Burnuma gelen koku ile ardından yanıma oturan bedenle oturduğum bankta küçülmek hatta küçülmeyide geçip yok olmak istedim. Konuşacak tek bir kelimem kendimi açıklayacak bir sözüm yoktu. Yanımdaki beden ise dün geceden beri soru işaretleriyle yanıp tutuşuyordu. Bunu anlamak zor değildi çünkü Taehyung zor birisi değildi. Hislerini kolayca ifade edebilen saklamadan yaşayan birisiydi ve şuan her ne kadar yanımda sessizce otursada beyninde bir çok sorunun cevap bulamadığını anlamak zor değildi.
Ama konuşmadı, soru da sormadı. Öylece karşısındaki denize dikti gözlerini ve sustu. Aradan kaç dakika geçerse geçsin konuşma eğliminde bulunmadı. Bende sustum, tek farkımız onun denizi benim ise onu seyrediyor olmamdı.
Taehyung öyle bir adamdı ki onun yanındayken size hayatı sorgulatıyordu. Felsefe sevmeyen bana felsefe yazdırıyordu. Her şeyden önce mükemmeldi benim için, hem görünüş olarak hemde karakter olarak. Eksisi yoktu gözümde, belki fazla abartıyordum ama öyleydi işte mükemmeldi. Onunlayken sizinde eksik olmanız imkansızdı, sizi her şekilde tamamlardı. Bu yüzden ona bakarken gözlerim doluyordu, içimde tarifi zor bir his oluşuyordu. Susarak bile bitiriyordu beni, mahvoluyordum.
Onun içinde fırtınalar kopuyordu şuan, benim içim ise bir harabeyi daha yeni ardında bırakmıştı. Sağ çıkabilmiş miydi o harabeden orası tartışılır.
Susmak yakışmıyordu ona ya da yakışıyordu bilemiyorum ama sesini duymak her şeyden daha güzeldi. Farklı bir tonlaması vardı sesinin, ya da ben fazla aşık olmuştum ona,
"Nasıl buldun beni?"
Çatallaşan sesimle zar zor kurabilmiştim cümleyi, konuşmamın üzerine Taehyung gözlerini yüzüme çevirdi.
"Üniversiteye gittim"
Yüzünde ki ifade buruklaşırken gözlerinin içine bakmak hiç olmadığı kadar zor gelmişti bana, ya öğrendiyse korkusu bedenimi ele geçirirken başım önüme düştü. Çalışmadığım yerden gelmişti cevap ve şimdi kelimelerim tam anlamıyla tükenmiş durumdaydı.
"Neden Jungkook?"
Sesi titremişti bu soruyu sorarken, onun sesinin titrediği yerde ise benim kalbim acımıştı.
Çenemin altından narin bir dokunuş ile başımı kaldırıp gözlerine bakmamı sağladı.
"Konuşmazsak halledemeyiz"
İçimden taşan bir şeyler oldu işte o anda, sözlerinin etkisi mi? Gözlerinin anlatmak istedikleri mi? Bilemiyorum ama bir anda sıkıca sarıldım boynuna, onunda kolları hızla belime dolandı.
Nefret ediyordum sevdiğim insanları kendi dertlerimle yormaktan, uğraşırmaktan. Tek başıma bir şeyleri halledememekten onları da kendimle birlikte hep bir sorunlara çekmekten. Taehyung öyle olsun istemiyordum, Taehyung karşısında güçlü bir Jungkook görsün istiyordum. Yaralı ve güçsüz bir sevgili değil. Ama olmuyordu lanet olası dünyada benim istediğim hiçbir bok olmuyordu. Güçsüz düşürüyordu bu hayat ve yaşam koşulları...
"Bebeğim konuş hadi benimle"
Sabaha kadar konuşurum seninle, sesim kısılına kadar, benden bıkana kadar konuşurum. Ama şuan kelimelerim tükenmiş durumda sevgilim. Sesim yok olmuş.
Saçlarımda dudaklarının baskısını hissettim, bu her şeyden güzeldi. Kollarım arasındaki bedeni her şeyden güzeldi. Bu boktan dünyada ki tek güzel şeydi.
"Ne zaman bana gelmeyi öğreneceksin?"
Ona gitmemiştim, ona gitmek yerine sahil kenarında bir bankta sabahlamıştı ve o da bunu biliyordu.
"Ben senin ailen olurum Jungkook, yeter ki bana gelmeyi öğren. Tek olmadığını bil, ben varım ya buradayım yalnız değilsin"
Bedenini kollarımın sıkı tutuşundan kurtarıp geri çekildi, güzel elleri ıslanan yanaklarımı sarmaladı.
"Hadi anlat bebeğim"
Baş parmağıyla tüy hafifliğinde yanağımı sevmeye başladığında derin bir nefes aldım.
"Bildiğin şeyler zaten, kavga ettik her zaman ki gibi ve ben bu sefer dayanamadım. Onların bana dayatmaya çalıştığı hayatı kabullenmeye çalışmaya dayanamadım ve çıkıp buraya geldim"
Usulca başını salladı devam etmem için bende devam ettim.
"Sabaha kadar düşündüm bu zamana kadar düşünmeyi ertelediğim her şeyi düşündüm. Ailemin düşünmemi istemediği her şeyi düşündüm ve sabah olunca gidip üniversiyeti dondurdum."
Tekrardan derin bir nefes aldım.
"O bölümü bana yazdırdıkları zaman okumak isteyip istemediğimi sormadılar bile ya da ne bileyim başka bir bölüm okumak istiyor muyum diye sormadılar. Onlar o bölümü okumamı ve yazmamı istediler bende yaptım. Ama bu yanlış değil mi? Bu hayat benim değil mi?"
Alnıma bastırdı usulca dudaklarını ve geri çekilmeden konuşma başladı.
"Elbette yanlış bebeğim, bu hayat senin ve ne yapıp yapmayacağına karar vermesi gerekende sensin. Ailen değil, onlar seni hayata getirdi ama hayatın onların değil. Sen istediğin gibi yaşamalısın"
Başımı salladım usulca, o konuştukça huzur buluyordu içim. Sabaha kadar konuşsa hiç sıkılmadan dinlerdim. Saçmalasa bile o da güzel gelirdi bana.
"Peki bana neden gelmedin?"
Geri çekilip gözlerimin içine baktı. Bende gözlerimi kaçırmadan cesurca onun gözlerinin içine baktım.
"Yalnız kalıp düşünmem gerekiyordu. Kendi hayatım için kendimle başbaşa kalıp bir karar vermeliydim"
Bir kaç saniye dediklerimi düşünüp tarttı ve dudaklarında bir tebessüm oluştu. Bu konuda haklı olduğumun o da farkındaydı. Tebessümü de bu yüzdendi. Ona gitmememe kırılmıştı ama eğer ona gitseydim yine kendi kararlarımı verememiş olacaktım.
"Yinede bana nerede olduğunu söyleyebilirdin. Korkuttun beni"
İkimizinde yüzünde gülücükler oluşurken omzumdan bastırak başımı göğsüne yaslamamı sağladı ve ardından kolu belime dolandı. Başını başımın üzerine koyup saçlarımın kokusunu içine çekti.
"Model olmak ister misin?" Diye sorduğunda şakadan güçlü olmayacak şekilde göğsüne vurdum.
"Uyumak istiyorum" dedim. Gerçekten de uykum vardı, tüm gece uyumamıştım.
"Evimize gidelim o zaman"
Evimize...
Şans mıydı? Kader miydi? Neyin nesiydi bu adam. Hangi iyi davranışımın karşılığıydı?
Sıkıca beline sardım kollarımı ve gözlerimi huzurlu yummadan önce kalp atışlarını duymamı sağlayacak o kelimeleri mırıldandım.
"Evimdeyin zaten"
Ölmedik bayıldık sadece...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vaveyla |TK
FanfictionJungkook: Karşılığında ne istersen yaparım Lütfen o fotoğrafları önce bana at Bilinmeyen: Ne istersem mi?