15.BÖLÜM:YANKI DUVARLARI

590 10 0
                                    

  "En büyük özrü boğazıma ve gözlerime borçluyum. Onları çok yordum..!"

Çaresizlik... Çaresizliği bir kedinin gözlerinden anlarsınız ya da ne bilim annesini yeni kaybetmiş küçük bir kızın gözyaşlarından anlarsınız. Ben annemle babamı kaybettiğimde bundan daha çaresiz kalamam demiştim kendi kendime,Kaldım... Bundan daha fazla  acı olamaz, acı çekemem dedim, Çektim... Beterin beteri varmış derler ya. Acıların da beterin beteri oluyormuş demek. Benim şuanki en büyük çaresizliğim;kollarımı pencereye uzatmış başımı kollarımın içine gömmüş ağlayarak gittikçe uzuklaşan Mert'e bakıyor olmamdı. Kendi ellerimle ayağıma kadar gelen fırsatı geri çevirdim. Neden? Dedim ya... Çünkü çaresizdim!

  Mert çoktan uzaklaşmış bende ezberlediğim o fiili (gözyaşlarımı silmeye) başlamıştım. Odanın  en köşesine oturup dizlerimi kendime çektim ve birazdan başıma gelecekleri bekledim. Derken kapının kilidi açılmaya başladı bile. Yine tüm iğrençliğiyle karşımda duruyordu. Demin gelen sesin ona ait olduğunu tahmin etmiştim ama yanlış tahmin ettiğimi sanmam için Allah'a yalvardım ama maalesef ki tahminim doğru çıktı. O duyduğumuz ses Barışa aitti, beni kontrole gelmişti. Neyseki Mert'i görmeden onu buradan uzaklaştırdım. Bu bile şimdilik mutlu olmam için fazla güzel bir durum.

-Bi yaramazlık var mı diye kontrole gelmiştim.

-Ne gördün peki?

-Aferim bişey yapmamışsın. Uslu karım benim.

-Göreceğini gördün şimdi defolup gidebilirsin.

-Aa ama buraya kadar gelmişim seni öpmeden gider miyim hiç aşk olsun!

-Sakın yaklaşma bana!Dediğimde çoktan ayağa kalkmış yanıma gelmesin diye aramıza mesafe koymuştum.

-Yapma ama karıcığım!Ben istediğimi yaparım da alırım da biliyorsun.

-Ama bunu alamıycaksın hiçbir zaman!

-Emin misin? Sana verdiğim sözden vazgeçme mi istiyorsun heralde. Yoksa sen kuzenini değil de onun cesedini mi görmek istiyorsun?

-Hayır!!! Dedim çığlık atarak.

-Bana söz verdin Barış. Ona bişey yapmayacaksın.

-Şşş! tamam tamam sakin ol bebeğim. Sen istediklerimi bana verirsen kuzenine hiçbirşey olmucak merak etme.

Barış gittikçe bana yaklaşmış o pis elleriyle saçımı kulağımın arkasına atıyordu.Bense gözlerimi ve ellerimi olabildiğince sıkmış bana dokunmamsı için Rabbime yalvarıyordum.

-Eda!Bu darmadağın halinle bile o kadar güzelsinki.

Sesini kulaklarımda hissediyordum. O iğrenç sesi kulağımda fısıldıyordu.

-Kokun öyle güzelki... Daha önce söylemiş miydim?

O an gözümden bir damla yaş aktı.

-Tenin öyle narin ki..

Ve bir gözyaşı daha...

-Kaçma benden karıcığım.

Sinirden dudaklarımı birbirine bastırdım. Gözyaşlarım ardı ardına akıyordu. Yavaş yavaş midem bulanmaya başladı. Tam o sırada yüzüme daha çok sokulup beni dudağımın kenarını o pis dudaklarıyla öptü. Ben ise kusmamak için kendimi zor tutuyordum. Pelin için bu kadarına izin vermek zorunda kaldım ama daha fazlasına asla tahammülüm yok. Var gücümle barışı göğsünden geriye doğru attım.

-Peki.. peki karıcığım şimdilik üstüne daha fazla gelmiycem. Sabaha kadar kendini toparla gelip alıcam seni burdan. Diyip çıktı.

Bense hiçbir şey demeden dizlerimin üstüne çöktüm. Ve yine hıçkıra hıçkıra ağlayarak acı çığlıklarımın odada nasıl  yankı yaptığını izledim.

-Nefret ediyorum senden!!!! Senden nefret ediyorum barış sayar!!! Hayatıma girdiğin güne lanet olsun!! Lanet olsun!!! Diye çığlıklarım art arda geldi.

Elimde birşey olsaydı inanın duvara fırlatırdım. Ama maalesef ki yok. Sadece kafayı yemiş bir şekilde saçlarımı yolmaya çalışıyor kafamı duvara vuruyordum. Bir yandan da elimin tersiyle dudağımı siliyordum. Ve en sonda haykırmaktan kısılmış sesim,ağlamaktan şişmiş gözlerim ve acı çekmekten bitkin düşen bedenimle,ruhumla baş başa kaldım.

-Özür dilerim! Diye bir fısıltı çıktı ağzimdan. O kısılmış sesimle.

-Evet sesimi kıstıran adına,beni ağlatan adına  gözlerimden ve boğazımdan ben çok özür dilerim!! Siz bu acıyı haketmediniz affedin beni!

Haketmediniz! Diye haykırdım tekrar var gücümle. Ne garip duvarlarda bana eşlik ediyor gibi. Sesimi bana öyle güzel yankı yapıyorlar ki duvarlar, bağırdıkça bağırasım geliyor.

Sonra bir anda durdum ve Mert'i düşündüm. Benim elimi o parkta tutan oydu, beni hastaneye götüren de yine oydu. Peki o gün neden çıkmadı karşıma. Peki ya bana söyledikleri. Bir oyunun içindesin dedi. Ne oyunu bu? Kendisi nasıl oluyorda bu kadar net konuşabiliyor? Beni ne kadar zamandır tanıyor ki? Soruların hepsi kafamın içinde döndü dolaştı ama yine her zaman ki gibi cevapsız kaldı...!

AŞK VE ŞİDDETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin