir şey yok." diyip tepsi konusunu sonlandırdı ve karıştırdığı kutudan çıkardığı rozet poşetini aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veda Mı?
Teen FictionBoş derste sirke dönen sınıfın ortasında kalmak çok tehlikeli olabiliyordu. Her an birisi yere üç şişe kolonya döküp, çakmakla yakıp, kırdığı dolap kapağıyla alevlerin üstünde sörf yapmayı deneyebilirdi. Kesinlikle deneyimden konuşmuyorum. Asla.