On İki'

6.2K 461 46
                                        

Titreyen ellerimi bedenimin iki yanından koltuğa bastırırken bir yandan da karşımdaki tekli koltukta oturan ve sigarasını içen Sehun'a bakıyordum. Onun evinde onunla yalnız kalmak gerçekten bu hayatta isteyeceğim en son şeyken şuan bunu yaşıyor olmam gerçekten korkutucuydu.

Korkutucu olan Sehun muydu? Yoksa onun yapabilecekleri mi? Bilmiyordum. Belkide her ikisiydide.

"Jimin" diyerek söze başladığında yerdeki bakışlarım sonunda yüzünü bulmuştu. Onun devam etmesi adına sessiz kalmıştım ve o da bunu anlayıp konuşmasına devam etmişti.

"Bizi barıştırman gerekiyor"

Bunu benden ilk defa istemiyordu? Sehun ile Jimin'in anlayamadığım tuhaflıkta bir ilişkileri vardı ve her ay neredeyse düzenli olarak ya kavga ediyorlar ya da ayrılıyorlardı halk tabiriyle tam bir toksik bir ilişkiye sahiptiler. Bundan önceki ayrılmalarında hep bir şekilde onları bir araya getirmesini ya da barıştırmasını başarabilmiştim. Ama bu saatten sonra bunu yapabileceğimi düşünmüyordum. En azından Jimin'in de benim gibi bir durumun içerisinde olup olmadığını bilmeden tekrar onları barıştırmak adına bir adım atamazdım.

Ama onları barıştırmaya yanaşmadığım süre zarfında da Sehun beni bırakmazdı.

Ne ara oturduğu koltuktan kalkıp yanıma gelmişti anlayamamıştım. Dizimin üzerinde duran elimi avucunun içine alıp baş parmağıyla okşamaya başladığında elimi geri çekmek için bir hamlede bulunmak istedim. Ama yalnızca istemekle kaldım çünkü bu isteğimi eyleme dönüştürecek cesaretim yoktu.

Sehun baş parmağıyla usul usul tenimi okşarken bir yandan da kulağıma fısıldıyordu.

"Ben Jimin'siz yaşayamam biliyorsun ve senden başkasıda bizi barıştıramaz. Lütfen onunla konuş ve benimle konuşması için onu ikna et. Ben onsuz gerçekten yapamıyorum"

Yüzüne baktığımda dolan gözleriyle karşılaşmayı beklemiyordum. Belkide ilk defa onu ağlayacak bir konumda görüyordum ve bu gerçekten tuhaftı. Çünkü Sehun kendinden başkasını düşünmeyen bencil herifin tekiydi. Ona göre dünya onun etrafında dönüyordu ondan daha değerlisi ya da özeli yoktu. Her şeyde kendisi önemliydi. Şimdi ise Jimin için ağlıyordu, gururunu ve egosunu bir kenara bırakmış küçük bir çocuk gibi ağlıyordu.

Sessiz kaldım. Diyebilecek bir şeyim yoktu. Eğer Jimin isterse barışırdı ama ben bu işe bir daha karışamazdım. Ben arkadaşlığımızı yeterince kirletmiştim ben Jimin'i yeterince mahvetmiştim. Şimdi bir kez daha onu Sehun gibi bir ruh hastasının eline kendi ellerimle bırakamam.

"Ben bir tuvalete gideyim" diyerek oturduğum koltuktan hızla kalktığımda Sehun ani kalkışım ile sarsılırken bir şey demeden başını salladı ve ardından parmakları arasındaki bitmekte olan sigarasını dudakları arasına yerleştirdi.

Salondan ayrıldığım gibi üst kata çıkıp tuvalete gitmek yerine Sehun'un odasına girdim. Bana ait olan şey bu odanın içerisinde bir yerdeydi ve ben onu bulduğum zaman özgürlüğüme kavuşmuş olacaktım. Bütün her şey son bulacaktı. Sehun'da çıkacaktı hayatımdan o bilinmeyende, artık beni tehtid eden hiç kimse olmayacaktı. Bende her şeyi baştan sona Jimin ve Hoseok'a anlatacaktım. Jimin eğer gerçek Sehun'u tanıyorsa beni anlardı zaten.

Vakit kaybetmeden yatağının yanındaki komidinin çekmecelerini açıp karıştırmaya başladım ama Jimin ile fotoğraflarından başka bir şey yoktu. Aslında mantıklı düşünürsem benim elimde öyle bir şey olsaydı onu komidine koymak gibi bir aptallık yapmazdım. Sehun'da aptal birisi olmadığı için elbette böyle basit bir yere koymamıştı. Peki ya nereye koymuştu? Ya da  ben olsam nereye koyardım?

Bakışlarımı hızla odada gezindirirken kapağı açık giysi dolabı çarptı gözüme hızla dolabın önüne adımladığımda kapalı olan diğer kapağını açtım karşıma çıkan küçük çekmece ile parmaklarım çekmecenin kulpuna dolanırken bakışlarım üzerindeki küçük anahtar yerini buldu.

Kilitliydi.

Duyduğum adım sesleri ile elimi hızla geri çekip açtığım dolabın kapağını hızla sessiz olmaya özen gösterek kapattım. Adım sesleri gittikçe yaklaşıyordu ve benim şuan odadan çıkmak gibi bir şansın yoktu. Bir kaç saniye öyleyece etrafıma boş gözlerle baktıktan sonra komidinin üzerindeki ilaçlar gözüme çarptı. Hızla komidine ilerleyip üzerindeki ağrı kesicileri elime aldım aklıma gelen fikirle sakin bir soluğu dudaklarım arasından serbest bırakarak arkamı döndüm ve tam o sırada açılan kapıdan içeriye kaşları çatık bir şekilde Sehun girdi.

Yüzündeki sorgulayıcı ifadesine aldırmadan sahte bir tebessümü dudaklarıma yerleştirip elimdeki ilaçları sallayarak ona doğru adımladım

"Ağladığın için kesin başın ağrır ağrı kesici içsen iyi olacak" diyerek yanından geçecekken belime dolanan kolları ile olduğum yere çivilendim. Bedenimi kendisine çekip kollarını sıkıca belime doladıktan sonra başını boynuma gömmüştü ve hissettiğim nefesleri midemi bulandırmaya yetiyordu. Yumruk yaptığım avucumun içindeki ilaçlar avucumun içine batarken canımın yanması umrumda dahi olmamıştı. Umrumda olan tek şey boynumda soluklanan Sehun'du, ben bana ait olan şeyi bulamamıştım bu yetmezmiş gibi yine bu adamın kolları arasındaydım.

Bıkkın bir nefesi dudaklarım arasından vermek üzereyken aklıma gelen fikirle bende kollarımı sıkıca Sehun'un beline doladım. Bana ait olanı alana kadar ne yapmam gerekiyorsa onu yapacaktım ileri gitmem gerekiyorsa da gidecektim. Çünkü başka çarem yoktu.













Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi buraya bırakırsanız sevinirim.

Vaveyla |TKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin